Kurtulmuş'tan terör yorumu: Arızi bir durum, kalıcı bir durum değildir


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, artan terör saldırılarını geçici olarak değerlendirdi. "Burada ortaya çıkan durum arızi bir durumdur, kalıcı bir durum değildir. İnşallah terör ortadan kalkacaktır." ifadesini kullanan Kurtulmuş, "1 Kasım seçimleri de önemli bir dönüm noktası. Nasıl biz demokrasinin yerleşmesi, demokrasi çıtasının yükselmesi için önemli bir dönüm noktası olarak görüyorsak, terör örgütü de 1 Kasım seçimlerini Türkiye'nin karıştırılması için önemli bir dönüm noktası olarak görüyor." dedi.

Bakanlar Kurulu sonrası basın toplantısı düzenleyen Kurtulmuş'a ilk olarak seçim güvenliği ile ilgili sandıkların taşınması konusu soruldu. "Cizre için başka bölgede oy kullanılması kararlaştırıldı. Doğu ve güneydoğu'da seçmen taşıma yöntemine geçilecek mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, seçim güvenliğinin Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) sorumluluğunda olan bir konu olduğuna dikkat çekti. Kurtulmuş, şöyle konuştu: "Anayasamızın 79'ncu maddesine göre ülkede seçim yapmak, seçimi güvenli bir şekilde seçimi şeffaf demokratik bir şekilde yapmak, öncesi sonrasıyla ilgili bütün tedbirleri almak YSK ve il ve ilçe seçim kurulunun vazifesidir. Aynı şekilde 298 sayılı yasamız da seçimlerin temel hükümlerini ortaya koymaktadır. Burada da bu kurullarımızın vazife yetki ve sorumlulukları ifade edilmektedir. Şimdi bir süreçle karşı karşıyayız. Herhangi bir ilçe seçim kurulu, sandıkların şu veya burada kurulması ile ilgili sandık yerlerinin tespitiyle ilgili sorumluluk sahibidir. Cizre'de ve başka yerlerde ilçe seçim kurullarının talepler geldikçe, eğer bu ilçe seçim kurullarının kararlarına itiraz olursa, YSK'nın kararları nihaidir. YSK eğer sandıkların yeniden tespitiyle ilgili kararı kesinleştirirse, sandıklar diyelim ki Cizre'de şu mahallede değil de bu mahallede kurulacaktır, bunların tamamıyla ilgili yetki ve sorumluluğu YSK ve ilgili seçim kurullarının vazifesidir."

Ardından Kurtulmuş'a "Kuzey Irak'a yapılan operasyonlarla birlikte Türkiye içinde yapılan, verdirilen zayiatın boyutu ne oranda? Elinizde rakamsal veri var mı?" sorusu yöneltildi. Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bizler resmi olarak rakamları açıklarken elimizde son derece somut kesinleşmiş olan bilgilerle hareket etmek durumundayız. Şu kadar insan öldü, şu kadar mühimmat elde edildi derken bunların hepsinin kesinleşmesini bekleriz. Takdir edersiniz özellikle Kuzey Irak'taki terör örgütünün yuvalarına karşı bombalama faaliyetlerinde alınan bilgiler istihbari bilgilerdir, yani yaklaşık bilgilerdir. Çünkü sizin kesin bir şey söyleyebilmeniz için o işin sonucunu görmeniz lazım."

"TERÖR SALDIRILARI GEÇİCİ"

Kurtulmuş, sözlerinin devamında artan terör olaylarını değerlendirdi: "Türkiye'de hükümetin isteğiyle böyle bir ortam başlamış değildir. Altını üstünü çizerek söylüyorum. 20 Temmuz'dan sonra Türkiye'de uzun yıllardır devam eden çatışmasızlık ve silahlı çalışmanın olmadığı bir güven ve huzur ortamı varken maalesef 20 Temmuz Suruç katliamıyla birlikte eş zamanlı olarak Türkiye'nin birçok yerinde terör faaliyetleri başlatıldı. Bu faaliyetler Türkiye'nin dirliğine birliğine zarar verecek boyutlara geldi. Hiçbir savaşta dahi insani duygu taşıyan hiçbir insanın kabul etmeyeceği boyutlara ulaştı. Bir binbaşımız, son derece sivil bir ortamda seyahat ederken yanında eşi varken şehit edildi. İki tane polis memuru enselerinden yataklarında uyurken vurularak öldürüldü. Bir başkası tatile giderken, yanında kızının gözü önünde öldürüldü. Bir başkası bankadan para çekerken öldürüldü. Şimdi bunlar terör örgütünün başka bir safhaya geçtiğini, çatışmasızlık ortamından Türkiye'yi bir iç savaş ortamına sürükleme ortamına doğru kararı alarak geçtiğini gösteren işaretlerdir. Bu terör örgütünün, bir iç savaşa sürüklemeye karar aldığını gösteren olaylardır. Burada hükümet yada devlet, hadi biz çatışmasızlık ortamını bitirelim, bundan vazgeçelim, canımız sıkıldı diyerek yeni bir safhaya geçmiş değildir. Doğrudan doğruya milleti hedef alan, milletin içinde kırılmayı parçalanması, hatta bir iç savaşa gitmesini esas alan bir terörist faaliyetler süreci başlatılmıştır. Buna dünyada hiçbir ülke kayıtsız kalamaz. Yapılan şey budur. Ve İnşallah sonuç alacak noktaya gelecektir. Biz bu ülkede insanların barış içerisinde kıyamete kadar yaşamalarını istiyoruz. Terör örgütünün ve bir takım hain çetelerin, odakların esas amacı, bu ülkede Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e düşman etmektir. Bu oyuna milletimiz düşmeyecektir. Hiçbir şekilde bu oyuna düşmeden nasıl 1100 senedir birlikte barış içerisinde aynı toprağın çocukların, aynı ümmetin fertleri olarak aynı inancın mensupları olarak yaşadıysak kıyamete kadar yaşayacağız. Burada ortaya çıkan durum arızi bir durumdur, kalıcı bir durum değildir.İnşallah terör ortadan kalkacaktır. Bu çerçevede 1 Kasım seçimleri de önemli bir dönüm noktası. Nasıl biz demokrasinin yerleşmesi demokrasi çıatasının yükselmesi için önemli bir dönüm noktası olarak görüyorsak, terör örgütü de 1 Kasım seçimlerini Türkiye'nin karıştırılması için önemli bir dönüm noktası olarak görüyor. Terör örgütüne yardım eden bir takım çevrelerin de aynı şekilde baktıklarını biliyoruz. Dolayısıyla hükümetin öncelikli vazifelerinden birisi her türlü tedbiri alarak, kampanyana süresinde seçim gününde ve seçim sonrasında sayım sürecinde hiçbir şekilde demokrasiyi gölgelemeyecek şekilde seçim güvenliğini sağlamaktır. Yeri geldiği zaman sandıkların helikopterlerle taşınması gibi her türlü faaliyet alınacaktır."

"YAZ SAATİ 15 GÜN TEHİR EDİLİYOR"

Kurtulmuş, bir soru üzerine de yaz saati uygulamasının tehir edileceğini açıkladı: "Enerji Bakanlığı çalışma sürdürüyor. Büyük ihtimalle 15 gün tehir edilecektir. Bu da seçim tedbirlerinden biri olarak düşünülüyor. Büyük ihtimal 8 ya da 9 Kasım tarihlerinden birisinde yaz saati uygulamasından vazgeçilecek, yani normal saate geçilecek."

"2 MİLYON SURİYELİNİN BURADA KALMASI MUKADDER OLARAK GÖRÜNÜYOR"

Kurtulmuş'a yöneltilen son soru ise Suriyeli mültecilerle ilgili alınan tedbirlerle ilgili oldu. Kurtulmuş, bazı somut rakamlar vererek konuştu: "Suriyeli mülteciler meselesi, önce geçici olarak telakki edildi. Yani gelecekler Suriye'de durum iyileşecek ve sonra geri dönecekler. Ama maalesef Suriye'deki bu istikrarsızlık ortamının uzun bir süre devam ettiğini görüyoruz. Artık öyle görünüyor ki buraya gelmiş olan 2 milyon 200 bine yakın sığınmacı belki uzun yıllar Türkiye'de kalıcı. Şunun üzerine odaklanıyoruz. Mesela Suriyelilerin çocuklarının kaybedilmemesi. 550 bine yakın okul çağında çocuk var. Bunların bir kısmına Milli Eğitim Bakanlığımız okullarında imkan sağlanıyor. Bir kısmı özel STK'ların destekleri ile eğitim veriliyor. Ama maalesef 400 bine yakın Suriyeli çocuk da bir türlü eğitim alamıyor. Mesela bunların eğitimlerini almaları. Burada yaşayacak çocukların yeni kurulacak Suriye'de, yeni Suriye'de Türkiye dostu olarak söz sahibi olmaları için çalışmalar yapıyoruz. Sığınmacıların yoğun olduğu mesela Kilis, Gaziantep, Urfa gibi bu illerimizin belediye hizmetlerinde karşılaştığı yüklerin hafifletilmesi için gerekli tedbirleri alacağız. 300 bin 250 bin gibi yüksek oranda sığınmacının bulunduğu illerimiz var. Yerel yönetimlerin bu yükün altında kalmaması için Hükümet olarak ilave destekler sunacağız. Çok üst düzeyde sağlık hizmetleri veriliyor. Aynı şekilde Suriyeli sığınmacıların iş yapma imkanları bakımından iş yapma kapasitesi olanların da topluma kazandırılması için çalışmalar yapılıyor. Geldiler ve giderler diye düşünülen 2 milyon 200 bin kişilik bir kitlenin, büyük bir kısmının burada kalması mukadder olarak görünüyor. Bunların hem kendilerine faydalı hem Türkiye'ye faydalı Türkiye toplumu ile entegre olmuş bir şekilde kendi geleceklerini kurabilmeleri konusunda her türlü tedbiri almaya gayret ediyoruz. Ancak şunu bir kere daha söyleyeyim: Türkiye böylesine büyük bir sığınmacı kriziyle karşı karşıyayken, son Akdeniz'deki görüntüler ortaya çıkana kadar, Avrupa'dan da Amerika'dan da çıt çıkmıyordu. Ne yazık ki Türkiye'nin bu çığlığına gerekli şekilde paydaş olmuyorlardı. Ümit ederim ki, maalesef kötü görüntüler de ortaya çıktı. Sadece 7 bin 950 kişinin son 5 yılda Akdeniz'de boğularak öldüğünü biliyoruz. Türkiye'nin deniz kuvvetlerinin yıl içerisinde Ege ve Akdeniz'den topladığı sığınmacı sayısı 53 bin 980 kişidir, 54 bin kişi. Biz insani diplomasi karşısında bir suriye botunu gördüğümüz zaman hemen o insanları kurtarmaya çalışıyor. Ama maalesef başka ülkelerden bu hassasiyeti göremiyoruz. Türkiye karasularında vefat eden göçmenlerin sayısı ise 185 kişidir. Keşke onları ölmeden önce görebilseydik, kurtarabilseydik." CİHAN
<< Önceki Haber Kurtulmuş'tan terör yorumu: Arızi bir durum, kalıcı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER