Az zamanda çok iş yapabilmek


Kriz sonrası yeniden şekillenen dünyada kendilerine saygın yer tutma iddiasındaki sendikalar, bizim önümüze bu çalışmayı, çoktan koymuş olmalıydı. Değişen şartlar, karmaşıklaşan örgütlenme yapıları, farklılaşan işyeri işkolu tanımları ışığında çalışma hayatında alternatifler üretmeliydiler. Ancak bunu yapmıyorlar. Koyun pazarlığı gibi ücret pazarlığına kilitli zihinler yüzünden kan kaybediyor ve bunu da "vahşi kapitalizme" ya da onun işbirlikçilerine atmayı yeğliyorlar. Oysa çalışma hayatının "örgütlenme ihtiyacı" ortadan kalmış değil. Aksine, iş süreçlerinin karmaşası içinde, onlara "eskisinden daha fazla" ihtiyaç duyuyoruz. Devlet Bakanı Babacan'ın dün işaret ettiği "çalışma saatleri", yeni tür sendikacılığın, çözüm ve yaklaşım üretmek zorunda olduğu "sorun alanlarından" biri durumunda. Neticede ortada eritilmesi gereken işsizler ordusu ve daha uygar düzeye taşımak zorunda olduğumuz çalışma hayatı var. Babacan'ın önerisine bakalım; Haftalık çalışma süresini 49 saatten 45 saate indirilmesi... Bu sayede işsizlik üzerinde "3-4-5 puan" etki söz konusu olabilecek. Ayrıca daha fazla boş zaman, kazanılanı harcama ve yaşam kalitesini arttırma fırsatı da cabası... Bu öneri; bana göre "gereklidir" ama "yeterli" değildir. Daha az çalışmak, gerek şart olabilir. Fakat yeterlilik, kısaltılmış dahi olsa çalışma saatlerinde emeğin verimini zıplatacak adımların, eşanlı olarak atılmasıdır. Şunu kastediyorum; bugün kamudan özele kadar pek çok kurum ve firma, değer yaratmayan iş süreçlerine sahiptir. Dostlar çalışırken görsün diyerek bırakın 49 saati, 59 saat dahi çalışsanız, nihai üretim üzerinde anlamlı farklılık doğuramıyorsunuz. Emeğin verimini ve çalışma saatlerinin etkinliğini ölçen yığına yöntem var. Benim referans aldığım veriler, anlaşılır ve kıyaslanabilir bir perspektif sunuyor bize. Mesela 1 saatlik çalışma süresinde milli geliri, kim ne kadar arttırabiliyor? ABD'de de bu rakam; 40 $. AB ortalaması; 29 $. Türkiye'de ise durum, trajikomik düzeyde; 4 $. Böylesi verimsiz yapıları sorgulamadan, değer yaratmayan iş süreçlerini dönüştürmeden 49 saat çalışsanız ne olur, 45 saat çalışsanız ne olur? Fark yada kayıp, sanıldığı kadar "anlamlı" olmaz. Sendikalardan söze girmiştik. Çalışma saatlerinin kısaltılması önerisine büyük ihtimalle; "hak kaybı olmamak şartıyla EVET" diyeceklerdir. O halde madem üzerinde düşünmeye başlıyoruz, daha az çalışma saatinde daha verimli üretim, nitelik artışını ve buna bağlı olarak hayatın her türlü standardını yükseltmenin yollarını aramıyoruz?
<< Önceki Haber Az zamanda çok iş yapabilmek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER