GÜNEYDOĞU İÇİN NELER YAPILABİLİR?


Bundan önceki dört yazının ikincisinde şu cümleyi yazmıştım. Öncelikle bir evlat babasından haklarını talep ederken, eline sopayı alıp babanın karşısına dikilerek; ‘Baba bana haklarımı ver’ diyemez. Ki Güneydoğu’da halkların savunucuları bunu yaptılar ve yapıyorlar. Yanlış. Ve Baba da, haklarını isteyen çocuklarına karşı kalkıp; ‘ne hakkıymış, neden bahsediyorsun?’ tepkisiyle çocuklarını öldürerek hak talebine karşı çıkamaz. Ki şimdiye kadar Doğu ve Güneydoğu’da izlenen yol bu. Yanlış. Ne evladın babayı yok etmesiyle hakkına kavuşması mümkün –ki baba ölünce evlat hakkını kimden isteyecektir- ne de Baba evladını yok ederek çocukları arasında adaleti sağlayabilecektir. Bilindiği üzere bu adaleti getirmeyecektir. Daha net ifadeyle Türkiye Cumhuriyeti’nin yedi (evladı) bölgesi arasında adaletli olması ve gerekli olan hizmetleri sunması adaletten öte birinci vazifesidir. Çünkü bölgedeki terör eksenli çatışma ortamı bütün ülkeyi geriyor. Hatta maddi ve manevi kaynakların boşa harcanmasına sebep oluyor. Bunun için devletin birinci öncelikli hizmet kervanını Doğu ve Güneydoğu’ya acilen çıkarması gerekiyor. İşte tam bu noktada yapılabilecek somut adımları sıralamakta fayda var. -Bölgenin Sosyal ve Ekonomik durumu yeniden ele alınmalı konusunda hem devlet ihalesiyle yola çıkanların hem de özel sektörün elini taşın altına koyması gerekiyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yatırım ihalesi alanların belli bir zaman diliminde yatırım haline dönüşmemesine karşılık bir yaptırıma tabi tutulmaları gerekiyor. -Sınır güvenliği ekseninde insanların can ve mal dokunulmazlığı yeniden gözden geçirilerek siyasi iktidarın bu konuda özellikle Emniyet teşkilatını güçlendirmesi gerekiyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde Financial Times Gazetesi’ nden Delphine Strauss, Türkiye'nin doğusunun boğazına kadar kaçakçılığa gömülü olduğunu yazıyor. Strauss, Türkiye'nin İran'la uzun sınırı boyunca sıralı köylerde yoksulluk, işsizlik ve gümrük uygulamalarının cezalandırıcı niteliği, kaçakçılığı hayatın bir parçası haline getirdiğini yazıyor. Delphine Strauss önemli bir tespiti ise bölgedeki terörün mali kaynaklarına yönelik. Financial Times muhabiri Strauss, “Sınır ticareti, sadece yerel ekonomiyi değil, PKK militanlarıyla onlarca yıldır süren çatışmaları besledigini, Van ve çevresinde güvenlik güçlerine yönelik saldırılar nadiren görülüyor olmasının aldatıcı olmamasını, bunun ise ABD ve AB'nin terör örgütü listesinde yer alan PKK'nın, mali kaynağını kısmen bu kaçakçıları haraca bağlamasıyla” sağladığını kaydediyor. Bu da güvenlik konusunu ve istihbarat çalışmaları konusunda devletin daha sıkı durmasına işaret ediyor. -Nüfus artışı ve iç göç ekseninde insan yapısı – vasıflı vasıfsız- ve eğitim yeniden yapılanmalı konusunda ise taşımalı sistemin dışına çıkarak self-servis mantığı ile taşınabilir eğitimci ve eğitim merkezleri devreye koyulmalı. -Özellikle kız çocuklarının eğitime dahil edilmesi sağlanmalı ve kız liseleri artırılmalı, kadınlara yönelik kurslar desteklenmeli, -Sivil Toplum kuruluşlarının bölgede yapabilecekleri veya yapmaları gerekenler ise tamamen devletin güvenlik şemsiyesinde yeniden gözden geçirilmeli ve bu kuruluşlara cesaretten öte destek verilmeli, -Siyasetin dili ve etkisi tahrikten öte yeniden gözden geçirilmesiyle; bölge halkı ve problemleri üzerinden siyaset yapanlar deşifre edilmeli ki -bunu medya üstlenmeli- bölge halkının beklentileri üzerine samimi siyaset yapanlar görevlerinde başarılı olsun. -Medya’nın bölgedeki etkisi ve bölge insanının yerel ve moral değerlerine uygun yayın politikaları geliştirmesi ise aslında Türkiye’nin genel meselesi. Bu konuda maalesef medya sınıfta kaldığından ancak hem iç hem de dış meselelerde sorumlu ve mesuliyet duygusuyla hareket eden medyaya büyük görev düştüğünü söyleyebiliriz. -Dinin bölge halkı üstündeki etkisi yeniden keşfedilmeli ve tanımlanmalı. Bu konuda özellikle bölgede etkin olan medrese mantığı yeniden desteklenmeli. Özellikle de mezhep farklılıkları göz önüne alınarak din adamı görevlendirmelerinde dikkatli olunmalı. -Koruculuk sistemi tamamen elden geçirilmeli ıslah edilerek ya evrilmeli ya da kaldırılmalı, Son tahlilde bütün bunların ve daha bir çok alternatif çözüm yollarının uygulanabilmesi ancak, devletin amirleri ve memurları bölge insanına tavır ve davranışları ile yakınlaşmasıyla ve onları döverek adam etme yerine hizmet götürerek kazanma yollarını tercih etmesiyle mümkün olacağını bir kez daha vurgulamak gerekiyor.
<< Önceki Haber GÜNEYDOĞU İÇİN NELER YAPILABİLİR? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER