İhmaller anlatılanlarla sınırlı değil

Dağlıca'daki ihmaller zincirini ortaya çıkaran ses kayıtları, baskında rehin düşen askerlerin yaşadığı süreci gündeme getirdi.

İhmaller anlatılanlarla sınırlı değil

2007'deki saldırıda 13 asker şehit olmuş, 8 Mehmetçik terör örgütü tarafından rehin alınmıştı. Onlar arasında yer alan Mardinli telsiz operatörü er Ramazan Yüce yanlış çeviri yapmakla ve vatan hainliğiyle suçlanmıştı. Zaman'a konuşan Yüce, ihmallerin ses kayıtlarındakilerle sınırlı olmadığını ifade ediyor. Komutan hatalarının erlere mal edilmeye çalışıldığını söylerken, baskın olacağına dair günler öncesinden üstlerine bilgi verdiklerini vurguluyor. Hakkındaki 'vatan haini' suçlaması için de "Alnım açık, görevimden hiçbir zaman ödün vermedim. Hain aramak isteyenler ses kayıtlarına baksın!" diyor. Ses kaydıdava dosyasına delil olarak ekleyeceklerini belirten Avukat Dinçel Aslan da, Askerî Yargıtay'ın kayıtlardan sonra Yüce'ye beraat verebileceğini belirtiyor. Dağlıca'da 21 Ekim 2007'de PKK terör örgütünün baskınında 13 asker şehit düştü. Taburda görevli 8 asker ise terör örgütü tarafından kaçırıldı. Askerler 4 Kasım 2007'de DTP'li milletvekilleri tarafından teslim alındı. Baskının ardından pek çok iddia ortaya atıldı. Askerler hakkında 'memuriyet görevinin gereklerine aykırı hareket etme' ve 'büyük zararlar doğuran emre itaatsizlikte ısrar' suçlarından dava açıldı. Baskında komutanların ihmali olduğu ileri sürüldü. Geçtiğimiz hafta internete düşen bir ses kaydı iddiaları doğrular nitelikteydi. İki albaya ait olduğu ileri sürülen ses kaydında, baskının 12 gün önce haber alındığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'a bildirildiği, olay sonrası kriminal incelemenin yapılamaması için tabur cephaneliğinin kasıtlı olarak yakıldığı ve otopsilere müdahale edildiği söyleniyordu. Dağlıca baskınında kaçırılan askerlerden biri de Ramazan Yüce'ydi. Baskından sonra hakkında birçok suçtan dava açıldı. Askeri mahkemede 'emre itaatsizlik' iddiasıyla 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Dosyası Askeri Yargıtay'da onanmayı bekliyor. Dağlıca'da ihmallerin ilgili kişilerce bilindiğine işaret eden Yüce, "Ama hiçbir asker çıkıp söylemeye cesaret edemiyor. Mahkemede de söyledim. Er olduğumuz için güvenip, inanmadılar. Dağlıca bir baskın değil ihmaldi!" diyor. Baskından önce birçok kez çatışmaya girildiğini ve baskın ihbarı aldıklarını anlatıyor. Bunu rapor halinde üstlerine bildirdiklerini "Mesajınızı aldık dikkatli olun." şeklinde cevap geldiğini söylüyor: "Dikkatli olmak bir şeyi değiştirmiyordu. Her gün sıcak temasa giriyorduk. Bizden önce birçok şehit verildi ancak önlem alınmadı." Baskının yaşandığı dönemde telsiz operatörü olarak görev yapan Ramazan Yüce, 'teröristlerin konuşmalarını yanlış tercüme ettiği' yönündeki iddiaları yalanlıyor. Orduda emir komuta zincirinin olduğunu belirten Yüce, "Kritik görevden en alt kademede yer alıyordum. Üstlerim Genelkurmay'a kadar uzanıyor. Telsiz konuşmalarını dilekçe halinde üstlere sunuyordum. Bu bilgi devletin bütün ilgili kurumlarına ulaşır ve gittiğine dair de bize bilgi gelirdi." şeklinde konuşuyor. Baskından sonra PKK ile bağlantılarının olduğu yönündeki iddialara ise şöyle cevap veriyor: "İddia edildiği gibi Dağlıca'da örgüt bağlantım olmuşsa eğer tabur komutanının bilgisi dâhilinde olmuştur! Çünkü onun görevlendirdiği rütbeli 24 saat benim yanımdaydı. Telsizde geçen bütün konuşmaları Türkçeye çevirirdim. Eğer telsizde bir konuşma yapmışsam o rütbelinin beni şikâyet etmesi gerekiyordu. Ama böyle bir şey olmadı." Askerlik süresi boyunca birçok üstünden takdir aldığını anlatan Ramazan Yüce, farklı branşlarda birçok takdir belgesi aldığını, ancak baskından sonra bunların hepsinin tabur merkezinde imha edildiğini iddia ediyor. Sivil elbiselerine de el konulduğunu belirten asker, sadece kendisine hediye edilen ve çatışmada bir camı kırılan gözlüğün geri verildiğini söylüyor. Toplumda 'vatan haini' muamelesi gördüm Ramazan Yüce, tahliye olduktan sonra çok zor günler geçirdiğini anlatıyor. Toplum içine giremediğini söylüyor. İş ararken 'vatan hainlerine iş yok' tepkileri ile karşılaştığını ifade ediyor. Yıllar önce vefat eden babası hakkında gazetelerde yanlış bilgilerin yer aldığını belirten Yüce, bu durumun kendisi çok üzdüğünü belirtiyor: "5 yaşındayken kaybettiğim babam için 'Örgüt üyesiydi, Diyarbakır Cezaevi'nde intihar etti.' şeklinde haber yapıldı. Ancak babam hastalığı nedeniyle uzun süre hastanede kaldı. Devletin arşivlerinde aile bilgilerimiz var, açıp baksınlar. Benimle ilgili birçok şey yazıldı, ancak hiçbiri babam ile ilgili söylenen iddialar kadar beni üzmedi."
<< Önceki Haber İhmaller anlatılanlarla sınırlı değil Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER