Mümtaz'er Türköne: 17/25 Aralık’ta bildiğimiz iktidar birden kayboldu, içinden hiç tanımadığımız bir hilkat garibesi çıktı.

Mümtaz'er Türköne: 17/25 Aralık’ta bildiğimiz iktidar birden kayboldu, içinden hiç tanımadığımız bir hilkat garibesi çıktı.

Kafka’nın “Değişim” romanında kahramanın bir sabah  kocaman bir böceğe dönüşmesi gibi, 17/25 Aralık’ta bildiğimiz iktidar birden kayboldu, içinden hiç tanımadığımız bir hilkat garibesi çıktı.

Anlaşılan bir metamorfoz değil, vücudun içine yerleşen asalak bir yaratığın yavaş yavaş bünyeyi ele geçirmesi ve onun yerine geçmesi türünden bir değişim. Hadiseleri arka arkaya getirip birbirine bağladığımız zaman bu yaratığın bünyede 2012 yılının başlarında gelişmeye başladığını, 17/25 ile hazırlıklarını tamamlamadan, üstünü başını düzeltip makyajını yapmadan karanlıklardaki en ucube haliyle arz-ı endam ettiğini anlıyoruz.

Bütün hazırlıklar yapılmış, projeler tamamlanmış ve 2012’nin Nisan ayında sadece tek adamın yöneteceği bir ülkenin inşasına başlanmış. Ak-Saray’ın temelinin kazılmasını başa alarak bu süreci gün gün takip edebilirsiniz. Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu var. Erdoğan önceki gün Arnavutluk’tan dönüş yolunda gazetecilerine paralel yapı hikâyesi anlatırken, karanlıkta kalan bu gerçekleri ilk ağızdan veriyor. Yunus Emre merkezlerinin birdenbire yayılması, TÜRGEV’in Türkiye çapında faaliyete geçmesi, bir yıl sonra kardeş kuruluş TÜGVA’nın ortaya çıkması tek tek izlenmeli. Sivil toplumu totaliter bir yönetime bağlarken bu işi üstlenecek tipte stratejik kurumlara ihtiyacınız var. Önceki gün Erdoğan Türk okullarının kapatılması talebini ilettikleri ülkeleri tek tek sayarak, Maarif Vakfı’na yol veriyor. Bu okulları besleyen ve bu okullardan beslenen teşebbüs gücünün karşısına da DEİK’i yerleştiriyor. Bugün rahatça telaffuz edilen projenin başlangıç tarihini vurgulamak için, dershane tartışmasının durduk yere ne zaman başladığını hatırlamanız yeterli.

Bu köklü dönüşümün sırrı, iktidarı ele geçirmek için gerekli olanlarla, iktidarı elde tutmak için  yapılması gerekenler arasındaki farkta saklı. Birincisi halktan devletin zirvesine uzanan meşakkatli bir yolculuk gerektiriyor. Arkanıza aldığınız geniş halk desteği ile devlet ele geçirilince, bir de bakıyorsunuz ki zirve daracık, hem artık kimseye ihtiyacınız yok; bu sefer devlet gücünü ve  imkânlarını seferber ederek sağınızda-solunuzda size destek olanlara tekmeyi yapıştırıp dizginleri tek başınıza ele alıyorsunuz. Erdoğan sadece cemaate mi savaş ilan etti? Yola çıktığı gün arkasında ve aynı hizada duranlardan bugün kaçı yanına yaklaşabiliyor? 2010 referandumunda her şeylerini ortaya koyanlardan bugün iktidara onay veren kaç kişi bulabilirsiniz?

...

<< Önceki Haber Mümtaz'er Türköne: 17/25 Aralık’ta bildiğimiz iktidar... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER