Yazar Ali Ünal'dan ibretlik hatırlatma!

Zaman gazetesi yazarı Ali Ünal, toplumların yaşadığı musibetlere dair çok çarpıcı bir analizde bulunup, Allah'ın (cc) "Zulmedenlere destek olmayın; yoksa size ateş dokunur.” sözüyle uyardı.

Yazar Ali Ünal'dan ibretlik hatırlatma!

Yazar Ali Ünal, Cenab-ı Allah'ın bir toplumla ilgili hüküm ve icraatlarında ve bir toplumun başına gelen musibetlerde sorumluluğun yapılması gerekeni yapmayanda olduğunu belirtip, toplum çoğunluğunun hata ve zulümlerinin de nazara alındığını ve böylesi musibetler geldiği zaman, imtihan gereği suçlu-masum ayrımı yapılmadığını vurguladı.

Allah'ın bir toplumla ilgili hüküm ve icraatında toplumun çoğunluğundan sonra sorumluluk ve temsil mevkiindekilere baktığını ifade eden Ali Ünal, sözü günümüze getirdi ve çok çarpıcı bir uyarı yaptı.

Tarihin en büyük yolsuzluk ve rüşvet suçlamasına düşen Başbakan Erdoğan ve hükümetinin bunu örtmek için, yüz binlerce mensubu bulunan masum bir Cemaat ve onun masum ve mazlum bir rehberine her gün tarihte eşine rastlanmadık yalan ve iftiralarla hücum ettiğini, binlerce Emniyet ve Yargı mensubu, memur ve bürokratın zulüm üstüne zulme maruz kaldığını hatırlatıp, "Parayı ahlâka tercihten başka manâya gelmeyen “Çalıyor ama çalışıyor”la böyle bir iktidarı tercih edenler. Allah buyuruyor: “Zulmedenlere destek olmayın; yoksa size ateş dokunur.” sözüyle dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

İşte Ali Ünal'ın "Musibete davetiye çıkarmak" başlıklı yazısı:

"İnsan irade sahibi ve dolayısıyla sorumlu bir varlık olmakla, başına gelenler “kader” deyip geçiştirilemez. Aksi halde dünyada da, Âhiret’te de, hukuk ve Allah karşısında da hesap, ceza, mükâfat olmazdı. İnsan, sorumluluk sahasına giren her meselede iradî fiillerinden, hata ve ihmalinden sorumludur ve Kader, takdirinde insanın sorumluluğu ve iradesini de hesaba katar.

Bir topluma gelen musibetlerde birinci derecede sorumlular, elbette yapılması gereken ve yapılabilecek olanı yapmayıp, alınması gereken tedbirleri almayıp, musibete sebep olanlardır. Kader, bir toplum hakkında umumî bir musibete hükmederken, toplum çoğunluğunun hata ve zulümlerini de nazara alır ve böylesi musibetler geldiği zaman suçlu-masum ayrımı yapmaz. İmtihan, bunu gerektirir. Şu kadar ki, böyle musibetlerde vefat eden mazlum ve masumlar şehid, telef olan malları da sadaka hükmündedir. Soma faciasının mazlum kurbanları da inşaallah şehiddir ve Cenab-ı Allah’ın onlara şehid muamelesi yapmasını, acılı ailelerine sabr-ı cemil vermesini dileriz.

İkinci olarak, Cenab-ı Allah (c.c.), bir toplumla ilgili hüküm ve icraatında toplumun çoğunluğundan sonra sorumluluk ve temsil mevkiindekilere bakar. Hz. Musa (a.s.), kavmindeki buzağıya tapma ihtilâli karşısında tevbe maksadıyla kavmini temsilen 70 kişiyle Tur’a çıkar ve bu 70 kişi Cenab-ı Allah’ın Hz. Musa ile konuştuğuna inanmak için Allah’ı görme isteğinde bulununca dağ sarsılır. Cenab-ı Allah bunu Kur’an’da anlatırken, bütün İsrailoğulları’na seslenerek, “Böyle yaptınız!” der. Çünkü o 70 kişi, İsrailoğulları’nın tamamını temsil ediyordu. Bundan dolayıdır ki, Hz. Ömer (r.a.), “Dicle kenarında bir koyunu kurt aşırsa İlâhî adalet, bunu Ömer’den sorar.” der ve bir kıtlık yılında alnını secdeye koyarak, “Allah’ım, benim günahlarım sebebiyle Ümmet-i Muhammed’i cezalandırma!” diye inler. Hz. Bediüzzaman da (r.a.), “Memur (sorumlu) olup da kanun namına kanunsuz hıyanet eden, ilişen, o memlekete, o biçare ahaliye bir umumî tokada vesile olur.” diye yazar.

Bugün Türkiye’de bir başbakan ve hükümeti var ki, tatminsiz bir hırsla belki tarihin en büyük, en kapsamlı yolsuzluk ve rüşvet bataklığına düşme suçlamasına muhatap; ve bunu örtmek için, dünyanın her tarafında hiçbir ferdi yolsuzluk, hırsızlık, zina, fuhuş gibi fiillerle anılmamış yüz binlerce mensubu bulunan masum bir Cemaat ve onun masum ve mazlum bir rehberine her gün tarihte eşine rastlanmadık yalan ve iftiralarla hücum ediyorlar; bununla kalınmıyor, görevlerini hakkıyla yapmaktan başka suçu olmayan binlerce Emniyet ve Yargı mensubu, memur ve bürokrat, zulüm üstüne zulme maruz; hukuk, “Sen yap, kanununu ben çıkarırım!” tavrına emanet. Vatandaşı tokatlayan, azarlayan Başbakan’ın, yerdeki vatandaşı tekmeleyen müşavirinin yüzlerinden okunduğu üzere, tarifi imkânsız bir kin ve düşmanlık, kalb katılığı ve kibir, vicdanları esir almış. Bütün bunları asla hata kabul etmezlik enaniyeti içinde savunan parti sözcüleri, mensupları ve bütün bunlar karşısında lâl kesilmiş, hattâ destekçi hocalar, kanaat önderleri, Diyanet görevlileri. Ve Kur’ân, helâk edilen kavimlerin aldatma, ahlâksızlık, ölçüde-tartıda hile yapma, zulüm, zalimlere körü körüne itaat, bol geçimlikle şımarma, fısk, ikazlara kulak asmama gibi sebeplerle helâk edildiğine vurgu yaparken, nefsi ruha, cebi, cüzdanı vicdana, mideyi kalbe, parayı ahlâka tercihten başka manâya gelmeyen “Çalıyor ama çalışıyor”la böyle bir iktidarı tercih edenler. Allah buyuruyor: “Zulmedenlere destek olmayın; yoksa size ateş dokunur.” Evet, Hocaefendi’nin duasıyla, “Allah, ülkemizi başka ve daha büyük felâketlerden korusun.”

<< Önceki Haber Yazar Ali Ünal'dan ibretlik hatırlatma! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER