El ele verelim Anayasa Mahkemesi’ne gidelim!

CHP, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kapsamındaki suçları işleyen askerlerin, sivil mahkemede yargılanmasına ilişkin düzenlemeyi, Cumhurbaşkanı, TBMM’ye geri göndermezse, Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacak; dava açacak.


Bunu, CHP Gurup Başkanvekili Kemal Anadol açıkladı dün... Gerekçe olarak da önergenin Anayasayı ihlal ettiğini, 145. maddesine aykırı olduğunu söylüyor. Önergenin ‘Dursun Çiçek’ önergesi olduğunu, bir kişi için bu yasayı çıkarılmak istendiğini vurguluyor. Şimdi, dönelim 16 yıl öncesine. CHP Genel Başkan’ı Deniz Baykal 1993’te askeri mahkemelerin kaldırılmasını istiyor. Ve TBMM Anayasa Komisyonu’na sunduğu teklifte, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ni düzenleyen 157. maddenin tümüyle Anayasa’dan çıkarılmasını öneriyor. Dahası da var: CHP Genel Başkan’ı, aynı teklifte,15. maddenin yanı sıra, 12 Eylül Anayasası’nın hepten değiştirilmesini de istemiş. Bu arada, CHP’li Mustafa Özyürek de, ‘Gecenin ikisinde sağlıklı değerlendirme yapamadık!’ mazeretini öne sürüyor. Kendisine bir gazeteci, ‘Önergenin gerekçesi okunduğunda anlamadınız mı durumu?’ diye sorduğunda, Sayın Özyürek: ‘Gecenin saat ikisinde, önergelerin uçuştuğu bir saatte, sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün değil!’ diyor. Özyürek daha ilginç şeyler de söylüyor: ‘Konuyu CHP Gurup Toplantısı’nda görüştük. Gurup Başkanvekillerimiz de gündeme alınmasını kabul etmiş...’ Bu arada Hükümet Sözcüsü, Cemil Çiçek, darbecilere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemenin muhalefet partilerinin desteğiyle Meclis’ten geçtiğini açıkladı. Yani işin TBMM’yi ilgilendiren evresi noktalanmıştır. Cumhurbaşkan’ı onaylamaz, geri gönderebilir Meclise... Onaylar, CHP, Anayasa Mahklemesi’ne gider... Ama burada asıl kimsenin anlamadığı şu: Darbeye soyunan insanların, ister asker, ister sivil, ister emekli... Niçin sivil mahkemelerde yargılanmasına karşı çıkıldığı? Hele sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasını, hangi siyasi yapı ya da kafa isteyebilir ki? Rıfat Ilgaz’ın ölümünün 25. yılı Rıfat Ilgaz, 7 Temmuz 1993’de vefat etti. Türkiye onu, ‘Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak tanır. Hoş, ‘Hababam Sınıfı’nı, yazanın rahmetli Ertem Eğilmez olduğunu sanan ve televizyonda program yapan cahiller de vardır ya, neyse! Obama’nın, Türkiye ziyaretinde, öğrencilerle özgürlük ve barış muhabbeti yaptığı, eski ‘Tophane Askeri Cezaevi’nin iğrenç tabutluklarında, okula gitmesi gerekirken imkansızlıklar yüzünden çalışmak zorunda kalan, öğrencileri anlatan dizeleri nedeniyle 1940’lı yıllarda mahpus yatmıştır... Dönemin basın savcısı Hicabi Dinç’in, her yazısını satır satır okuduğu, her an tutuklamak için ellerini oğuşturduğu kişidir Rıfat Ilgaz. Gene 1940’lı yıllarda, tek suçu Nazım Hikmet’in şiirlerini okumak olan bir lise öğrencisiyle saatlerce yürütülen bir öğretmen mahkumdur. Böyle ustaların kadrini, ancak ‘seng-i musallada biliriz biz’, der Yaşar Kemal. Yaşı 75’e geldiğinde, 18 Ocak 1986’da bile fişlenen bir yazardır! Zorla güzellik yok! Ozan da olsa dizelerinde Ağlatmaya zorlamak bizi Ne ozanca, ne insanca, ne uygarca Rıfat Ilgaz (Çınar Yayınları’na teşekkürlerimle)
<< Önceki Haber El ele verelim Anayasa Mahkemesi’ne gidelim! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER