Skandal maddelerin yer aldığı iç güvenlik paketi Meclis'te

İçinde sıkıyönetimi aratmayan maddelerin bulunduğu iç güvenlik paketi, komisyondan yükselen itirazlara rağmen Meclis İçişleri Komisyonu’ndan küçük rötuşlarla geçti.

Skandal maddelerin yer aldığı iç güvenlik paketi Meclis'te

Muhalefet partileri ise yarın Genel Kurul’da görüşülmesi beklenen tasarı hakkındaki itirazlarını Komisyon raporuna düştükleri şerhle kayda geçirdi. Meclis’te grubu bulunan üç partinin ayrı ayrı kaleme aldığı şerhlerde, tasarının sıkıyönetim ve darbe dönemlerindeki uygulamaları bile aşan sonuçlara yol açacağı uyarısı yapıldı. Bu tür düzenlemelerin demokrasilerde değil, ancak İran benzeri polis devletlerinde olabileceğinin altı çizildi.

CHP’nin şerhinde, “İktidar bu yasa tasarısı ile polis devletini kurumsallaştıran adımlar atmak istemektedir. Böyle yasalar ancak totaliter ülkelerde, kendi iktidarlarını korumak ve tehlikeyi bertaraf etmek için çıkarılabilecek keyfî düzenlemelerdir. Amaç mutlak iktidardır. Denetlenmeyen mutlak iktidar tehlikelidir.” denildi. CHP’nin iç güvenlik paketine eleştirileri özetle şöyle: “İç güvenlik paketi İçişleri Bakanlığı’nın ve valilerin yetkilerini olağanüstü genişleten özgürlüklere darbe vuran bir tasarıdır.”

 KARAKOLDA KAYBOLMALARA DAVETİYE

“Yeni düzenleme, muhafaza altına alma yerine ‘koruma’ adı altında yeni bir müessese oluşturmaktadır. Bu durum yeni haksız gözaltı, karakolda kaybolmalara davetiye çıkaracaktır. Bu madde ile bir milletvekilinin bir bölgeye girmesi, eylemi tehlike oluşturuyor bahanesiyle engellenebilecektir. Ayrıca bu düzenleme ile mevzuatta tanımlanmamış, sebep ve sınırları tarif edilmemiş “koruma altına alma” ve “uzaklaştırma” yetkileriyle Türkiye tümüyle OHAL’in yürürlükte olduğu bir toplama kampına dönüştürülmek istenmektedir.”

TABANCAYA 1, SAPANA 2 YIL

“Tasarıyla hukuk devleti anlayışı ile bağdaştırılamayacak şekilde; özellikle toplumsal olaylarda, molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs eden kişilere, “kademelilik” ve “ölçülülük” ilkesi gözetilmeden doğrudan kolluğa ateşli silah kullanma yetkisi verilmektedir. Bu düzenleme ile kolluk, elinde ateşli silah olmadığı halde, yanıcı, yakıcı, yaralayıcı madde bulundurduğu gerekçesiyle silahını kullanıp ateş edecek ve bu da “yargısız infazve “orantısız güç” tartışmalarını daha da alevlendirecektir. Anayasa’ya aykırı bu düzenleme, demokratik hukuk devletini değil, diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir devlet anlayışını tarif etmektedir. Üzerinde ateşli silahla (tabanca) yakalanan şahsa verilecek cezanın 12 ay olduğu düşünülürse, bir sapanla gösteriye katılmış göstericiye, 2 yıldan fazla ceza verilerek nasıl tehdit altına alınmak istendiğini kabullenmek olanaksızdır.”

‘AKPOLİS’ KURULMAK İSTENİYOR

MHP’nin şerhini Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ile Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu kaleme aldı. MHP’nin şerhinde, tasarının ülkeyi temel haklar konusunda 2001 Anayasa değişikliklerinin gerisine götürdüğü, iktidarı eleştirmenin yasak hale geleceği vurgulandı ve şu ifadelere yer verildi: “Emniyet teşkilatının tek sorunu kadrolarda biriken emniyet amirleriymiş gibi gösterilse de bu düzenlemelerin asıl amacının İran Devrim Muhafızları benzeri bir ‘AKP REJİM POLİSİ’ ya da kendi tabirleriyle ‘AKPOLİS’ yaratmak istedikleri inkâr edilemez. AKP’nin Jandarma Genel Komutanlığı’na ilişkin öngördüğü düzenlemeler devletin bekâsı olan jandarmayı istediği gibi kontrol etmek ve kendi kır ordusunu oluşturmak içindir. Artık bu düzenlemeden sonra il ve ilçe jandarma komutanlarının sendikalaşarak JAN-BİR-SEN (!) üyesi olmadan atanamayacağı ve bu da yetmeyip kapı kapı AKP’li il başkanı ve ilçe başkanı kovalayacağı günler de yakındır. Temel hak ve özgürlükler konusundaki özellikle vatandaşların örgütlenme hakları ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları neredeyse kullanılamayacak hale getirilmektedir.”

JANDARMA, KAPIKULU ASKERİNE DÖNÜŞTÜRÜLECEK

Polis kolejleri kapatılmakta, Polis Akademisi ise kapatılıp yeniden açılmaktadır. Burada amaçlanan; iktidarın istediği yalnızca ona hizmet edecek bir kolluk kuvvetidir. İktidar Jandarma’yı da kendi kapıkulu askerine dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bölücü terör örgütüyle mücadele sürecinde de önemli görevler üstlenen Jandarma teşkilatının siyasallaşması hem askerî faaliyetlere hem de kolluk faaliyetine zarar verecektir. ‘Yüzünü kısmen veya tamamen örten, gizleyen’ tanımı yoruma açık olup başörtüsü ve peçe gibi kıyafet unsurları düşünüldüğünde başka dönemlerde başka şekilde yorumlanabilecektir. İl İdaresi Kanunu’nda yer alan valinin yetkilerine yeni yetkiler eklemektedir. Ancak bu yetkiler idari fonksiyon ya da idari teşkilatla uzaktan yakından ilgili olmayıp doğrudan doğruya “süper vali” konumunda bir kamu görevlisi yaratmaktadır.”

POLİS CİNAYETLERİNİN ALTYAPISI HAZIRLANIYOR

HDP’nin tek komisyon üyesi Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ise yazdığı şerhte, iç güvenlik paketinin ‘birçok hak ve özgürlük açısından büyük tehlike arz ettiğine’ dikkat çekti. Tan, “Tasarı, kişi hak ve özgürlüklerini tamamen rafa kaldırırken polisin yetkisini sınırsız bir biçimde artırmaktadır. Tasarı, polisin attığı her kurşunu baştan itibaren cezasız bırakacak hükümler içermekte, bu yönüyle de polis cinayetlerini yasal hale getirmenin altyapısını oluşturmaktadır.” dedi.

MOLOTOF ZATEN SUÇ, AMAÇ DİĞER MADDELERİ SAKLAMAK

Tasarı ile çocuk oyuncaklarının silah sayıldığını anlatan Altan Tan, şöyle devam etti: “Sapan ve bilyenin silah kapsamına alınması, elinde bilye ya da sapan olan bir çocuğun öldürülebilmesi anlamına gelmektedir. Hükümet, sürekli molotofu gündeme getirerek tasarıdaki diğer maddeleri dikkatlerden kaçırmaya çalışmaktadır. Molotof kokteyli halen de suç sayılmaktadır ve yüzlerce insan bu suçtan dolayı cezaevindedir. İç güvenlik paketi, sıkıyönetim ve darbe dönemlerini aşan neticeleri barındırmaktadır. Bugüne kadar ciddi mücadeleler neticesinde elde edilen kazanımlar hükümetin iktidarını koruma adına bertaraf edilmeye çalışılmaktadır.”

Valilere tek parti dönemi yetkileri veriliyor

İç güvenlik paketi ile savcıların birçok yetkisi valilere verilecek. Vali, lüzumlu görmesi hâlinde kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için doğrudan emirler verebilecek. Kamu düzenini sağlamak amacıyla vali tarafından alınan karara aykırı davrananlar, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Bakana verilmek istenen OHAL yetkisi, valiler eliyle yürütülebilecek. Vali, aldığı tedbir ve kararların uygulanması için bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi gibi araç ve gereçlerinden yararlanabilecek. Kamu kurumları, valinin bu konudaki emirlerini yerine getirmek zorunda olacak. Aksi takdirde vali talimatlarını kolluk aracılığıyla uygulayacak. Valiler Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndaki general ve amiral haricindeki tüm personel hakkında söz sahibi olacak.

Türkiye özgürlüklerden uzaklaşıyor, güvenlikçi bir yapıya doğru dönüşüyor

Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Sezgin Seymen Çebi: Bu iç güvenlik yasa tasarısı ile birlikte Türkiye’nin özgürlüklerden uzaklaşan güvenlikçi bir yapıya doğru dönüşeceğini düşünüyorum. Ceza hukukunda temel bir ilke vardır. Bu orantılılık ilkesi. Tasarıya genel olarak baktığımızda sapan kullanma, havai fişek kullanmaya veya madde kullanmaya 2,5 yıl ile 4 yıl arasında ceza öngörülüyor. Bunlar ceza hukukunda orantılılık ilkesi ile bağdaşmayan şeyler. Vali ve kaymakamlara suçun aydınlatılmasına yönelik olarak sınırlı bir kolluk kuvvetlerine yönelik emir vermesi yetkisi veriliyor. Doğrudan adli kolluk kuvvet güçlerine suçun aydınlatılmasına yönelik emir verme yetkisi veriyor. Bu bana göre kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı. Çünkü suça ilişkin soruşturma ve kovuşturma savcılık makamınca yapılabilir. Valilik makamına verilecek bu yetki suistimale son derece açık. Suçluların ortaya çıkmasına engel olabilecek bazı normlar getiriliyor. Bunun dışında polise silah kullanma yetkisi son derece istisnai ve sınırlı olmalı. Bu yasa tasarısı ile polisin silah kullanma yetkisi muğlak bir şekilde artırılıyor. Polise silah kullanma yetkisini artırmak, toplumsal olayları azaltmaz daha da artırır. Can kayıplarına yol açabilir.

Bu yasa, çatışmacı otoriter bir geleceğe işaret ediyor

Ceza hukukçusu Mustafa Zeki Yıldırım: Meclis’e sunulan yasa tasarısı birçok yönüyle eleştiriyi hak ediyor, aynı zamanda vahim neticeler ortaya çıkarma potansiyeli içeriyor. Muhtemelen buna evet oyu verecek olanların kanunun mantığını, ne getirdiğini, neyi değiştirdiğini kavradıklarını sanmıyorum. Bu kanun bize daha özgür ve huzurlu bir Türkiye vaat etmiyor. Yasa hangi problemleri nasıl çözecek sorusunun akli, mantıki, hukuki bir karşılığı yok. Mesela, polisin yetkilerinin artırılması, mülki amirlerin yetkilendirilmesi karşısında, muhtemel keyfiliklerin nasıl önleneceği belirsiz. Yine suçun daha çok şehirlerde ve teknik yöntemlerle işlendiği, suç işleme tarzlarının değiştiği, örgütlü suçların arttığı günümüzde polis kolej ve akademisini kapatmak, en az suç işleyenler kadar teknik donanımlı polislerden mahrum olmanın ülkeye hayrını anlamak mümkün değil. Jandarmayı günlük olaylara dahil etmek, göz önünde ve eleştirilerin hedefi haline dönüştürmek, subay ve askerlerden oluşan temel görevi ülkeyi savunmak olan askerlik mesleğinin itibarını ve askerlere karşı toplumun güvenini kırmanın ülkeye bir hayrı olmaz. Bu yasa maalesef bize gelecekle ilgili bir ışık ümit vaat etmiyor bilakis çatışmacı otoriter bir geleceğe işaret ediyor.

Valilere OHAL yetkisi veriliyor, nefes alışımız bile izlenecek

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: “Paketle, OHAL’den daha öte bir yasa Türkiye’nin gündemine sokuluyor. Yasa ile valilere OHAL yetkisi verilecek. Bunu kabul etmek mümkün değil. Yargı devre dışı bırakılacak. Nefes alışımız bile izlenecek. Oluşturulmak istenen rejim demokrasi değil. Özgürlükleri tehdit eden bir yasayla karşı karşıyayız. Bu yasa olabilir, Meclis’ten de çıkabilir ancak yasa olsa bile hukuka uygun olmayacak. Demokrasi, hukuk devleti ilkeleri, özgürlük ve adalete bağlı olmayacak. Bunun Meclis’ten geçmemesi gerekiyor, kamuoyu duyarlı olmalıdır. Özgürlük için güvenlikten vazgeçenler ne özgürlüğe ne de güvenliğe layık değildirler. Başka bir rejime doğru gidiliyor ve bunun adı da diktatörlük. Başkanlık adı altında bu rejim dayatılıyor.

Cezalandırma yetkisi, yargıdan alınıp vali ve polise devrediliyor

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk:  “İç güvenlik paketindeki polisin silah kullanma yetkisini genişleten düzenleme somut olarak bir faşist devlet uygulamasıdır. Cezalandırma yetkisini yargıdan alıyorsunuz, polise devrediyorsunuz. Tamamen keyfi. Böyle bir olayı ancak ve ancak Almanya Hitler ile İspanya Franko döneminde görülebilecek faşist bir uygulama. Mevcut düzenlemelere göre, polis zaten kendisine yönelik tehlikeyi başka türlü bertaraf edemiyorsa zaten silah kullanma yetkisi var. Ama siz böyle bir yasa getirmiş olmakla; mahallede karı ile koca kavga ediyor, polis biber gazı sıkıyor. Yarın da bu yasayı getirdikten sonra çekip silahı vuracak. Bu, polise dur-vur yetkisinin verilmesidir. Bunun savunulacak hiçbir yanı yok. AKP seçmenleri için de tehlikeli, herkes için tehlikeli. Siz her önünüze geleni terörist sanıp vurur musunuz? Ya da o insanın terörist olması toptan imha edilmesini gerektirir mi?”

Meclis’ten geçerse 12 Eylül’den beter olur

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba: “Bu paket kabul edilirse rejimin adı faşizm olacaktır. 12 Eylül sıkıyönetiminden beter duruma geçeriz. Ülkeyi darbe dönemlerine götürebileceğini söyledi. İç güvenlik paketi TBMM’de kabul edilerek geçerse Türkiye’de artık kimse ‘demokrasi var’ falan demesin. Artık rejimin adı değişerek faşizm olacaktır.”

‘Özgürlük ve demokrasi’ diyen herkes nasibini alacak

Demokratik Gelişim Partisi (DGP) Genel Başkanı İdris Bal: “Sıkıyönetim düzenlemelerine benzer maddeler içeren iç güvenlik yasası iktidarın elinde bir sopa olur. ‘Demokrasi, özgürlük’ diyen, hırsızların peşinde koşan herkesin tepesinde olacak bu sopa. İktidar daha keyfi hareket edecek. Yasa ile devlet kurumları ve vatandaş baskı altına alınacak.

İç güvenlik paketi, tek parti dönemini aratır

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal: “Tasarı, OHAL ve tek parti dönemi uygulamalarını bile aratacak düzenlemeler içeriyor. Valiler, güvenlik gerekçesiyle insanları başka şehirlere gönderebilecek. Valiler, başsavcıları devre dışı bırakacak. Hiçbir dönemde valilere vatandaşları bulundukları yerden uzaklaştırma yetkisi tanınmamıştı. Bu düzenlemeyle sadece bakanın, valinin ve emniyet müdürünün istediği kişi polis olacak ve göreve devam edecek. Böylece emniyet, ‘AK Polis’ tabelası şekline dönüşecek. Polis teşkilatı iktidarın sopası haline gelecek.” 

<< Önceki Haber Skandal maddelerin yer aldığı iç güvenlik paketi Meclis'te Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER