KASTAMONU SALDIRISI VE YÜZYILLIK ŞABLON


Başbakanın otobüsünün Ilgaz Dağı’ndan geçişi sırasında otobüse eskortluk yapan polis aracının saldırıya uğraması sıradan bir olay değil. Bir polisimiz şehit oldu. Bu saldırı ince kurguların yapıldığı bir izlenim veriyor. En başta; Kastamonu milliyetçi hassasiyetlere sahip bir şehirdir. Belediyesi MHP’li olmasına rağmen, Kastamonulular genel seçimlerde Ak Parti’ye yönelir. MHP ile Ak Parti’nin kesişme kümesine güzel bir örnektir Kastamonu. Ayrıca Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale’de en çok şehit vermiş şehirdir. “Çanakkale içinde vurdular beni” bir Kastamonu türküsüdür. Söz konusu vatan olunca; gözünü kırpmadan cepheye koşmuş insanların şehridir burası. Sadece erkeği değil, kadını da hainlerle mücadelede destanlar yazmıştır. Şerife Bacı Kastamonuludur. Ayrıca ülkemizin düşman işgali görmemiş ender şehirlerinden biridir. Kastamonu; Karadeniz’in giriş kapısıdır ama ruhu Anadolu olan bir şehirdir. İşte böyle bir şehirde Türkiye Cumhuriyetinin birlik ve dirliğine kasteden eşkıyaların, Başbakan’ın otobüsüne eşlik eden polisimize pusu kurmaları farklı anlamları içeriyor. Otobüste Başbakan olmasa da, sembolik olarak bu saldırı Başbakan’a bir gözdağıdır. Ayrıca saldırı Başbakan’ın otobüsüne mihmandarlık eden polisimize yönelik olması hasebiyle de Türkiye Cumhuriyeti’ne bir başkaldırıdır. Başbakanın bizzat içinde bulunduğu konvoya saldırıda bulunulsa ya da teşebbüs edilse seçim öncesi tek atımlık barut harcanmış olurdu. Boş konvoya saldırmak ve polis şehit etmekle seçim süreci boyunca Türkiye’yi akıllarınca diken üstünde tutup tedirginlik oluşturmak istediler. Hainler; “her an her şey olabilir” mesajı vermek istediler. “Düşmanın ayak basamadığı şehirde biz silahımızla bombamızla saldırı yapabiliriz” mesajı vermek istediler. Milliyetçi hassasiyetleri olan bir şehirde bu saldırıyı yapıp, şehirde zaten sayısı çok fazla olmayan Kürt kökenli vatandaşlara karşı bir reaksiyon oluşturulmasını sağlamak istediler. Bu şekilde zaten uzun zamandır körüklenmeye çalışılan Türk-Kürt çatışmasına zemin oluşturmak istediler. Ayrıca bu saldırıyla Kürtlere karşı bir tepki oluşturarak, Türkleri ayrıştırmak üzerine bir plan yaptılar. Seçim öncesi Kürt vatandaşlar üzerinde, Türkiye Cumhuriyetinde dışlandıkları algısının oluşturulup, onlara kurtarıcı olarak BDP’nin adres gösterilmesini sağlamak istediler. Her şeyin zıddıyla var olduğu gerçeğinden hareketle milliyetçi hassasiyetleri olan Kastamonu ve onun gibi şehirlerde terörün panzehiri olarak MHP’nin popülaritesini artırmayı amaçladılar. Bütün bu hesaplar; 3-5 teröristin öylesine yaptığı bir eylemin çok ötesinde, derin yapıların parmağının işin içinde olduğunu gösteriyor. Türkiye böyle bir saldırıyı yaşamışken; güya adı Demokratik Toplum Kongresi olan, bir ucu İmralı’ya, bir ucu dağa, bir ucu KCK’ya, bir ucu BDP’ye bağlı terör örgütü yapılanmasının eşbaşkanı çıkıp “kötü şeyler olacak” diyor, Türkiye Cumhuriyetini ve toplumu tehdit ediyor. Örgütün şu anda işlerini bozan iki önemli unsur var. Bunlardan biri terör örgütünün ve onun siyasi uzantısının beslendiği bölgede yönelimin arttığı Ak Parti, dolayısıyla iktidar ve Başbakan Erdoğan. İkincisi ise bir türlü sirayet edemedikleri ve istedikleri gibi at oynatamadıkları polis teşkilatı. Hem Başbakan’a hem de polise yönelik ortak saldırının bir amacı da duyulan bu ortak kin ve nefret. Terörle mücadele polisi tarafından İstanbul’dan yurtdışına kaçmak üzereyken geçtiğimiz aylarda yakalanan Dağlıca baskınının önemli isimlerinden terörist Felek Alp; Demokratik Toplum Kongresiyle ilgili polise ilginç bir ifade vermişti. Terör örgütü üyesi bu kişi; DTK’nın asıl amacının Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de bulunan örgüt yapılanmalarını tek çatı altında toplamak olduğunu söylemişti. DTK’yı, İmralı’daki bölücübaşının yönettiği ve yönlendirdiğini tahmin etmek hiç zor olmasa gerek. Çünkü daha geçtiğimiz günlerde İmralı’ya giden DTK eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un, şimdi çıkıp Öcalan’ın ağzıyla konuşması, Türkiye Cumhuriyetini tehdit ederek, şiddet çağrısı yapması aslında bütün bağlantıları ortaya koymuyor mu ? BDP, DTK, KCK, Kandil ve İmralı’nın birbirinin tamamlayıcısı olduğundan kimsenin şüphesi olmasın. “Kötü şeyler olacak” diyen Tuğluk; Tunus’tan Yemen’den bahsediyor, Türkiye’de Kürtlere ayaklanarak hak arayışına girişmeleri çağrısı yapıyor. Bu söylemler Ak Parti’den rahatsız olan ve milli iradeyi içine sindiremeyen derin yapının söylemlerine ne kadar da benziyor değil mi ? Hatırlayın; aylar önce ortaya çıkan ses kayıtlarında da Ak Parti iktidarını devirmek için “Öcalan çok işimize yarar” deniliyordu. Ülkede oyun oynayanların yüzyıllık şablonunu, Kastamonu saldırısının üzerine koyunca her şey bütün netliğiyle ortaya çıkmıyor mu ? [email protected]
<< Önceki Haber KASTAMONU SALDIRISI VE YÜZYILLIK ŞABLON Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER