Taşeron bahsi


Dünya sisteminde ‘düzen kurucular’ bulunduğu gibi, istikrarsızlaştırıcı güçler de mevcut. İkisini birden yapanlara dahi rastlarsınız. ‘Düzenlerini kaos içinde’ arar, böyleleri. Terörü kullanırlar, dış politika aracı olarak. Önce kendi dertlerine düşürürler, aykırı giden ülkeleri. Sonrasında, yeniden dizayn etmeye girişirler. Türkiye’nin ‘içini karıştırma’ alışkanlığına da sahiptirler öteden beri. Son terör dalgasını, bu kapsamda görebilir miyiz? Türkiye’yi tanzim etmek isteyenlerin işi olduğunu söyleyebilir miyiz? *** Te’dip ya da tanzim, ceza ya da elverişli hale getirmek, ne derseniz deyin, mutlaka payı var. Biz etrafa nizamat vermekle meşgulken, birileri de bizi hizaya getirmek istiyor. Bu uğraşta, terör örgütünün yalnız olduğunu düşünmek safdilliktir. O halde, başka sorular bekliyor bizi. Türkiye darboğaza mı girdi, dış politikada? Terör örgütü, dışarıdaki sıkışıklığımızdan mı, bel değilse bile cesaret alıyor? ‘Fırsat bu fırsat’ diye mi harekete geçti, ‘özel savaş lobisi’? İçeride, kaos ve kargaşa ortamı için uygun şartlar mı oluştu acaba? Resmi biraz daha netleştirelim. Terör örgütü bir taşeron mu ve arkasında hangi karanlık mihraklar var? *** Azmettiriciyi arıyoruz. Türkiye ile görülecek hesabı olanları da biliyoruz. ‘Komşularla sıfır problem’ siyasetinin marjinal maliyetinden söz ediyorum. Bazı ilişkilerimizi onarırken, başka bazı ilişkilerimize zarar vermiş olabiliriz. Eskiden ‘düşman’ sandıklarımızla barışırken, kimleri küstürdük, kimleri gücendirdik? Dış politikada, bir hasar tespit çalışması yapmalıyız mutlaka. Ben, kendi adıma ‘olağan şüpheliler’den birine tuttum projektörü. Ne de olsa, her taşın altında parmağı aranan biri. Ona yakıştırılan ya da doğrudan atfedilen doktrinlere uygun bir araç, kargaşa çıkarmak. Efsanevi stratejist Henry Kissenger’ın dahli olabilir mi, bu işte? *** Diplomasi tarihinin imam-ı azamı, PR dünyasında semaların burcu, reel-politiğin büyük üstadı sayılan Kissenger’ın kariyerine bakalım. Kissinger ne yaptı? Doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu tutulduğu kötülüklerin kısa listesi, şöyle; Vietnam’da savaşın 4 yıl uzatılması. Berlin’de küba krizlerinde, Sovyetler’e karşı nükleer silah kullanma fikri. Kamboçya’da, sırf Vietnam’da tıkanan savaşı yaymak adına, masum köylülerin kanına girilmesi. Pakistan’da General Yahya Han cuntasını desteklemek için, 500 bin Bangladeş’linin katline yol verilmesi. Şili’de General Pinochet’nin darbe yapmaya kışkırtılması. Latin Amerika’nın seçilmiş ilk sosyalistleri olan Salvador Allande hükümetinin dipçik marifetiyle devrilmesi. Doğu Timor, Afrika ve dünyanın başka yerlerinde, başka toplu kıyımlar... Üzerine kitaplar yazılan günah dosyası, hayli kabarık. Ne kadarı doğru, ne kadarı efsane? Bütün bu olaylardaki gerçek rolü neydi, bilemiyoruz. Stratejik bir beyin ama, ahlaksız bir diplomasinin mimarı olmakla suçlanıyor. ABD’nin küresel hegemonyası uğruna gözünü karartmış olsa da, tek başına mı sorumlu? Çünkü, hiçbir zaman birinci adam olmadı. Davul hep başkalarının boynundaydı. 1973-76 yılları arasındaki dışişleri bakanlığı hariç, bugün de dahil, hep danışman kaldı. *** Son gelişmelerdeki rolü sorulsa,1969 yılında bir gazeteye verdiği demecin aynısını tekrarlayacaktı muhtemelen; “Önümüzdeki hafta herhangi bir kriz olamaz, çünkü programım şimdiden dolu.” Bence de programı dolu, bu işte parmağı olduğunu sanmıyorum. Hakkında söylenenlerin hepsinin doğru olduğunu da... Üstelik, Nobel barış Ödülü’ne layık görülmüş bir ‘günah keçisi’ Fakat, sistemin işleyişini çok iyi anlatan bir efsane.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER