Savunmasını bıraktı, avukatlığa soyundu

Ergenekon davasının tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz, diğer sanıklar hakkındaki suçlamalara da tek tek cevap verdi.

Savunmasını bıraktı, avukatlığa soyundu

Hakkındaki darbe suçlamasını da kabul etmediğini belirten Kerinçsiz, bir tane bile muvazzaf subay tanımadığını iddia etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz, savunmasının 8'inci günü olmasına rağmen kesintisiz olarak hakkındaki suçlamalara cevap vermeye devam etti. İddianamede hakkında ileri sürülen her satır, her kelimeden oluşan suçlamalara tek tek cevap vereceğini belirten Kerinçsiz, 3 bölüm halinde hazırladığı 1361 sayfalık yazılı savunmasını okumaya, güncel konularla alakalı spontonelerle savunmasını desteklemeye çalıştı. Önceki celselerde, iddianameye suç delili olarak alınan ve kendisinin de içerisinde yer aldığı 21 etkinliği görsel olarak mahkemede izletip, suç unsuru taşımadığını ileri sürmüştü. Kerinçsiz, bugün görülen duruşmanın öğleden sonraki oturumunda şahsına yöneltilen darbe suçlamasını da kabul etmediğini belirterek, bir tane bile muvazzaf subay tanımadığını iddia etti. Yaptıkları basın açıklaması, suç duyurusu ya da sempozyum gibi etkinliklerde toplanan insanlarla birlikte darbe yapacağının düşünülebileceğini belirten Kerinçsiz, "Benim silah taşımam önemli değil, bu insanları yönlendirerek darbe girişiminde bulunduğumu varsayalım. Önvelikle bu kadar az insan olmasını bir kenara bırakalım, hukuken bu insanların darbe için silahlı insanlar olması gerekir. Ayrıca bu insanları isyana teşvik ettiğime ilişkin iddianamede bir tane bile delil yoktur" diye konuştu. İddianameyi hazırlayan savcılar tarafından sözde Ergenekon terör örgütünün kuruluş tarihinin 1960'lı yıllara dayandığının, birçok kanlı eyleme imza attıklarının ileri sürüldüğünü belirten Kerinçsiz, bir süre faaliyetlerini durduran örgütün 1999 yılında tekrar faaliyetine start verdiğinin iddia edildiğini hatırlattı. On yıllardır faaliyet yürüttüğü varsayılan bir terör örgütünün emniyet birimleri tarafından devamlı kontrol altında olması gerektiğini iddia eden Kerinçsiz, "Jandarma, İstihbarat ve Emniyet birimlerince tesbit edilemeyen bir örgütün savcılıkça ortaya çıkarılması anlamlıdır. Bu örgütün, bilinen terör örgütü tanımına uymadığı belirtilerek insanların kafası karıştırılmaya çalışılmıştır. İddia makamı, bu örgüt tarafından işlendiğini öne sürdükleri kanlı eylemlerle ilgili hiçbir delil ortaya koyamamıştır. Bu iddiaların mantıksal bir açıklaması yoktur. 1999 yılında tekrar faaliyete geçtiği ileri sürülen sözde örgütün önceki dönemlere ilişkin hiçbir üyesi ortaya çıkarılamadığı gibi 1999 yılından sonraki süreçte örgüt üyesi olarak suçlanan kişiler de suçlamalara ilişkin tarihlerden çok sonra tanışmışlardır. Bu örgüt, savcılar tarafından yoktan var edilmiştir" dedi. Kerinçsiz, terör örgütü iddiasının asılsız olduğunu ispatlamak adına diğer sanıklara yöneltilen örgüt suçlamalarına da cevap verdi. Basit telefon konuşmalarındaki sosyolojik tedirginliğin örgüt üyeleri arasındaki gizli görüşmeler olarak gösterildiğini ileri süren Kerinçsiz, insanların "Dinleniyoruz" paranoyasını yaşar hale getirildiğini savundu. İddianamedeki tüm sanıklar adına örgüt suçlamasını pekiştirmek için yapılan tüm suçlamaları satır satır cevaplayan Kerinçsiz, davanın açılmasına sebep olarak gösterilen Ümraniye'de bulunan el bombalarıyla ilgili konuştu. Bombaların yerini ihbar eden kişinin, ihbarı gizli numaradan, ismini ve adresini vermeden yaptığını belirten Kerinçsiz, davanın tutuksuz sanıklarından Ali Yiğit'in babası Şevki Yiğit'e nasıl ulaşıldığınının iddianamede belirtilmediğini söyledi. Kerinçsiz, "Acaba önceden tesis edilen ilişkilerin saklanması amacı ile mi böyle bir gizli ihbar yoluna gidilmiştir? İhbar eden kişi her nedense jandarma bölgesinde olmadığı, bombaların bulunduğu adreste jandarma bölgesinde olmadığı halde ihbar jandarmaya yapılmaktadır. Senaryoda jandarmaya yer verildiği takdirde belki inandırıcılık düzeyi artacaktır. Düğmeye basılan noktanın jandarma olması özellikle tercih edilmiştir. İhbarda el bombası ve C-4 patlayıcı maddeden bahsedilmiştir. El bombalarından değil sadece el bombasından söz edilmiştir. El bombası, bombalar olmuş, sayısı 27'ye yükselmiştir ama ortada bahsedilen C-4 patlayıcı madde yoktur" dedi. Kuvvayi Milliye 1919 Derneği üyelerinin mevcut güvenlik kurumlarına alternatif bir ordu oluşturduğu iddiasının gerçekçi bir iddia olmadığını savunan Kerinçsiz, "Derneğin üye sayısı 150-200 kişidir. Bu üyelerin yüzde yirmisi bayan olup, iddia edilen ordu elemanı olabilecek vasıflardan son derece uzaktır. Dernek üyelerinden birinin basında görünmek amacı ile söylediği afaki bir beyanın, abartılarak iddianameye taşınmasının hukuki bir kıymeti olamaz" şeklinde konuştu. Örgüt üyesi olarak isimleri zikredilen isimlerin büyük bir kısmının toplumda saygınlığı olan meslek sahibi tanınan kişiler olduğunu belirten Kerinçsiz, "Evlerinden sabahın 05.00'de alınmışlardır. Yapılan operasyona karşı mukavemette bulunan tek bir sanık çıkmamıştır. Bu nasıl bir örgüttür ki çok rahatlıkla herkes evinden olaysız bir şekilde alınmakta ve sözde örgüt üyeleri alınırken işledikleri suçları ve bağlı olduğu iddia edilen örgütün ismini dahi bilmemektedirler. Yine bu nasıl bir örgüttür ki gelen polislere ve görevlilere kahvaltı çıkarılmakta ve çay ikram edilmekte, yapılan aramaya yardımcı olunmakta kelepçe takılmadan Emniyete götürülmekte ve böylelikle savcının iddiasına göre sözde örgüt üyeleri yakalanıp, çökertilmektedir. Bu güne kadar dünya terör tarihinde, böyle yakalanan ve çökertilen emsal bir terör operasyonuna herhalde rastlamak mümkün değildir" iddiasında bulundu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, saat 16.30'da Kerinçsiz'in savunmasına yarın saat 09.30'da devam etmek üzere duruşmaya ara verdi. (CİHAN)
<< Önceki Haber Savunmasını bıraktı, avukatlığa soyundu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER