ELVEDA RUMELİ'DEN BUGÜNE...

Atv'deki Elveda Rumeli dizisini izliyor musunuz?


Elveda Rumeli, Osmanlı'nın ve oradaki Müslüman Türk varlığının Rumeli'den kopuş sürecini anlatıyor. Bulgar ve Rum çetecilerin teşekkül etmeye başladığı, Müslüman ve Hristiyan topluluklarının barış içindeki ilişkilerinin zehirlenmek istendiği, devlette Rumeli topraklarının kaybı endişesinin yoğunlaştığı, İngiltere, Rusya gibi zamanın büyük devletlerinin Osmanlı bünyesindeki etnik ve dini unsurlarla oynadığı bir süreç bu. Dizinin geçen haftaki bölümünde, artık Girit elden çıkıyor. Rum çetecilerin hunharca katliamlarından kaçabilen Türkler, çoluk çocuk Balkanlar'a geçiyorlar. Onlardan bir bölümü, olayların yaşandığı Pürsıçan köyüne geliyor. Bu da, Rumeli'deki gerilimi artırıyor. Bu arada, bulunan bir bomba, çetecilerle ilişki halinde bulunduğu sanılan Hristiyan topluluklara karşı, Müslüman halkın bir kesiminde kuşku ve öfke doğuyor. Bunu kışkırtma vesilesi haline getirip Hristiyanlar'a saldıranlar oluyor. Ama Müslüman halk, saldırılara karşı çıkıyor, Hristiyanlar'ı koruma amacıyla evlerine, camiye, kaymakamlığa alıp, barındırıyorlar. İşte böyle bir vasat... Dizide Mahir İpek'in oynadığı Ahmet rolü ile bağlantılı bir boyut daha var. Ahmet sivil bir eski asker. "Cemiyet"le bağlantılı. Cemiyet, adı verilmemekle birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti olmalı. Son bölümde Ahmet, Bulgar çetecilerin elinde bulunan bir listenin Cemiyet tarafından ele geçirildiğini, bu listenin kendisine bildirildiğini ve kendisinin de o listede bulunan kişileri, birlikte çalıştığı elemanlarla infaz ettiğini söylüyor. Zaten önceki bölümlerde de, sivil halktan gibi görünüp çetecilerle ilişki halinde bulunan kişilere yönelik bu infazların örnekleri sunuluyor. Bu hikaye size neyi hatırlatıyor? Evet, tahmininiz doğru, geçtiğimiz 20-25 yıl içinde yaşanan infazları... Filmi izlerken, kurguyu yadırgamıyorsunuz. Ahmet'in çetecilerle işbirliği yapanlara yönelik infazlarını gerekli (?) buluyorsunuz. Peki ya bugünkü infazlar? Türkiye'nin kafası bu konuda karışık. Kimi yaptığı işe kahramanlık diyor, kimisi yargısız infaz diyor. Kimi yargılıyor, kimi suçlandığı ve yargılandığı için intihar ediyor. Kutlu Savaş'ın, Başbakanlık için hazırladığı Susurluk raporunda "Devletin ağzı süt kokmaz. Her devletin örtülü operasyonu olur" deniyor. İşte bakın şu cümlelere: "Her ülkenin kendi menfaatleri için illegal faaliyetlerde bulunması tabiidir. Bu metotlar uygulanmış, halen de uygulanmaktadır, gelecekte de uygulanacaktır" (s.104) "Ömer Lütfü Topal eğer öldürülmeseydi, ülkenin en kritik ilişkileri içinde istediği yere ve makama nüfuz edebilme imkânı bulacak ve birkaç yıl sonra da gerçek manada dokunulmazlığa kavuşacaktı. Şayanı şükrandır ki gelişmeler, Topal'ın hedeflediği noktaya ulaşmasını engellemiştir." (S. 58) "Abdullah Çatlı 3-4 yıl ceza verilerek kurtarılabilirdi (S. 80). Ortada bırakıldı." "Bu uygulama bütün dünya ülkelerinde olduğuna göre bizde de olacaktır. Ama, hukuk devleti kuralları içinde bu tip kararlar alınacak ve devlet ciddiyeti içinde uygulanacaktır." (S. 73) "Behçet Cantürk ve Savaş Buldan gibilerine yönelik olanlar amacına ulaşmış ve PKK'ya sıcak çatışmadan daha fazla zarar verdirmiştir." (Sayfa 105) "...PKK ile mücadele eden devlet güçlerinin tepkisini, öfkesini ve bazı şedit davranışlarını anlamak ve mazur görmek mümkündür. Hatta zaruridir." (s.9) "YEŞİL'in nasıl bir kişilik olduğu, etrafına topladığı itirafçılarla haraç, gasp, haneye tecavüz, ırza tecavüz, soygun, öldürme, işkence, adam kaçırma v.b. gibi çeşitli olayların faili olduğu bilinirken, kamu otoritelerinin kendisiyle işbirliği yapmaya devam etmesini izah etmek güçleşmektedir." (S.23) "1990 yılında JİTEM'de bazı köklü değişiklikler oldu. Asayiş Bölge Komutanlığı'na Hikmet Köksal Paşa getirilmiş, gruplar oluşturulmuştu. JİTEM'in başına da VELİ KÜÇÜK PAŞA (o zaman albaydı) getirilmişti. 1990 yılında yakalanıp serbest bırakılan bazı itirafçılar asker kimliğiyle JİTEM Grup Komutanlığı'na alınmışlardı. JİTEM'de bu itirafçıların sevk ve idareleri için bana görev çağrısı yapıldı. JİTEM çatısı altında illegal bir oluşuma gidildi. Diyarbakır ve çevresinde PKK ile ilgili olduğundan şüphelendiğimiz hemen herkesi infaz etme yetkimiz vardı. Bu insanları yakalayıp, suçu varsa tespit edilip adalete teslim etmek yerine, faili meçhul bir şekilde öldürmeyi bir yöntem olarak benimsemiştik. Bizden istenen buydu ve bu yönde talimat alıyorduk. Bu çalışmalar beş ay sürdü." (İbrahim Babat'ın ifadesinden) (S. 75) 9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel de buna benzer bir söz ediyor: "Devlet bazen rutin dışına çıkar." Çiller ve Ağar'ın bildiği devlet sırları da bunlarla alakalı olmalı. Elveda Rumeli günleri... Rutin dışı... PKK... Teröre destek veren iş adamları... İtirafçılar... JİTEM'ciler... Yargısız infazlar... Devlet zihninde yargısız infazları meşrulaştırma... Bu mudur? Acaba bütün bu savruluş içinde devlet kafasını toplayabilecek mi? On yıllar sonra "Elveda Rumeli"ye benzer bir dizi yapılsa orada kim nasıl bir rol üstlenecek? Elveda Rumeli'deki "Cemiyet" rolünü kim üstlenecek, infaz kime kalacak, kim yargılanacak, kim intihar edecek, kim kurtulacak?
<< Önceki Haber ELVEDA RUMELİ'DEN BUGÜNE... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER