Erdoğan'ın 'FBI harekete geçti' açıklaması ve ötesi...

Başbakan Erdoğan bir yandan yolsuzluk soruşturması 'ABD destekli cemaat komplosu' derken diğer yandan 'FBI Hizmet hareketine karşı harekete geçti' diyor. Büyük çelişki nasıl yorumlanmalı?

Erdoğan'ın 'FBI harekete geçti' açıklaması ve ötesi...

Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması Türkiye'yi oldukça farklı bir iklime sürüklerken Başbakan Erdoğan meydanlarda ve demeçlerinde dış güçler, küresel güçler, ABD Büyükelçisinin komploda yer alması, Almanya'nın 3. havalimanını istememesi gibi argümanlar ortaya koydu. Ancak bu açıklamalar birçok çelişkiyi de barındırıyor
Samanyoluhaber.com yazarı Aydoğan Vatandaş son dönemde yaşanan birçok gelişmeye de ışık tutacak o çelişkileri yazdı. 
İşte o yazı

***
Erdoğan FBI’dan ne bekliyor?

Ne diyordu Erdoğan?

‘17 Aralık yolsuzluk operasyonu uluslararası bir komplodur. İçinde ABD’nin, AB’nin, İsrail lobisinin, neo-conların olduğu küresel bir komplo, bir hükümet darbesidir.’

Hatta bu yüzden, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardione’yi de meydanlardan azarlayınca, Amerikan Dışişleri sert tepki vermiş, 17 Aralık operasyonunu Amerika’ya bağlama işi, twitter trollerine, köşe yazarlarına kalmıştı.

Söz konusu olayların ardında Neo-conların desteklediği sözde paralel yapı olduğunu da yazıp çizdiler sıkça.

Oysa, bunları yazıp çizenler, neo-conların ABD yönetiminde etkinliklerini Obama’nın iktidara gelişiyle yitirdiklerini dahi bilmiyorlar maalesef. 

Dahası, Erdoğan’ın Suriye’de yürüttüğü politikayı Amerika’da en çok neo-conların desteklediğini, Cumhuriyetçi şahin senatör Mc Cain’in Suriye sınırına kadar gelip muhaliflere destek açıklamaları yaptığını hatırlamak istemiyorlar.

Ve maalesef şu soruları soramayacak kadar da pragmatizme boğulmuş durumdalar.

Nasıl oluyor da Batı’nın önemli güç merkezlerinden biri olan Almanya’ya gidip sözde Paralel yapıya karşı destek ararken, bir taraftan da kendi halkınıza Almanya’nın da içinde bulunduğu bloğun Hükümetinize karşı komplo içinde olduğunu söyleyebiliyor, Batı karşıtlığından medet umuyorsunuz?

Erdoğan, Almanya gezisi dönüşü ‘FBI da bir şeyler başlattı orada’ demiş.

Yine aynı şekilde nasıl oluyor da, CIA’nin uzantısı olduğunu iddia ettiğiniz bir yapının, ABD’de baskı görmesi için FBI’dan medet umuyorsunuz, bir de onu anlatsanız şu millete? 

Bu şu anlama geliyor zira: ‘Ya ABD’nin Hükümetinizi devirmek istediği konusundaki iddialarınızda samimi değilsiniz ya da mücadele halinde olduğunuzu iddia ettiğiniz ABD’yle, düşmanlık beslediğiniz bir camiayla ilgili gerekirse işbirliği yapabilecek kadar pragmatistsiniz.’

FBI’ın soruşturmaları gizlidir. Yürütülen soruşturmalar hakkında asla bilgi vermezler. Bildiğiniz bir şey varsa, bu FBI’yla ilişkili olduğunuz ya da FBI’a bilgi sağladığınız anlamına gelmez mi?

Peki bir taraftan dışarda, AB ve ABD ile uyumlu bir görüntü vermeye çalışırken, içeride ABD ve AB karşıtı söylemler ne anlama geliyor?

Birincisi, AKP tabanında yaşanan değişimden kaynaklanıyor. Erdoğan’a, Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı sürecinde özellikle Arap Dünyasında bir kahraman edasıyla hareket etmesine müsaade edildi. Ancak Mavi Marmara olayı, Türkiye’nin İsrail’e karşı askeri anlamda bir caydırıcılığının olmadığını ortaya koydu. Yani ‘One Minute’ olayıyla başlayan kahramanlaşma sürecinin aslında reel olmadığı anlaşıldı. 

Türkiye modeli denen şey, özellikle Ortadoğu’da İslam, Demokrasi ve Laikliğin bir arada yaşayabildiğini göstermekti. Erdoğan’ın 2012’de Mısır’da laikliği öven sözlerinin çerçevesi de buydu. Ancak bu model proje jeoplotik duvara tosladı: Suriye’de!

Siyasal İslamın temsilcisi Erdoğan, bir taraftan siyasal İslamcı İhvan’la İslam hilafeti rüyası görürken, bir taraftan da içerde Hizmet hareketiyle uyumlu olamayacağının farkındaydı. İşte 2010 yılında bazı radikal unsurların MİT’in izleme listesinden çıkıp, Hizmet hareketinin alınması bu döneme rastlar. Yani bilinçaltında oluşmuş gelecek tasavvuru dolayısıyla Erdoğan’ın Hizmet hareketini kendi siyasal amaçları doğrultusunda dönüştürmek, olmuyorsa tasfiye etmek düşüncesinde olduğu anlaşılıyor. 

Bir diğer neden de şu. Gerek Gezi olayı, gerekse 17 Aralık operasyonu, AKP’yi ve Erdoğan’ı çok sarstı. Bilinçaltında yenilmez olduğuna inanmış, kesin inançlı taraftarlarının da kurtarıcı/halife olduğuna inandığı Erdoğan bu denli sarsıcı olayları ancak kendisinden daha güçlü ve daha büyük çevrelerin düzenleyebileceği açıklamasıyla içselleştirebilirdi. 

Türkiye’de Batı ve ABD karşıtlığı dinsel temelli değildir. İdeolojiktir. Yani, anti emperyalizm, anti-kolonyalizm gibi ve 3. dünyacı ülke ideolojilerine özgü tonlara sahiptir. Türkiye hiçbir zaman sömürge olmamış olmasına rağmen 1. Dünya savaşında yaşanan büyük yenilginin de bunda kuşkusuz etkisi vardır. Aralık sonunda Today’s Zaman için yazdığım ‘Why Erdogan exploits anti-American sentiments.’ başlıklı yazımda Pew Research’in 2013 tarihli bir araştırmasından söz etmiştim. Buna göre Türk halkının yüzde 71’i ABD’nin günün birinde Türkiye için bir tehdit olabileceğini düşünüyor. İşte AKP kurmayları bu korkuları da mobilize ediyorlar. 

Bu arada, 1979 İran devrimi sonrası Humeyni’nin dünya okuması ve bu okumanın Türkiye’ye tercümesinin de şimdilerde AKP’de egemen olmaya başlayan okumayı etkilemiş olabileceğini değerlendirebiliriz.

Ancak İran 79 devrimi sonrası ABD-İsrail karşıtı söylemi ideoloji haline getirdiği dönemde bile ABD ve İsrail’le konuşmanın, örtülü operasyonlar geliştirmenin yollarını bulmuştur. 

Bugün Ruhani ile başlayan süreç de işte bu devlet aklının varlığının göstergesidir. 

İran, Suriye’de görece üstünlük kazanmış olsa da, ABD’nin ekonomik yaptırımlarına daha fazla dayanamayacağını fark edip uzlaşma yoluna girmiştir. 

İran’da hal böyleyken, Erdoğan’ın da ABD ve Batı karşıtlığını sürdürebilmesi ekonomik nedenlerle imkansızdır. Erdoğan, içerde oy kaygısıyla bunu sürdürse de, merkez seçmen her zaman istikrara oy verir ve küresel güçlerle çatışma dili istikrarı bozucu bir faktör olarak algılanır. 

Toparlayacak olursak. Erdoğan’ın FBI’dan medet umması kendi içinde tutarlı değil. Hoş artık yazılan çizilen haberlere bakıldığında tutarlılığın aranan bir şey olmadığını, herşeyin bir propaganda malzemesi olarak kullanıldığını anlıyoruz.

Ancak kara propaganda görece zaferler kazansa da gerçeğin karşısında her zaman kaybetmeye mahkumdur.

Üzülerek söylüyorum ki dünya kamuoyunda Erdoğan algısı o kadar olumsuz bir hal aldı ki, Erdoğan’ın Hizmet aleyhinde konuşması, Hizmet’in dünya kamuoyundaki olumlu algısını daha da pekiştiriyor.

Bence Başbakan bu tür şeylerle vakit kaybedeceğine, örneğin Rıza Zarrab’ın 2011’de Washington’da Suudi Arabistan Büyükelçisi’ne düzenlenen suikastin finansörü olduğu gerekçesiyle FBI tarafından mercek altına alındığı konusuyla ilgilenmeli.

Amerikan resmi makamlarının gündemlerinde buna benzer başka konuların da olduğu son günlerde ortaya çıkan bazı haberlerden de anlaşılıyor. 

<< Önceki Haber Erdoğan'ın 'FBI harekete geçti' açıklaması ve ötesi... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER