VEFA BEKLEYEN KOCA SULTAN: II.ABDULHAMİD

VEFA BEKLEYEN KOCA SULTAN: II.ABDULHAMİD


10 Şubat 1918 sultan Abdulhamid’in vefat ettiği gün. Yani yaklaşık beş ay sonra vefatının doksanıncı yılını idrak edeceğiz. Çok tartışılan, çok takdir edilen ve en çok yerilen Osmanlı sultanı desek yanlış olmaz. Hem muhaliflerinin hem de dost olması gerekenlerin eleştirdiği bir insan. Bunların bir kısmı sonradan hakkını teslim ettiği gibi, ah! neredesin sultanım diye kendi kedilerini tekzip ettiklerini biliyoruz ama hala O’nu ve O’nun dönemini anlamamakta direnen, körü körüne düşmanlık besleyen aydınların sayısı da az değil. Sultan Abdulmecid’in padişah olan dört oğlundan biridir Abdulhamid. Kardeşleri, 5.murat,Mehmet Reşat ve Vahdettin de Osmanlının en sancılı yıllarında yükü omuzlamışlar ama onun kadar tarihe malzeme bırakmamışlar. Şimdi diyeceksiniz ki madem daha beş ay var neden Abdulhamid’i yazıyorsun? O gün yazarsın,biz de bir fatiha okur geçeriz. İlk bakışta doğru bir tez. Ama Abdulhamid’i şimdi hatırlatmak istiyorum ki; beş ay içinde hiç olmazsa onunla ilgili birkaç kitap okur, ansiklopedi karıştırır, lehte ve aleyhteki tezleri görürsünüz.Ona göre de bir Fatiha mı yoksa bir Yasin mi okuyacaksınız karar veresiniz. Bu kadar sıcak gündemin arasında nostalji olsun diye gündeme getirmiyorum. Bugün yaşadığımız olaylar, yabancı devletler ile ilişkiler , ittihat terakkinin kuruluşu,gelişmesi ve operasyonları,kavmiyetçilikten kaynaklanan savaşlar ve bölünmeler,Avrupa devletlerinin Osmanlıya azınlıklar üzerinden yaptığı baskılar,Ermenilerin ayaklanmaları, arap milliyetçiliğinin nasıl kullanıldığı, doğu ve güneydoğu vatandaşlarının İstanbul muhabbeti ve daha bir sürü başlık. Dönemler çok benziyor birbirine, isimler ve mevkiler değişmiş ancak uygulamalar pek değişmemiş. Yeni bir belgesel çalışmasına başladık. Konusu yazıdan anlaşılacağı gibi Sultan 2.Abdulhamid. Piyasada güzel kitaplar da var.Hani kitap fuarları kapanmadan belki merak edersiniz de yaklaşık 33 sene Devlet-i Aliyi idare etmiş bir liderin sırlarını öğrenmek isterisiniz. Dönemi anladıkça sultanın neleri hangi sebeplerden dolayı yaptığını anlamak kolaylaşıyor. O’nun samimi bir dindar, hatta ehlullahtan olduğunu ayrı bir kalemde değerlendirmek lazım, dışarıda düveli muazzamaya karşı verdiği mücadeleyi, içerde kendi ifadesi ile “avrupaya gidip gelen, hürriyetin sadece görünen yüzüne aşık, olan ama içini doldurmakta zorlanan Genç Türklerle olan muhavereleri sohbetleri ayrıca ele almak lazım. Bu süre içinde, o dönemi iyi tahlil eden seminerler, konferanslar, açık oturumlar düzenlenebilir. Başta üniversiteler olmak üzere dernekler, belediyeler,sendikalar bilimsel çalışmalara katkı sağlayabilir. Vatandaşlarımız da İstanbul’daki Maslak Köşkünü,Yıldız Sarayını ve son nefesini verdiği Beylerbeyi Sarayını ibretle ve hayretle gezebilir. O’nun dokunduğu eşyaya dokunabilir ,o’nun gezdiği halılara basabilir.Biz ekip olarak gidip gezdik.Sanki koca sultan hasta yatağından kalkıp bize seslenecekmiş gibi geldi. O şimdilik istirahatgahında aşık olduğu Nebi’nin(SAV) kendisine “gel” diyeceği günü bekliyor.Ve belki de lisanı haliyle amcası ikinci Mahmut ile beraber yattığı Çemberlitaş’taki türbeden bize sesleniyor “gelin bir fatiha mı? bir yasin mi okuyacaksınız,gelin ve okuyun”. Sultan Abdulhamid diyor ki: “Dostlarım beni, yumuşak başlı olmakla, düşmanlarım, zalim gaddar olmakla suçlarlar.. İki taraf da yanılır.. Ben ne bir Yavuz Selim Han idim, ne de Yavuz Selim Han'ın ülkesi benim buyruğumdaydı. Ben, doğuştan merhametli bir insanım. Fakat devletin merhametle idare edilemeyeceğini de bilirim. Ne yaptıysam, yapabildiğimdir. Benim tarih huzu-runda ve Allah huzurunda hiçbir tereddüdüm yok. Ne yaptıysam, mülkün bekası, ahâlinin refahı ve huzuru için yaptım. Kendi duygularımı bir kenara koydum.Bir insanda ateş böceği kadar aydınlık gördüysem, onun kim olduğuna, niyetinin ne olduğuna bile bakmadan, yıldız muamelesi yaptım ve işbaşına geçirdim. Kusurları bağışladım. Bencillikleri hoş gördüm. Vatan haini olduğuna inandığım insanları bile, şahsen suçlamadım, adaletle muhakeme ettirdim. Hâkimlerin verdikleri cezaları hafiflettim. Bazılarını, «Kul kusursuz olmaz» diyerek bağışladım. Bunu herkes bilmiyorsa, tarih ve Allah- elbette bilecektir. Bu noktada hiçbir huzursuzluğum yok. Vefat günleri geldiğinde daha farklı yazılarla kendisini hatırlama ve hatırlatmak üzerimize bir vazife olsun. Mekanı cennet, ruhu şad olsun.
<< Önceki Haber VEFA BEKLEYEN KOCA SULTAN: II.ABDULHAMİD Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER