ELBETTE Kİ BARACK HUSEİN OBAMA!

TÜSİAD ve Brookings Institution geçen pazartesi günü İstanbul'da çok yararlı bir konferans düzenlediler.


"ABD Başkanlık Seçimleri ve Türk-Amerikan İlişkilerine Etkileri" konulu konferansın en dikkate değer konuşmacıları, Demokrat Parti'nin başkan adayı olacağı dün kesinleşen Barack Obama'nın dış politika danışmanlarından Philip Gordon ile Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı John McCain'ın dış politika danışmanlarından Richard Burt idi. Ne dediler? Burt'ün altını çizdiği noktalarla başlayalım: Bu seçim iki parti-iki politika değil, iki şahıs arasında ve sanıldığından çok çetin geçecek. Kim seçilirse seçilsin, hiç beklenmedik şeyler yapabilir. Yine kim seçilirse seçilsin dış politikada ideoloji ("demokrasi yayma") ile realizm (ulusal çıkarlar) arasında denge arayacak. Realizm ağır basarsa, örneğin Türkiye'de demokrasi olup olmadığı ikinci derecede önem taşıyacak. McCain kazanırsa müttefiklere, Bush gibi "ya bizimlesin ya karşımdasın" demeyecek, ama Ankara'dan daha sıkı işbirliği bekleyecek; yeni talepleri olacak. Türkiye ile ABD arasında askerler arası ilişki önemli, ama toplumlar-kültürler arası ilişki de çok önemlidir. Türkiye'de demokrasi tehlikeye düşerse ilişkiler sona ermez, çünkü ortak stratejik çıkarlar vardır, ama özel ilişki bundan büyük zarar görür. Irak konusunda fark sanıldığı kadar büyük olmayabilir. Zira her ikisi de ABD çekilirse geride kalacak boşluğu dikkate almak zorunda. İran nükleer silah yaparsa Türkiye, Mısır ve S. Arabistan da bu yola gidebilir. Bunun önlenmesi lazım. Bunun yolu sadece Tahran'la müzakere ya da nükleer tesislerini bombalama değildir; söz konusu ülkeleri koruyucu kalkan kurulabilir. McCain seçilirse, Bush gibi yapmayacak; Filistin sorununa iki devlet çözümü için bastıracak. Philips'in vurguladıkları ise şu noktalarda toplanabilir: Kim kazanırsa kazansın ABD artık "dünyayı değiştirme"ye kalkışmayacak, çünkü askeri ve ekonomik gücü zorlandığı gibi kamuoyu da bunun karşısında. Farklar şurada olacak: McCain'in danışmanları arasında hem realistler, hem de neocon'lar var. Türk-Amerikan ilişkileri bunlardan hangisinin ağır bastığına bağlı olacak. McCain'in neocon'larla ortak yanı daha çok. Türkiye'de demokrasi ABD için önemli, ama olmayışı ilişkilerin sona ereceği anlamına gelmez. Zira tabii ki demokrasi olmayan ülkelerle de ilişkilerimiz var. Ama demokratik olmayan bir Türkiye ile Obama'nın ilişkileri daha güç olacaktır. Türkiye'de anti-demokratik gelişmeler Obama yönetimi tarafından hiç iyi karşılanmayacaktır. Irak konusunda McCain savaşı, kuvvet artırımını destekledi, zafere (yani istikrar sağlanana) kadar işgale devam diyor. Obama ise savaşa, kuvvet artırımına karşı çıktı, 2 yıl içinde çekilmek istiyor. Ama Irak'ta işler iyiye giderse aralarında fark kalmaz, kötüye gider ise büyür. Diktatörlüklerle, özellikle İran'la ilişkilerde McCain görüşmeye karşı, Obama ise çıkarlar gerektirdiğinde düşmanlarla bile önce konuşulması görüşünde. İkisi de ABD'nin dünyadaki imajını değiştirmek isteyecekler, ama genç, siyah, pragmatik, alçakgönüllü ve iyi düşünen Obama bunda daha başarılı olabilir. Yine de bu konuda beklentiler fazla yüksek tutulmamalı. Yeni başkanın, Bush döneminden farklı olarak, bir Türkiye politikası olmak zorunda. Bush yönetimi AB, IMF ve enerji desteğiyle Türkiye'nin "çantada keklik" olacağını varsaydı. İki taraf da ilişkilerin bozulabileceğine ihtimal vermedi. Bush'un da nihayet fark ettiği gibi ABD için Türkiye ihmal edilemeyecek kadar önemli. Başkan seçilebileceğinden kuşkuluyum, fakat dünya ve Türkiye için tartışmasız Obama'yı tercih ederim. Çünkü Obama'nın danışmanları arasında Türkiye'de öncelikle demokrasiye değil askerlerle iyi ilişkilere önem veren, İsrail'in çıkarlarını ABD'nin (ve hatta İsrail'in) çıkarlarından da üstün tutan, Ortadoğu'ya sadece İsrail'in güvenliği açısından bakan neocon'lar yok. Obama militarizme değil diplomasiye, başına buyruk davranmaya değil müttefikleriyle işbirliğine daha yatkın. ABD'nin değişmesi herkesin yararına.
<< Önceki Haber ELBETTE Kİ BARACK HUSEİN OBAMA! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER