Demokrasiyi yok etme özgürlüğü olmalı mı?


İtalya'da 1974'ten bu yana sürdürülen soruşturmalarda (Süper SID, P-2, Temiz Eller, Gladio) kaos projelerinin içindeki gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanırken Avrupa neden kaygılanmadı? Demokrasiyi yok etmeyi suç saydığınızda yok etmeye teşebbüs halini de suç sayarsınız. Çünkü korumak istediğiniz değer demokrasidir ve Gülay Göktürk'ün ifade ettiği evrensel hukuk, demokrasinin yok olması riskini bile göze almamıştır. Demokrasi elden gittiğinde ortada özgür bir basın faaliyetinden söz edilemeyeceği gibi, 'polemik lüksü' de kalmaz. "Gazetecinin anayasal bir ilke olan demokrasiyi yok edebilecek faaliyetler içinde olma özgürlüğü yoktur" demiştim. Mevcut sistemimiz budur. Yukarıdaki cümleye, "Gazetecinin" kelimesi yerine "TSK'nın" ifadesi konup okunduğunda sanırım kimsenin itirazı olmazdı. Peki, gazeteciye böyle bir 'imtiyaz' tanınmalı mı? Ya da basın özgürlüğü gerektiğinde demokrasiyi yok edebilecek çalışmalara yeşil ışık yakmalı mı? Hayır, yakmamalı derim ben. Hür basına harakiri yapma özgürlüğü vermek demek bu. Zira demokrasi elden gidince özgür basın kalmaz. Gülay Göktürk şöyle diyor: "28 Şubat süreci boyunca darbeciler ve onların savunucuları, Refah-Fazilet-AK Parti çizgisinin gizli amacının demokrasiyi yok etmek olduğunu; demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan bir siyasi partiyi savunmanın da suça iştirak anlamı taşıdığını söyleyip bize saldırmadılar mı?" Böyle değil Gülay Hanım. Refah-Fazilet parti çizgisinin kapatılması konusundaki manipülatif iddia ve gerekçe "laikliğe aykırı fiillerin odağı" olma haliydi. Vural Savaş'ın talihsiz iddianamesini açın bakın. 28 Şubat'ta ne siyasal süreçte ne de parti kapatma sürecinde demokrasinin kelimesi edilmedi ki. Keza AK Parti için de böyleydi. (Yalçınkaya'nın iddiası neydi?) Yaşanan her darbe ve müdahalede demokrasi değil cumhuriyet, irtica ve laiklik (laisizm) kavramları dillere pelesenk edildi hatırlayınız. Zira demokrasi onlara hayat veren bir sistem değildi. Demokrasiyi yok etmek bu ülkede hiç suç sayılmadı ki. Ceza Kanunu'ndaki bir dekordu sadece. 2007'ye kadar bu suç maddeleri uygulanabildi mi? Basın faaliyetinin amacı, illegal yapının illegal amaçlarıyla örtüşünce savcı işin hakikatini araştırır demiştim. Demokratik özerklik lehine yazı yazan niye suçlu olsun? Burada önemli olan KCK yapılanmasının içinden olmak, PKK ile bağlantının netleşmesi, örgütün yönlendirmesiyle faaliyet göstermek gibi unsurlardır. KCK davası da bu minvaldedir. Hatırlarsanız Ertuğrul Özkök çok daha ileri seviyede bir yazı yazıp ve gerekirse bölünelim demişti. Hangi savcı soruşturma açtı? Gülay Hanım Terörle Mücadele Kanunu'na (TMK) atıf yapmamı 'şanssızlık' olarak tavsif ediyor ve eleştirel aklımın törpülenmiş olduğunu söylüyor. Varsın kamuoyu takdir etsin bunu. Hukukçu olmadığıma da şükrettim diyor Gülay Hanım. Ben de şükrettim doğrusu hukukçu olmadığınıza. Ergenekon hukukunu duygularıma göre mi, yoksa mevcut (yürürlükteki) kanunlara göre mi açıklamalıyım? Teknik altyapıyı göstermeden duygusal açıklamalar yapmam doğru mu? TMK mevcut bir kanun ve yıllarca tüm terör örgütlerine uygulandı. Değişmesi gereken yönleri olduğunu düşünüyorum. Ama bu zamana kadar sükût geçerken sadece Ergenekon soruşturmasında bu kanuna-kanunlara (gözaltı-arama-tutuklama) çamur atmak duygusal bir reflekstir. TMK değişecekse bile delilleri tam görmediğiniz Nedim Şener için mi yapılmalı bu? Bu zamana kadar ki terör örgütü davalarında eline hiç silah değmeyen ama terör örgütü üyesi olan yüzlerce insan mahkûm oldu. Bence de basın özgürlüğünün hangi gerekçelerle sınırlanabileceği konusu basın lehine tekrar düzenlenmeli. Ama millet iradesine komplo kurmanın basın özgürlüğü içinde eritilmesine hep karşı olacağım. Darbecilik asker için suçsa, sivil için suçsa, gazeteci için de suç olmaya devam etmeli. Özgürlüklerin sınırsız olduğu bir iklim var mı acaba? Bacon'un Yeni Atlantis'inde, Thomas More'un Utopia'sında ya da Campanella'nın Güneş Ülkesi'nde.
<< Önceki Haber Demokrasiyi yok etme özgürlüğü olmalı mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER