Filistin’de devlet ilanına doğru


ABD açısından en sıkıntılı konu muhtemelen Wikileaks değil, Filistin-İsrail barış süreci. Aslında üzerinde konuşulabilecek bir süreç var mı ondan da emin olmak kolay değil, zira eylül ayında görüşmeler durmuştu. Filistin tarafını temsil eden Mahmud Abbas İsrail’in inşaatları durdurmasını ön koşul ilan etmiş, ancak İsrail yeni yerleşim yeri açmadığını, var olanları tamamlamayı sürdürdüğünü ileri sürerek inşaatlara devam etmişti. ABD, Batı Şeria’daki inşaatların en azından üç ay durdurulması karşılığında İsrail’e bazı mali yardımlarda bulunacağını bile ilan etmişti. Ancak yol alınamamış ve sonunda ABD yönetimi yerleşim yerleri konusunda İsrail’e baskı yapmaktan vazgeçtiklerini duyurmuştu. Görüşmelerin asla kesilmediği, sonuca bir türlü gidilemediği ve ABD’nin arabulucu olmaktan yorulmadığı hemen hemen tek örnek Filistin-İsrail sorunu. Hal böyle olunca, görüşmelerin durup durup bir yerlerden yeniden başlayacağını tahmin etmek zor değil. Bununla birlikte, ABD kendisini ve tarafları sorunun çözümünde bir takvim öngörüp ‘bir yıl’ ile bağladığından, bu kez farklı bir aşamaya geçiliyor denebilir, çünkü bu bir yıllık süre bitmek üzere. Sorunun çözümünde bugüne kadar kullanılan yöntem, tarafların liderlerini dolaylı ya da yüz yüze görüşmeye ikna etmek ve bu ikna sürecinde de tarafların masaya oturma şartlarını gerçekleştirmeye çalışmaktı. Sorunların tanımlanması falan söz konusu olmadığından ve aslında çözüm seçenekleri de gayet iyi bilindiğinden, esas mesele her zaman çözüm yollarının yeni bir pazarlık konusuna dönüşmesine engel olmaktı. Müzakere denen süreç, sadece bir tarafın kazançlı çıkacağı bir uzlaşmaya işaret etmediğine göre, tarafların fedakarlık yapması gerekir. Filistin tarafından beklenen, FKÖ’nün tüm Filistinliler üzerinde otorite kurması ve “terör”e engel olmasıydı, ancak gerek Abbas’ın uygulamaları gerek İsrail yönetiminin çabaları bunun gerçekleşmesini imkansız hale getirdi ve artık iki Filistin söz konusu oldu. İsrail’den beklenenlerin listesi çok daha uzundu, ama bir türlü bu listenin maddeleri somutlaşamadı; çünkü ya Gazze ya yerleşimler sorunu öne çıktı ve bunlar etrafında dolanılıp dururken geniş fedakarlık listesinin özüne girilemedi. Buradan çıkan sonuç, İsrail’in söz konusu “ev ödevleri”ni yerine getirmeden bir Filistin devleti kurulmasını tercih ettiği yönünde. Yani birinci tercih Filistin devleti kurulmaması, ikinci tercih ise kurulacaksa İsrail’in hiçbir konuda geri adım atmadan kurulması. Filistin tarafı açısından ise, bir başka aşama söz konusu. Abbas’a göre birinci en iyi tercih tüm Filistinlileri kapsayan üniter bir devlet kurulması, ikinci tercih Gazze ile birlikte bir federasyon kurulması, üçüncüsü ise FKÖ ile temsil edilen devletin ilan edilip Gazze’lilerin ya da Hamas’ın ne yapacağının beklenmesi. Tarafların birinci seçenekleri artık söz konusu bile değil. Mahmud Abbas’ın geçtiğimiz günlerde valizini alıp tek tek ülke ziyaretlerine başlaması ve ABD’nin de çözüm sürecinde başka bir aşamaya geçildiğini ilan etmesi, sorumluluk listelerinin kenara bırakıldığını ve hızla “devlet ilanı” aşamasına geçildiğini gösteriyor. Abbas, Filistin devleti ilan edildiğinde kendilerini hangi devletlerin tanıyacağını sormak için başkentleri dolaşıyor olabilir. Hamas ve Gazze ne olacak diye soranlara da muhtemelen federasyon modeli anlatılıyordur. Filistinlilerin devletlerine kavuşmaları için bir şans olabilir. Sorunlar olduğu gibi ortada kalmaya devam etse bile, İsrail’in karşısında uluslararası temsil hakkı kazanacak bir devlet çıkacak.
<< Önceki Haber Filistin’de devlet ilanına doğru Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER