Rektörlerden darbe çağrısı

Ergenekon'un 3. iddianamesinde Jandarma'nın 19 Eylül 2003'te rektörlere verdiği brifingle ilgili çarpıcı bilgiler yer alıyor. Yemekli toplantıda rektörler, "Bu dönemde gözümüzü karartmalıyız, mücadeleye hazırız." diyor.

Rektörlerden darbe çağrısı

Türk halkının 'güce taptığı' ve 'güvenilmez' olduğunun da altı çiziliyor. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un kayda aldırdığı toplantıyla ilgili CD, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin genel merkezinde ele geçirildi. Kayıtlara göre rektörler, 28 Şubat kararlarından geri adım atılmasına tepki gösteriyor. Rektörler, 'Neden o kararların üzerine gidilmiyor?' diyerek Jandarma Genel Komutanı'na baskı yapıyor. Rektörler, "Üniversiteler ve ordu gibi zinde ve Atatürkçü kurum ve kuruluşlar bir araya gelmeli ve ciddi bir çalışma programı yaparak birleşmeli ve planlı faaliyetleri uygulamalıyız. 3 kuvvet komutanı, Jandarma ve genelkurmay başkanı büyük bir güç. Atatürkçü Düşünce Derneği ile bazı sivil toplum örgütleri bazı şeyler yapmalı." ifadelerini kullanıyor. Rektörlerin yaptığı konuşmalardan bazıları şöyle: JANDARMA olarak 3.000 öğrenciye burs temin ediyorsunuz ve onları Atatürk izcileri yapmışsınız, ancak Türkiye'de 15 milyon öğrenci var ve karşı görüş milyonlar çapında etkili. MAALESEF her yerde en iyi yurtlar ve binalar gericilere ve tarikatlara ait. Gerici örgütlenme had safhada devam ediyor. 28 ŞUBAT kararlarına ne oldu? Tam bir kaos var. Niye geri adım atıldı? Şimdi yeni zihniyet hükümetin yanlış uygulamalarını takip edelim, ikaz edelim. Neden o kararların üzerine gidilmiyor? BİR İNSAN 12 yaşına kadar temel karakter ve bilinç sahibi oluyor. Doğayı ve çevresini sorgulamayı, sebep-sonuç ilişkisi kurabilmeyi öğreniyor. O nedenle Kur'an kursu yaşının 12 üzerinde olması çok önemli. BU DÖNEMDE gözümüzü karartmalıyız. Bu sene İstanbul Üniversitesi'ne 11 bin başvuru oldu, 170 tane de türbanlı başvurdu. 3 KUVVET komutanı, Jandarma ve genelkurmay başkanı büyük bir güç. Atatürkçü Düşünce Derneği ile bazı sivil toplum örgütleri bazı şeyler yapmalı. TÜRK halkı kadar dedikodudan ve günlük olaylardan etkilenen bir halk dünyada yok. Örneğin İsveç'te dışişleri bakanı öldürüldü ve bizim köşe yazarları 'İsveç Euro'ya geçer, zira öldürülen bakan Euro'yu savunuyordu.' dediler. Ama halk Euro'ya geçmedi. Türk halkı güce tapıyor. BİZİM gözümüz kara. Ordu bir güç. Üniversiteler bir güç. Birbirimizi korumalı ve CHP'yi ne olursa olsun yanımıza çekmeliyiz. Türkiye'nin geleceğini beraber çizmeli ve müttefiklerimizin adedini artırmalıyız. Basın CHP'yi duyurmuyor. Onlar ne yapsın? 25 EKİM'DE rektörler ve öğretim üyeleri Anıtkabir'e geleceğiz. Bizlerle beraber, bize destek veren kurumlar da gelmeli. TSK ile beraber olalım. YSK kararı çok önemli. Eğer yerel seçimleri de bunlar çoğunlukla (60 ve üzeri) alırsa sonumuz İran olur. İKTİDAR eldeyken bunların kolay kolay çözülmeleri beklenmemeli. YSK kararı dincilerin aleyhine olursa o zaman Meclis aritmetiği çok değişecektir. 66 vekil önemli değişiklik yapabilir. Yeni seçimlere gitmektense bu en iyi seçenek. Zira halka güven olmaz. Yeni seçimlerde daha büyük bir başarıyla iktidara gelebilirler. Eruygur mektup gönderdi, üniversiteler bildiri hazırladı AK Parti iktidarının ilk yıllarında üniversitelerden yapılan sert açıklamaların sebebinin emekli Org. Eruygur'un mektubu olduğu belirlendi. Eruygur, 23 Kasım 2003'te rektörlere gönderdiği mektupta, "Kendi aramızda da daha yakın bir iletişim ve işbirliği platformuna ihtiyaç bulunduğunu görüyorum." diyor. Rektörlerden hükümetin çalışmalarına karşı tezler üretmesini, rahatsızlıkların ayrı ayrı senato kararları alınarak kamuoyuna duyurulmasını istiyor. Eruygur'un talepleri şöyle: Üniversitelerarası ortak açıklama ile rahatsızlıkları dile getirin. Milletvekillerine yönelik bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapın. Ayrı ayrı senato kararları alarak kamuoyuna duyurun. Bilimsel toplantılarla toplumsal tepkiyi aktif halde tutun. Öğrencilere yönelik bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunun. İçi doldurulmaya çalışılan muhafazakâr demokrasi kavramı gibi konularla ilgili olarak akademik birikimlerin sonucu olan, alternatif çözümler içeren bilimsel çalışmalar yapılmasında fayda mütalaa ediyorum." 6 bin Agos abonesi örgütün takibinde Ermeni ve Alevi liderlere yönelik suikastlar planlayan Ergenekon üyelerinin, azınlıklara ilişkin çok sayıda fişleme yaptığı belirlendi. Ermenilerle ilgili çalışmalar yapan sanık Fatma Cengiz, haftalık yayın yapan Agos Gazetesi'nin tüm abonelerini fişlemiş. Kınalı, Burgaz, Büyükada ve Heybeliada'da toplam 187 abone ve 2 bayi tespit eden Cengiz, Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in Kınalıada'daki adresini de kaydetmiş. 'Ermeni Dostları' isimli klasörde, Bilgi Üniversitesi'ndeki konferansa katılan 62 kişi, 'Özür Dileyenler' isimli klasörde 300 kişi, Ermeni sorunu konusunda özgürlükçü yaklaşım içinde olan pek çok yazar ve aydının ismi yer alıyor. Fişlemelerden Ermeni kiliseleri ve vakıfları da nasibini aldı. İbrahim Şahin'den elde edilen, tedhiş planı (Mutafyan) başlıklı belgede, eylem hücresinde Fatma Cengiz'in ismi yer alıyor. Şahin'in 'Asena' kod isimli Cengiz'e, "Şu 300 imzalı 'Ermeni soykırımı tanınsın' diyen Ermenileri tespit işini unutma." şeklinde mesaj çektiği belirtiliyor. Bir başka mesajda ise Şahin, kendi yaptıkları fişlemeyle yetinmiyor, bu işi yapacak yeni elemanların yetiştirilmesini istiyor. Şahin, "7 üsteğmen 5 tane teğmen var, bu sefer bizden sonra devam edecek ekip yetiştirelim." diyor. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de kafasından vurularak öldürüldü. Dink'in avukatı Fethiye Çetin, Dink'in öldürülmeden önce Ergenekon sanıklarından Veli Küçük tarafından defalarca tehdit edildiğini ileri sürdü. Bakanla görüşen rektörü tehdit etti: Adam kardeşini kesmiş, devlet işinin şakası yok FErgenekon'un yöneticisi olmakla suçlanan eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran'la yaptığı görüşmelerde çarpıcı detaylar yer alıyor. Üniversitelerin yönetimlerinden YÖK üyeliklerine pek çok göreve kendisine yakın isimleri getiren Gürüz, örgüt üyelerinin en yakınlarına bile acımayacağını belirtiyor. Yurtkuran'a eski Çalışma Bakanı Faruk Çelik'le görüştüğü için sert eleştiriler yöneltiyor. Yurtkuran'ın "Çocukluk arkadaşım" şeklindeki itirazını da kabul etmiyor. Rektöre Atatürk'ün yakın arkadaşlarını astığını anlatıyor. Ardından ilginç bir tehditte bulunuyor: "Ya kardeşini kesmiş adam ya bunun şakası yok abicim." Ergenekon davasının 3. iddianamesine yansıyan 22 Mayıs 2008 tarihli Kemal Gürüz ve Mustafa Yurtkuran görüşmesi özetle şöyle: K. GÜRÜZ: Yalnız bu i...neyi masanıza almayacaktınız. M. YURTKURAN: İşte alındı, ne yapayım? K. GÜRÜZ: Bak bana sen Allah mısın diyor. M. YURTKURAN: Dur ağabeycim. K. GÜRÜZ: O ikisini... M. YURTKURAN: Hepsini halledeceğiz. K. GÜRÜZ: Benden söylemesi. Ben bir ay yokum gidiyorum, ne yaparsanız yapın. Ama sana buyruğum; bunlarla çok temas ettin. Mustafa. F. Çelik'le. Adam mı lan F. Çelik?... adam yerine koyup... ya bilmez miydim ya iyi geçinmeyi bunlarla. M. YURTKURAN: Faruk... çocukluk arkadaşım abi ya. K. GÜRÜZ: Ne o... M. YURTKURAN: Başkasıyla ilişkim oldu mu benim? K. GÜRÜZ: Ya kardeşini kardeşini kesmiş adam ya. Bunun şakası yok abicim. M. YURTKURAN: Kim kardeşini kesmiş? K. GÜRÜZ: Padişah. M. YURTKURAN: He he he tabi tabi canım... K. GÜRÜZ: Atatürk arkadaşlarını asmış... M. YURTKURAN: Devlet işi bu, doğru, onda haklısın. K. GÜRÜZ: Devlet işinin şeyi olur mu ya? M. YURTKURAN: Onda haklısın. K. GÜRÜZ: Bu binbir emekle bu üniversiteler kuruldu, şey yapıldı. YÖK başkanlığını yürüttüğü dönemde Ankara'da düzenlenen mitinglerde, 'Ordu göreve' pankartları altında yürüyen Prof. Dr. Kemal Gürüz, iddianamede 'silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek'le suçlanıyor. İddianamede Gürüz'ün 18,5 ile 35,5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
<< Önceki Haber Rektörlerden darbe çağrısı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER