Kürt açılımı ile ilgili sıradışı tespit

Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye gündemine oturan ve kimi kesimlerin tepkisini çeken kürt açılımı ile ilgili çarpıcı tespitler yaptı.

Kürt açılımı ile ilgili sıradışı tespit

Sorunun adı bile tartışma konusu. "Kürt sorunu" doğru bir tanım mı? Türkiye'de esas problem bu işin adının doğru konulmasıyla çözülebilir. Güneydoğu, Doğu meselesi dersek bu iş oralarla sınırlı değil. Kürt nüfusunun üçte ikisi Batı'da yaşıyor. En çok Kürt İstanbul'da. Meseleyi otonomi, federe yapı, özerk bölge olarak göremeyiz. Kürtler kadar kalabalık başka etnik unsur Türkiye'de yaşasaydı, bu problem onların olurdu. Türkiye'nin karşı karşıya olduğu problem, devletin gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyet olup olmayacağıyla ilgilidir. Yeryüzünde beş cumhuriyet türü var. Biz tercihimizi demokratik cumhuriyetten yana koymuşuz. Bunun gereği yapılmalı. Bu bir ihsan, lütuf olarak da ele alınmamalı. Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle bu sorun arasında ilişki görüyor musunuz? Atatürk, 1920'de Meclis'i açarken 'Burada sadece Türk unsuru yok, anâsırı İslamiye var' diyor. Türkler, Kürtler vs. saydıktan sonra, 'Bunlar yek diğerine karşı hürmeti mütekabile ile riayetkardır.' Yani biri diğerinin diline, örfüne, hukukuna saygı duyduğunu söylüyor. Cumhuriyet böyle kuruldu. Sonraki süreçte politikalarda bir dizi yanlış yapıldı. Sayın Başbakan'ın 2005'te Diyarbakır konuşması bu açıdan önemliydi. Gerçek devlet, kendi hatalarıyla yüzleşebilen devlettir. Devlet, Kürtlerin varlığını görmemeyi mi tercih etti? Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1961 yılında bastığı "Doğu İlleri ve Varto Tarihi" isimli kitapta 'Kürt, Kürtçe yok' deniliyor. Kitabın takdimini Cemal Gürsel yapmış. Kültürel hak iddia eden insanlara 'çeksin gitsin' deniyor. Aynı şekilde yine Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın da 'Beğenmeyen çeksin gitsin' şeklinde sözleri var. Kendi ilinizde yaşanan meşhur Mustafa Muğlalı olayı var. Bu olayın travmatik etkisi oldu mu? 1943 yılında Van'ın Özalp ilçesinde 33 kişi kaçakçılıkla suçlanıyor, daha sonra mahkemece serbest bırakılıyor. Van'da olağanüstü müfettiş olarak bulunan General Mustafa Muğlalı'nın talimatıyla 33 kişi kurşuna diziliyor. İçlerinden bir tanesi yaralı olarak kurtulmuş. Daha sonra yaşanılanları anlatıyor. Tek parti döneminde mesele kapanıyor. DP iktidara gelince Meclis'te komisyon kuruluyor. Askerî mahkemede suçlu bulununca önce idama, sonra yaşından dolayı 20 yıla mahkûm oluyor. Hapiste de ölüyor. Buraya kadar problem yok. Sonra ne oldu? 28 Şubat'ta Muğlalı'ya iade-i itibar yapıldı. Genelkurmay bahçesine heykeli dikildi, cenazesi şehitlikte. İsmi de Özalp ilçesinde bir kışlaya verildi. Bunun tahrikten başka anlamı var mı? Şu anda DTP'li başkan da kışla önüne 33 kişi anıtı dikiyor. Bu doğru bir şey mi? Muğlalı ismi silinsin mi diyorsunuz? Bana kalırsa bu isim derhal kaldırılmalı. Mümkün değilse kışla oradan kalksın. Kürtler ve Türkleri bir arada tutacak en güçlü bağ nedir? Bu bağ Selçuklu'dan Osmanlı'ya dindir. Şu anda Türk-Kürt kavgası yoksa, hâlâ kız alıp vermeler sürüyorsa, bunu önleyen en büyük faktör dindir. Bunu herkesin bilmesi lazım. Bu tespit sosyolojik bir gerçeğin ifadesidir. Bunu bildikleri için PKK ve DTP, Kürtleri sistematik bir şekilde dinden soğutmaya çalışıyor. PKK'nın son zamanlarda din faktörünü kullanmaya çalıştığı doğru mu? PKK, Marksist bir örgüt olması hasebiyle başlangıçta aleni din karşıtıydı. Son zamanlarda maalesef bazı Kürtçü imamları propagandasına kattı. Apo, 'Kürt değil, sosyalist olduğum için bu işe soyundum' diyor. Hatip Dicle, 'Kürtlerin esas dini Zerdüştlük' açıklaması yapıyor. Kürt, Türk bağını çözmek istiyorsanız dinî duyguları yok edin veya zayıflatın. Bu noktada maalesef devletin de çok önemli hataları olmuştur. Türk ulusalcılarının bazıları halen Şamanizm özlemi içindedir. Din bağı bu denli güçlüyse Osmanlı döneminde niye Kürt isyanları oldu? O zamanki Kürt isyanlarının dinle alakası yok. Osmanlı dönemindeki isyanlar, merkezi otoriteye, o zamanki ayanların, Kürtlerin deyimiyle mirlerin başkaldırmasıdır. DTP'lilerin Anayasa'ya Kürt ibaresi yazılması talebi var. Sizce gerekli mi? Açıkça ifade etmek istiyorum, Anayasa'da 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtler ve Türklerden oluşur' demek doğru değil. Bu cümle her kesimi kapsamaz. Cumhuriyetin kimlerden oluşacağını bizim tadat etmemize gerek yok. Devlet kanalında Kürtçe yayın sürüyor. Özel TV'lerde de olabilir mi? Devlet kontrolünde özel TV ve radyolar Kürtçe yayın yapabilmeli. Çocukluğumdan beri İran, Irak, Suriye Kürtçe yayın yapıyor. Beş yaşımdayken Van'da en çok dinlenen, Erivan radyosuydu. Kürtçe yayın yapardı. İki yanık türküden sonra Kürtlere yönelik propagandaya başlardı. Bizim halkımıza söyleyecek sözümüz yok muydu ki, bu işler bu kadar gecikti? Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu mudur? Buna Türk meselesi, Türkiye meselesi dememiz lazım. Bu ülkede hangi anne evladını şehit vermek ister, kan dökülsün, cenaze gelsin ister? Böyle birşey olamaz. Bu yüzden bu mesele Türkiye'nin meselesidir. Demokratikleşme adına atılan adımlar bölünme tehlikesi doğurur mu? Allah aşkına hiçbir Vanlı İstanbul'a pasaportla, Hakkarili Antalya'ya vizeyle gitmek ister mi? Aklı başında olan hiçbir Kürt'ün bunu istediğine inanmam. Peki, sizin çözüm önerileriniz var mı? 'Kürtçe kursun yanına başka kurs olmaz' hükmü değişmeli. Bu yönetmeliğe başlangıçta da karşı çıkmıştım. Bu şekliyle ekonomik olmuyor. O yüzden kurslar kapanıyor. Halk eğitim merkezlerinde 300 çeşit kurs veriyoruz. Pilot uygulama olarak halk eğitim merkezlerinde devlet desteğiyle Kürtçe kurslar açılabilir. Kamu binalarında Kürtçe konuşma yasağı kaldırılmalı. Hapishanelerde halen sorun yaşanıyor. İstanbul Edebiyat Fakültesi, Dil Tarih, Coğrafya Fakültesi'nde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri açılabilir. Okullarda Kürtçeyi seçmeli ders olarak alabileceği altyapı hazırlanabilir. TRT Şeş'e doğru dürüst metin yazacak adam bulunamıyor. Yalnız, bütün bunlar kıymık kıymık değil, bir paket olarak gündeme gelmeli. Bu paketin adı da 'Kürt sorunu paketi' değil de 'demokratikleşme paketi' olmalı. Sayın Cumhurbaşkanı'mız bu işin orkestra şefi olmalı. Bazı kesimlerde "Ver ver, nereye kadar?" diye bir kaygı var. Bunun sınırı neresi? Medeni ülkelerde neyse sınırı o. Kimseye bir şey ihsan etmiyorsunuz ki. Temel haktır bu. Kürt sorununun muhatabı da ayrı bir tartışma konusu. Kimdir muhatap? Muhatap milletin kendisidir. Nasrettin Hoca'nın iki damadından biri şemsiye, diğeri çömlek yapıyor. Çömlekçi yağmur yağmasın, şemsiyeci de yağsın diye dua istiyormuş. Hoca, şemsiyeci ile çömlekçi arasında denge oluşturmak zorunda. Diyarbakır'da, Van'da, Ağrı'da halkı memnun eden icraat veya söylem Yozgatlıyı, Kayseriliyi kızdırıyorsa bu gerçek çözüm değildir. Öyle bir şey yapmalıyız ki, Yozgatlı da Çankırılı da rıza göstermeli, rahatsız olmamalı. Bir tarafı abad edelim derken diğer tarafı berbat etme lüksümüz olamaz. Hükümetin "açılım" konusunda muhalefetle anlaşması gerekmiyor mu? Hiçbir konuda yüzde yüz uzlaşma yoktur. Mutlak uzlaşma veya anlaşma çok zordur. MHP yüzde 15 oy almış bir parti. MHP farklı noktada diye adım atmayacak mıyız? Yüzde 51 çözüm istiyorsa bunun gereğini yapmamız lazım. Gönül ister ki, MHP de sürecin içinde olsun. CHP statükonun bir parçasıdır. Problemin önemli parçalarından birisi CHP zihniyetidir. MHP ambleminde 3 hilal var. Üç hilal Osmanlı'yı temsil ediyor. Osmanlı etnik hesaplara dayalı anlayışta değildi. Çok dinli, dilli yapı vardı. 'Kesret içinde vahdet' diyordu, Avrupa Konseyi bunu yeni slogan yaptı. Çokluk içinde birlik. O yüzden MHP'nin 3 hilalin hakkını vermesi gerekir. DTP kendini Kürtlerin temsilcisi gibi görüyor? Bu yaklaşım doğru mu? DTP gerçekten Kürtleri düşünüyorsa makul olmalı. Öcalan'ı adres olarak gösteren çizgiden uzaklaşmalı. AK Parti'ye oy veren Kürt sayısı DTP'nin en az iki katı. DTP kendini Kürtlerin sendikasıymış gibi görüp, 'Bizi siyasî muhatap olarak alın' deme durumunda değil. Makedonyalılaşmak istemiyorsanız etnisite siyasetinden vazgeçeceksiniz. Sanki bir masa kurulmuş da bir tarafına devlet veya hükümet, öte tarafına PKK ve DTP oturmuş gibi düşünmek vahim bir hata. Ortada bir yangın var. Suyun hangi denizden, gölden veya dereden geldiği önemli değil. Yeter ki yangına suyla gidilsin, benzinle değil. Gerçekten çözüm için tarihî bir fırsat mı oluştu? Zemin o kadar müsait mi? Eskiden beri Kürt aydınlar konuşurdu. Altan Tan, Abdulmelik Fırat, Mehmet Metiner gibi. Önemli olan şu: Son yıllarda Türk aydınlardan çok makul açıklamalar geliyor. Liberal ve solcu aydınlardan sonra Taha Akyol, Mümtaz'er Türköne, Naci Bostancı, Mustafa Akyol gibi ülkücü gelenekten gelen isimler çözüm için önemli yazılar kaleme alıyorlar. Ordu da çözüm istiyor. Zemin bu yüzden çok müsait. Kürtlerin hepsi çözüm istiyor mu? Hayır. Mesela Hatice Yaşar'a göre hareket edilirse Türk mallarına ambargo olmalı. Kürtlerin de ırkçıları, Nihal Atsız'ları var. Kürtlerin bütün dünyaya medeniyet öğrettiğini anlatan, iliklerine kadar Kürtçülük yapanlar var. Bu zihniyetlerle çözemeyiz. Bir eline güneşi,bir eline ayı versen bile bölücülük, ırkçılık, Kürtçülükten vazgeçmeyecek yüzde 2'lik bir kitle var. Esas hedef bunlar değil, yüzde 98 olmalı. Hükümet, aceleci mi davranıyor? Amacı ne? PKK ile mücadelenin maliyeti en az 300 milyar dolar deniyor. Bir PKK'lının bertaraf edilmesinin maliyeti 15 trilyona çıkıyor. Hesap ortada. Peki ya manevi maliyet? Bunu ölçmek mümkün mü? İçine kor düşen annelerin gözyaşına bedel biçilebilir mi? Toprağa düşüp şehit olan fidanların parasal bedeli olur mu? PKK ve Apo'yu bir tarafa bırakarak, vatandaşlarımızı 'memnun vatandaş' haline getirmeliyiz. Türkiye'de akıllar duyguların önüne geçerse çözemeyeceğimiz mesele kalmaz ama duygular aklın önüne geçerse hiçbir sorunu çözemeyiz. Cumhurbaşkanı orkestra şefi olmalı Türkiye'nin bir numaralı meselesi kabul edilen "Kürt sorunu"nun çözümü yönünde tarihî adımlar atılıyor, önemli gelişmeler yaşanıyor. Hükümet, Kürt açılımı düğmesine bastı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti lideri sıfatıyla Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile ilk kez görüştü. Muhalefet partileri CHP ve MHP ise atılan adımlara tepkili. Eski Milli Eğitim Bakanı, AK Parti Van Milletvekili Hüseyin Çelik, bu konu üzerinde kafa yoran isimlerden. Yakında parti yönetiminde etkin görev alması beklenen Çelik, onbinlerce cana, milyarlarca dolara mal olan Kürt Sorunu'nun sebebi ve çözüm yollarına ilişkin Zaman'ın sorularını cevaplandırdı. Çözüme ilişkin önerilerini sıralayan Çelik, "Cumhurbaşkanımız bu işin orkestra şefi olmalı." dedi. ÖMER ŞAHİN-ZAMAN
<< Önceki Haber Kürt açılımı ile ilgili sıradışı tespit Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER