Polonez


Ortaçağ ve Rönesans’ta sofraya tuz koymak zenginlik göstergesiydi. Çünkü tuz sadece en temel tatlardan biri değil, aynı zamanda çok önemli bir koruyucu maddeydi. Balık, et, sebze ve derinin koruyucusu olarak kullanılan tuz, kötü geçeceği tahmin edilen kışlar için yüzyıllarca en gerekli malzeme olmuş, ayrıca barut yapımında kullanılmıştı... Hatta tuzun erzakların bozulmasını engellemesi sayesinde Roma İmparatorluğu’nun askerleri Filistin’e kadar ulaşmış ve böylece Hıristiyanlık çorbasının dünyaya yayılmasında tuzun katkısı büyük olmuştu. İşte bu nedenlerle... Kral sofraları mücevherlerle kaplı ve içleri tuz dolu vazolarla donatılırdı. Özellikle İtalyan eşyalarının moda olduğu 16. yüzyılda, “büyük tuz” adı verilen şık tuzluğun dışında, değişen yemeklerle beraber sofraya konulan küçük tuzluklar da bulunurmuş... Büyük tuz, yemek boyunca büyük efendinin, davet sahibinin ya da şeref misafirinin yanında dururmuş. *** 995’ten beri tuz üretim merkezi olan Wieliczka’da, dokuz kattan oluşan 327 metrelik derinliğe doğru yürüyüşe geçiyoruz... Ne ki, 64 metre ile 135 metreler arasındaki kısımlar gezilebilen yerler... Madenin içindeki toplam yürüyüş alanı 300 km ama ziyaretçilerin gezebildiği yol ancak 3,5 km uzunluğunda... İçeride enselerinde Azrail’in nefesini duya duya çalışmış, bazen de ecele zamansız teslim olmuş binlerce tuz madeni işçisini simgeleyen işçi heykelleri ve kabartmaları var. Burada ayrıca... Bir dönemin en büyük zenginlik kaynağı olan tuz madenindeki yaşama ilgisiz kalmayarak buraları ziyarete gelen Kopernik ya da Göethe gibi insanlık âleminin medarı iftiharlarının da tuzdan heykellerine rastlıyorsunuz. Tuz madeni gezmek, insanlığa ait çok çarpıcı bir yaşam deneyimi. *** Wieliczka Tuz Madeni, Polonya’nın Krakow kenti yakınlarında... Krakow, Vistül Irmağı’nın yanı başında, 780 bin nüfuslu, gezmeye gideni derhal sarmalayan, uygar ve rahat yaşantısıyla insana huzur veren, Polonya’nın en eski ve en büyük üç şehrinden biri... Krakow, hem eski başkent, hem de Polonya Krallarının oturduğu yer olması nedeniyle ülkenin bilim, kültür ve artistik merkezi olmuş. Şimdi de adından Polonya’nın kalbi olarak söz edilmekte... Zaten bu nedenle de yılda yedi milyon turist ağırlıyor. *** Tuz madenini gezdiğimiz günün sabahında, insanlık âlemini her daim utandıracak olan bir tarihsel vahşetin tanığı olacağımız için gergin bir şekilde, Krakow şehrinin 60 km batısındaki Auschwitz’e hareket ediyoruz. Auschwitz ismi, II. Dünya Savaşı’ndaki Nazi dehşetinin kara, kanlı sembolü... Çünkü bu kamplarda Yahudi, Roman ve homoseksüeller gibi Nazilerin düşman ilan ettikleri gruplar başta olmak üzere altı milyon kişi ölmüş. Kamplara doldurulan insanların sadece gözlüklerinden, sadece bembeyaz olan saçlarından ya da sadece takma ayak-bacak gibi protezlerinden toplanarak vitrinlenen herhangi bir sahne sizi derinden sarsarak hırpalamaya yetiyor... İnsanın tahayyül edilemeyecek boyutlarda canavarlaşacağını görüp, insandan korkar hale geliyorsunuz... *** Krokow’daki Fredirick Chopin Havaalanı’ndan Varşova’ya geçiyoruz... Varşova’ya yirmi bir yıl önce, 1989 yılında, siyasal iktidar komünistlerden Solidarnosh’a geçerken, o zamanlar yazdığım Sabah’ın önerisiyle gitmiş, uzunca da bir dizi hazırlamıştım. Entelektüel arantılar gitgide daha da oksijensiz kaldığı için zamanla kaydırak oynama arzuları pek de karşılık bulamıyor... Yoksa babamın kırk yıl önce “Bir uçtan bir uca” adlı kitabında anlattığı Afganistan ile benim kırk yıl sonra Ali Babacan’la gittiğim Afganistan’ı kıyaslamak... Ya da Polonya’yı yirmi yıl önce ve sonrasıyla kendi üzerimden kıyaslayarak yazmak... Bunlar isteyip de yapamadıklarım... AB üyesi Polonya’nın başkenti yirmi yıl içinde büyük bir dönüşümden geçmiş. Ama eski ruhu hala, belki de Sovyet mimarisinin ağırlığı nedeniyle tümden kaybolmamış... Üstelik Polonya gibi eski sosyalist ülkelerin yüksek eğitim düzeyi buraları çok şanslı kılıyor... Pasaklılığa izin vermeyen, aydınlık ve medeni toplumlar bunlar. *** Türkçe Olimpiyatlar Polonya Elemesi’nde jüri üyeliği, hem dilimizin buralara taşınmasını görerek onurlanma, hem de yirmi yıl önceki bir tanışıklığı, daha da derinlik katarak tazeleme açısından çok keyifliydi... Tebdil-i mekânda “Polonez” bir havayı koklamak doğrusu ya bir ferahlık da yarattı içimde.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER