Dünyada yaşayan ikinci bir örneği var mı?

Hocaefendi'yi ilk kez dinlerken Hocaefendi'nin kendi yazısını okuduğunu öğrendiğini belirten Gürsoy, bütün duygularını yazıya döktü...

Dünyada yaşayan ikinci bir örneği var mı?

Gazeteci yazar Meltem Gürsoy, Allah'ın Sadık Kulu: Barla" filmini izledi hayranlığını yazdı, sonra Hocaefendi'yi ilk kez dinlerken Hocaefendi'nin kendi yazısını okuduğunu öğrendiğini belirtti. "Yazarken benim bile görmediğimi görmüş" diyerek bu yazıyı kaleme aldı. FETHULLAH GÜLEN VE OKULLARI / MELTEM GÜRSOY Hayatımda kimsenin elini öpmedim. İlk defa İzmir’de Türkçe Olimpiyatları‘na katıldım, daha sonra da Allah’ın Sadık Kulu adlı sinema filmini izledim. Gerçekten etkilendim. İçimdeki kaynayan volkanı kalemimden kağıda akıttım. Yazılarımı okuyan dostlarım “iki amatör organizasyondan mı etkilendin” dediler… Org.nizasyondan etkilenmedim. Oradaki saf ve berrak atmosferden etkilendim. Amerikalı çocukların bize benzemek istemesinden etkilendim. Tüm insanlığı kucaklayacak kadar açık yürekli, hiçbir şeyden korkmayacak kadar kendilerinden emin insanlardan etkilendim. Eşitlikse; her dilden, her dinden, her ırktan, her ülkeden çocuklar aynı çatı altında birlikte gülüyordu, onlardan etkilendim. Bakanlar, milletvekilleri, önemli adamlar halkın içinde halktan olmaya çalışıyorlardı. Kimsede kibir yoktu. MütevazıIık tavan yapmıştı. İzmir’deki Türkçe Olimpiyatları’na tüm İzmir gelmişti. Kimse dışarıda değildi. O topluluğun içinde olup da sahnede “Karlı Kayın Ormanı” adlı şarkıyı dinleyen bir Nazım aşığı olarak; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” sözündeki idealin o toplulukta gerçekleştiğini gördüm. Ben o gün o topluluğun içinde Karlı Kayın Ormanı’nı Bosnalı kızdan dinlerken Nazım’ın ruhunun da o kalabalığın içinde olduğunu hissettim. Biz yıllarca hep böyle bir topluluğu hayal etmiştik. Elimizde bir kavanoz bal vardı ve biz bala ulaşmak için hep kavanozun camını yalıyorduk. İlk defa kavanozun kapağını açarak bir kaşık gerçek baldan tattım. Allah’ın Sadık Kulu adlı filmi izlerken de Türkçe Olimpiyatları’nın fikir babasını, o fikir akımının doğuşunu, kitap düşmanlığının zirve yaptığı o karanlık günlerden bugüne alınan mesafeyi, ilk defa bize ait bir düşüncenin etrafında tüm insanlığı olduğu gibi kabul edebilen küresel kardeşliğin temellerini gördüm. Gördüklerimi ve hissettiklerimi yazdım. Hislerimi, düşüncelerimi hatta bilmediğim bir dünya için yaptığım eleştirilerimi kağıda döktüm. Üçüncü olarak da ilk defa Sayın Fethullah Gülen’in http://www.herkul.org/ sitesindeki video kaydını dinledim. Dinlerken hem heyecanlandım, hem de duygulandım. Tüm dünyanın ilgi odağındaki bir insan benim iki küçük yazımı okumuş, önemsemiş, yazarken benim bile görmediğimi görmüş ve hıçkıra hıçkıra ağlamış, bunu da milyonlarca insana ulaşan konuşmasında açıklıyor. Sayın Gülen’in konuşmalarını baştan sona kadar üç kez izledim, dinledim, seyrettim. Hayranlığım bin kat daha arttı. Canım arkadaşlarım yine sorar; “anlattıklarından mı etkilendin? Sayın Gülen’in bir şey anlatmasına gerek yok ki. Üzerindeki kıyafete, oturduğu koltuğa, ceketindeki düğmelere bak yeter. Bu kadar sadelik, bu kadar mütevazilik, bu kadar saygı kimde var? Yüzlerce okul, onlarca üniversite açan bir adam halktan herhangi birinin yaşadığı standartlarda yaşıyor, giydiği gömleği, ceketi giyiyor, oturduğu koltukta oturuyor. Dünyada yaşayan ikinci bir örneği var mı? Sayın Gülen, son günlerde inançlı insanların yıkılan hayallerine inat, yaşanmaz bir duruluğu temsil ediyor. Hani manava gideriz de arı domates, organik salatalık, organik sebze ve mevye sorarız ya. Sayın Gülen organik fikirlerin günümüzdeki en duru kaynağı, etkileşimde olduğu insanlar da “organik insanlar.” Bu düşünce yapısında hormon yok. O nedenle gerçek tadında. O nedenle her bünye kabul ediyor. O nedenle her insana etki ediyor. İnternette dolaşırken Sayın Gülen’in sevenleri tarafından yurtdışında açılan okulların iki yıl önceki gayri resmi verilerine ulaştım. Türkçe Olimpiyatları’nda bu okullardan gelen çocukların Türkçe söylediği şarkıları dinleyen biri olarak bir kez daha hayran oldum. Nazım’ın “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine, / bu hasret bizim…” dizelerinde dile getirdiği “hasreti dindiren” bu okulları kutlu bir dua gibi okumanızı tavsiye ediyorum.

Hocaefendi, Allah'ın Sâdık Kulu:Barla'yı değerlendirdi

'Bu filmi izledim, düşüncelerim değişti'

<< Önceki Haber Dünyada yaşayan ikinci bir örneği var mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER