Asıl hedef Fethullah Gülen Hocaefendi'ydi!

Abdullah Abdulkadiroğlu, 28 Şubat'taki gerçek planı deşifre eden itirafları yazdı...

Asıl hedef Fethullah Gülen Hocaefendi'ydi!

28 Şubatçıların asıl hedefi Fethullah Gülen'di Bugünlerde tıpkı 28 Şubat'ın öncesinde ve sonrasında olduğu gibi bir yalan kampanyası almış başını gidiyor. Ama gerçeklerin illaki ortaya çıkma gibi bir huyu var. Tıpkı 28 Şubat'ın öncesinde ve sonrasında piyasaya sürülen bir sürü yalanın da bir bir ortaya çıkması gibi. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 28 Şubat'a destek verdiği yönünde bir kampanya yürütülüyor. İki yönlü bu kampanyanın birinci hedefi; rahmetli Erbakan ve Milli Görüş'e gönül vermiş insanlarla Fethullah Gülen ve gönüllüler hareketi içinde yer alan, destekleyen, sevenlerin arasına fitne sokmak. İkinci hedef; bizzat 28 Şubat'ın tetikçiliğini yapan ve soruşturmanın başlamasıyla kuyrukları tutuşanların “bakın Fethullah Gülen de bu işin içindeydi” diyerek kendilerini kurtarma çabası. 28 Şubat'ın yeniden tartışıldığı bu günlerde, ellerinde Hocaefendi'nin bir televizyon röportajından başka bir şey olmayan ve mal bulmuş mağribi gibi buna sarılanlar, ancak soruşturmanın kendilerine gelip dayanacağı korkusunu hafifletmeye çalışırlar o kadar. Soruşturmadan anlaşıldığı kadarıyla ellerinde çok sağlam deliller ve belgeler olan savcıları saf sananlar ancak kendilerini kandırırlar. Kim ne yaptıysa hesabını yargıya verir. Şimdi; 28 Şubat'ın aslında niçin planlandığını ve gerçek sebebinin ne olduğunu, bizzat 28 Şubat'ın medyatörlerinin kalemlerinden okuyacaksınız. Gözü dönmüş medya işbirlikçilerinin, gazetelerdeki köşelerinde 28 Şubat'ın asıl hedefini nasıl da itiraf ettiklerini göreceksiniz. 28 Şubat, siyasete yapılmış gibi görünse de asıl hedef Fethullah Gülen Hocaefendi ve hizmetti. Kendilerinin hazmedemediği bir nesil yetiştirilmesinden ve Anadolu çocuklarının ülkenin kurumlarında var olmaya başlamasından rahatsız olanlar, Hocaefendi'yi ve bu yapıyı yok etmek istediler. Hem de bir daha belini doğrultamayacak hale getirerek budamak, biçmek istediler. Bütün o irtica, şeriat, laiklik elden gidiyor yaygaraları bunun zeminini hazırlamak içindi. Çünkü her tarafını kontrol ettikleri ve bütün ihanet planlarını rahatça yaptıkları devlette, artık onların dolaplarının farkında olan ve tekerlerine çomak sokan insanlar var olmaya başlamıştı. Ve bütün bunlardan Fethullah Gülen'i sorumlu tutuyorlardı. 28 Şubat işte böyle bir plan dahilinde yıllara yayılarak gerçekleştirilen bir yok etme operasyonuydu. Bütün bunlara karşı Fethullah Gülen Hocaefendi tek bir şey yaptı. Onların planlarını çok iyi gördü, onların hesap edemedikleri bir strateji uyguladı. Kendilerini Tanrı yerine koyanlar, Allah'a sığınarak geliştirilen taktikler karşısında aciz kaldılar, asıl emellerine ulaşamadılar. 28 Şubat'tan kısa bir süre sonra başlatılan Hocaefendi karşıtı kampanyalar uğradıkları mağlubiyeti hazmedememiş, hala intikam hırsıyla yanıp tutuşan bir ruh halini gösteriyordu. Hocaefendinin sohbetlerinden montajlanarak, sanki devleti yıkmak ve ele geçirmek için faaliyet yürütülüyormuş gibi kamuoyuna sunulan görüntüleri hatırlayın. 1999'un ortalarında 28 Şubat'ın tetikçi gazeteleri günlerce manşetlerden Hocaefendi'yi hedef aldılar. Hocaefendi 28 Şubatçılarla birlikte hareket etmiş olsa bunu niye yapsınlar. Ve 99'da adeta kudurmuşçasına yazılar yazan bazı isimler, 28 Şubat'ın gerçek hedefinin ne olduğunu itiraf ediyorlardı. Hakaretler ederek, akıllarınca aşağılayarak Hocaefendi'ye kinlerini kusuyorlardı. İşte Hürriyet Gazetesinde Sedat Ergin'in “Askerler Haklı Çıkınca…” başlığıyla 20 Haziran 1999'da yazdıkları: "Geride bıraktığımız iki yıl içinde devletin tepesinde yaşanan en önemli sıkıntılardan biri Fethullah Gülen adındaki şahsa konulacak teşhis üzerinde yaşanıyordu." "Fethullah Gülen karşı tarafı yanıltma, aldatma taktikleriyle devleti fethetmeye, Anayasal müesseselerdeki kuvveti kendi cephesine çekmeye çalışan bir büyük stratejinin mimarıdır." Sedat Ergin bu cümleleriyle 28 Şubat'ta gerçek hedefin aslında Hocaefendi olduğunu ve onun taktikleri karşısında nasıl da başarısız olduklarını adeta itiraf ediyor. 28 Şubat zihniyeti, kurduğu devlet çarkına kendilerinden başkasının, özellikle inançlı insanların girmesini tehlike olarak görüyordu. İşte hırsından ne yapacağını şaşırmış Fatih Altaylı, 21 Haziran 1999'da Fethullah Gülen'e hakaretler ediyor, dalga geçiyor, görmediği kasetten bahsediyor ve görmediği halde bu kasetin gerçek olduğunu savunuyor. Bir gazeteci elinde olmayan ve görmediği bir kaseti gerçekmiş gibi topluma inandırmaya çalışıyor. 28 Şubat sürecinde Hocaefendi'yi yok edememiş olmayı hazmedemeyen aynı zihniyet, 2 yıl sonra 99'da iftiralarla saldırılarını sürdürüyor. 22 Haziran 1999'da Hürriyet'te Bekir Coşkun asıl meselenin "Hocaefendi'nin 99'a nasıl gelebildiği" olduğunu sorguluyor, 28 Şubat'tan nasıl kurtulduğunu anlamaya çalışıyor. Bu satırlar aslında Sayın Gülen'in 28 Şubat'ta yok edilmesi yönünde plan yapıldığını gözler önüne seriyor. Yine 22 Haziran 99 günü Emin Çölaşan Hocaefendi'yi yok edememiş olmanın öfkesiyle yeni bir yok etme planının fitilini ateşliyor; Hocaefendi'yi teröristbaşı Öcalan ile aynı kefeye koyuyor. Ne ilginçtir ki Emin Çölaşan'ın Hocaefendi'yi terör örgütübaşıyla özdeşleştirdiği 22 Haziran günü, Fatih Altaylı aynı planı devam ettiriyor ve "bu ülkenin şehitleri bu ülkeyi Fethullah Gülen gibilerin eline bırakmak için mi şehit oluyor” diye yazmaktan utanmıyor. Bu yazılarla toplum Fethullah Gülen'e karşı "terör örgütü liderliği" algısına hazırlanıyor. Paralel bir şekilde de aynı itham ve iftirayla 1999'da dava açılıp iddianame hazırlanıyor. Bu yazılar 28 Şubat'ın asıl hedefinin Fethullah Gülen Hocaefendi ve hizmet olduğunun adeta itirafı niteliğinde. 28 Şubat'ta yaptıkları bütün planlarda yok etmeye muvaffak olamadıkları Hocaefendi'yi, sonrasında terör örgütü lideri gibi lanse ederek en ağır biçimde cezalandırmak ve bitirmeye çalıştılar. VİP Araştırma Şirketi'nin çalışmasıyla ortaya çıkan bu arşivler nasıl bir oyun planlandığını gayet net gösteriyor. Bütün bu yazılar ortadayken, şimdi bu yazarlardan bazılarının çıkıp “Fethullah Gülen 28 Şubat'ı destekledi” demeleri, en kibar tabirle utanmazlıktan başka bir şey değil. Gelecek yazılarda bütün bu süreci arşivlerle ortaya koymaya, oynanan oyunları anlatmaya devam edeceğiz. ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER [email protected] twitter.com/aakadiroglu
<< Önceki Haber Asıl hedef Fethullah Gülen Hocaefendi'ydi! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER