Öcalan’dan mart tehdidi!


Öcalan AK Parti’nin “hegemonik gücünü inşa etme”ye çalıştığını söylüyor. AK Parti’ye yönelik “hegemonik güç inşası” iddiası, topyekun Ergenekoncu-ulusalcı cephenin iddiası. Bu suçlama kaç zamandan beridir dillendiriliyor. AK Parti’nin kendi ideolojisi doğrultusunda her alanda mutlak hakimiyet kurmaya çalıştığı iddiasına Öcalan’ın da “İslamcı-faşist!” sıfatını ekleyerek seçim öncesinde katılması manidar. Öcalan’ın AK Parti’nin gücünden duyduğu rahatsızlığı “Kürtlük” bahsinde anlamak/anlamlandırmak elbette mümkün değil. Bu tamamen ideolojik bir bakış açısının ürünü. Öcalan’ın ideolojik anlayışı, AK Parti’nin ideolojik anlayışını “iç tehdit” kapsamında gören Ergenekoncu-ulusalcı cephenin anlayışıyla birebir örtüşüyor. Öcalan Hizbullah üzerinden açıklamalarını sürdürürken aslında AK Parti’yle Hizbullah zihniyeti arasında bilinçli bir tahrife dayalı paralellikler kurarak hedef saptırmaktan da geri durmuyor. Hizbullah zihniyetini de tıpkı AK Parti zihniyeti gibi “İslamcı faşist!” diye suçladıktan sonra şöyle diyor: “Bunların değerleri cumhuriyet değerleriyle de örtüşmüyor. Cumhuriyet de bunları kabul etmez. Bizim yaptığımız da bu yönüyle cumhuriyeti korumaktır.” (www.firatnews.nu,14 Ocak 2011) Öcalan’ın kendini ve örgütünü yerleştirdiği bu ideolojik yer veya Cumhuriyetçilerle ortak düşmana karşı konumlandırdığı yer ziyadesiyle manidardır. Ortak düşman: AK Parti zihniyeti ve bu zihniyete mensup olan herkes. Müttefikler ise, Cumhuriyetçi ulusalcılar. Yani malum güç odakları. Şimdi seçimlere doğru gidilirken Öcalan bir kez daha misyonunu oynamaya çalışıyor. AK Parti’nin “hegemonik gücü”nü kırmak için Cumhuriyetçi ulusalcıların değirmenine su taşıyacak yeni bir duruş sergiliyor. “Mart’ta çekilebilirim” tehdidini bu kez daha açık ve dolayımsız ifadelerle yapmaktan kaçınmıyor: “AKP Mart’a kadar bazı pratik adımları atmalıdır. Mart’a kadar olumlu değerlendireceğimiz, geliştirebileceğimizi bazı güven verici pratik adımlar atılmazsa Mart’la birlikte aradan çekilebilirim. Güven kaybı ve ortamın gerginleşmesiyle seçim sürecine de sancılı bir şekilde girilebilir.” Öcalan olacakların işaretini şimdiden veriyor: Sandık yoluyla AK Parti’yi alaşağı etmek imkansız olduğuna göre tekrar PKK’nın şiddet siyaseti devreye sokulacak ve bu şiddetin doğuracağı infialin AK Parti’nin toplumsal gücünü kırması sağlanacak. Bu cümleden nelerin olabileceğini öngörmek hiç de zor değil: Dağlarda ses getirecek kısmi eylemsellikler başlatılabilir ve eş zamanlı Hükümetin çözüm konusunda pratik adımlar atmadığı bahanesiyle şehirlerde rahatsız edici protesto ve çatışma görüntüleri sahnelenebilir. Bunun yol açabileceği olası sonuçları kestirmek zor değil: Yükselen milliyetçilik dalgası üzerinden MHP’ye sörf yaptırarak baraj altı kalmasını engellemek, Kürt vatandaşların da bu gerilim sürecinde AK Parti’ye yönelimini sabote etmek. CHP ve MHP’nin bu çatışmalı sürecin karlı partileri olarak çıkacağından hiç kuşku yok. BDP’nin bölgede AK Parti’ye karşı siyasi üstünlük sağlayabilmesinin ancak gerilimli ve çatışmalı bir sürecin oluşturulmasına bağlı olduğu biliniyor. Doğrusu, Öcalan’ın atılacak pratik adımları önemsediğini hiç sanmıyorum. Elbette bir biçimde gücünü göstermeye çalışıyor. Ama işin gerçeği sadece bu değil. Ergenekoncuları bir biçimde arkalayan yeni açıklamalarına bakılırsa bunun arkasında bir başka tezgah olduğu anlaşılır. Öcalan’ın, “Bizim yaptığımız bu yönüyle cumhuriyeti korumaktır!” sözüne dikkat diyorum. Çünkü şifre burada saklı. “Cumhuriyeti korumak ve kollamak misyonu!” Öcalan’ın da misyonu haline dönüşmüşse oturup düşürmek gerekmez mi? Öcalan Kürtlük bahsinde sahiden çözüm istiyor olsaydı seçim öncesinde bu yola başvurmazdı. Bu durumda AK Parti adım atarsa Öcalan’ın tehditlerine boyun eğdiği gerekçesiyle CHP ve MHP tarafından köşeye sıkıştırılacak... Adım atmazsa Öcalan’ın bilcümle ulusalcıların değirmenine su taşıyacak şiddet siyasetiyle karşı karşıya gelecek... Soruyorum: Kürtlük adına samimi çözüm isteği bunun neresinde?
<< Önceki Haber Öcalan’dan mart tehdidi! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER