Olan yine vatandaşa olacak!

Türkiye'de vaktiyle sağlık, hak olmaktan çıkmış tümüyle piyasa ekonomisinin kurallarına terk edilmiş durumdaydı. Bu ülkeye ilaç için inanılmaz paralar ödettirildi.

Olan yine vatandaşa olacak!

Ta ki 2004 yılına gelene kadar. Bu tarih, Türkiye'de ilaç sektöründe depremlerin yaşandığı yıl oldu. Bu süre içerisinde ilaç fiyatlarında iki defa indirim yapılırken Bütçe Uygulama Talimatı üç defa değiştirildi. Asıl milad ise 10 Şubat 2005 tarihiydi. İlaçların serbest eczanelerden satılmasıyla birlikte SSK'lının ilaç çilesi bitti ve vatandaş rahata kavuştu. Bu kez bütün eczanelerin ve hastanelerin vatandaşın hizmetine açılmasıyla birlikte devletin sağlık harcamalarına ödediği miktar da katlanarak arttı. Ancak devlet zarar ederken hiç olmazsa vatandaş sağlık hizmetinin nimetlerinden yararlanmaya başlamıştı. Şimdi ilaç harcamalarını düşürmek için bir dizi tedbirler alınıyor. Uzun zamandır başlayan uygulama en son ilaç fiyatlarının düşürülmesiyle tekrar alevlendi. Hükümetin ilaçta attığı indirim adımı çok hayati. İlaç tröstlerinin fiyatları aşağı çekmesiyle devlet 2,5 milyar TL'lik bir tasarruf sağladı. Burada da Çalışma Bakanı Dinçer haklı. Bunu savunmamak mümkün değil. Eczacıların da inanılmaz baskısı var. Zaman zaman sağlık konularında yazı yazan bir gazeteci olarak neden eczanelerin sesi olmadığımız eleştirilerine muhatap oldum. Haklılar. Rafta bekleyen ilaçlar nedeniyle 800 milyon TL kayıplarının telafisini istiyorlar. Bu kavgalara ilk defa şahit olmuyoruz. Geçen yıl da TEB (Türk Eczacıları Birliği) ile hükümet arasında benzer tartışmalar yaşandı. O zaman da büyük cıngar çıktı. SGK yine TEB'i aradan çıkarıp eczanelerle tek tek anlaşmak istedi. Dönemin Bakanı Faruk Çelik, devreye girerek krizi eczacı örgütü lehine çözdü. Şimdi yine aynı sorun yaşanıyor. Ancak bu kez Bakan Ömer Dinçer doğrudan devrede. 4 Aralık'ta kepenk kapatan eczanelere, 'vatandaşı mağdur ederseniz sözleşmeyi iptal ederim' resti çekti. Biz, siyasilerden bu sözleri duymaya çok alışkınız. Genellikle arkası gelmez. Ancak bu kez durum farklı. Bir sabah, sözleşmelerinin iptal edilmesinin şokuyla uyandı eczaneler. Kavga devam ediyor. Öğrendiğime göre bazı eczane dernekleri, şimdiden Başbakanlık'ta görüşme trafiği içerisinde. Öyle anlaşılıyor ki TEB'in boşluğunu doldurmak için kimi dernekler harekete geçiyor. Haklılar, çünkü bu işten zarar görecek olan, onlar. Bir kısım eczanelerin bu anlaşmaya 'evet' dediğini düşünün. 10 milyar dolarlık ilaç pastasını sadece anlaşmayı yapanlar yemiş olacak. Belki de yeni zenginlerimiz ortaya çıkacak. Ancak eczaneler çözülmeye başlarsa 16 Ocak gecesi binlerce eczane, SGK ile anlaşma yapabilir. Bu süreçte hâlâ TEB'in yanında olmaya devam edenlerse kepenk kapatıp evlerine dönerler. Eczaneler, hükümetin attığı son adıma 'evet' derlerse meslek örgütlerinden mahrum kalacaklar. Yani ileride haklarını savunmak için yanlarında yer alan örgütünü kaybedecekler. Onlar açısından, evet demek kolay değil. 23 bin serbest eczanenin yola TEB'le mi yoksa SGK ile mi devam edeceğine dair çalışmalar bugün yavaş yavaş ortaya çıkacak. Bu durumda bir de madalyonun öteki yüzü var. TEB, kriz çıktığından bu yana imza toplamaya başlamıştı. İmzalar Çalışma Bakanı'na gönderilecek. Şimdi bütün gözler TEB'in bu hamlesinde. Benim görüştüğüm eczacılar, eczanelerin bu krize fazla dayanamayacağını biliyor. Tabii bir kısım eczacı da SGK'nın üç gün direnemeyeceğini düşünüyor. Yani Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in o koltukta oturamayacağını düşünüyor. Çünkü 16 Ocak'tan sonra tüm eczaneler üç gün ilaç vermezse vatandaş çok zor durumda kalır. Bu, bakanı da sallar hükümeti de, görüşü hakim. Gördüğünüz gibi Rus ruleti oynanıyor. Nasıl sonuçlandığını göreceğiz. Bakalım kim kimi sallayacak? HÜSEYİN SÜMER-ZAMAN
<< Önceki Haber Olan yine vatandaşa olacak! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER