Hükümetin kaset skandalını aydınlatma görevi yok


"MHP'yi Nuh Tufanı bile yıkamaz" diyordu müstafi genel başkan yardımcısı Recai Yıldırım. Bahçeli'nin A takımındaki 10 genel başkan yardımcısı bir ay içerisinde istifa etmek zorunda kaldı. MHP gibi kadim bir gelenek çökmedi ama partinin Başkanlık Divanı çöktü. Nuh Tufanı falan da olmadı. Kasetler ve özel hayatlarla siyasetin yönlendirilmesi çok çirkin. Ama büyük konuşmamak gerektiği de ortada. Efsane FBI şefi Edgar Hoover, ABD'de önemli isimlerin "skandal" potansiyeli taşıyan seks maceralarının kayıtlarını tutarak 48 yıl FBI Başkanlığı yapmıştı. Üstelik halkın teknolojiden uzak olduğu o zamanlarda istihbarat teknolojisinin de başındaydı. Babaların babası Meyer Lansky ise aynı bel altı yöntemle FBI Başkanı Hoover'ın mafyayla mücadelesini durdurmuştu. Nasıl? FBI Başkanı Hoover'ın kadın elbiseleriyle girdiği homoseksüel ilişkileri fotoğraflatarak. Büyük konuşmamak lazım. Konuşurken de asgari bir itina gerek. Ağızdan çıkan her sözde çam devirenler için sükût en büyük propaganda. Mukaddesata saygılı siyasilerin ağzından "statükonun Allah'ı" gibi fahiş hatalar duyulmayacağı gibi "Nuh Tufanı bile yıkamaz" hezeyanları da çıkmaz. Kılıçdaroğlu'nun dini bir altyapısı olmadığını biliyoruz da, ülkücü için bunu söyleyebilir miyiz? Kutsal değerlere saygılıyız diyorlar ya. Saygı duyabilmek için saygı duyduğun şeyi (kutsal değerleri) asgari seviyede bilmek gerekir. Kaset komplosunu düzenleyen aktörleri bulmak ve gereğini yapmak asli görev olarak adli mekanizmanındır. Ortada bir suç var çünkü. Kasetler web sitesinde yayınlandığı anda "işlenmiş bir suç'la karşılaşıyoruz. Olayı öğrendiği anda savcılık müdahale eder. Süreci aydınlatacak tek ışık kaynağı savcının elindedir. Hükümetin bu sürece müdahalesi söz konusu değildir. Zira böyle bir görev ve yetkisi yok. Fakat "bir kısım MHP milletvekilinin mahrem görüntüleri çekilip şantaj yapılacakmış" kabilinden bir istihbarat alınsaydı durum değişirdi. Böyle bir ahvalde "işlenmesi muhtemel bir suç" söz konusu olduğu için "önleyici istihbarat" birimlerine görev düşerdi. Yani bahsedilen suçun işlenmesini önlemek için istihbari bilginin gerçekliği ve planlanan skandalın failleri araştırılırdı. Hükümetin istihbarat makamlarıyla işi araştırma görevi, henüz işlenmemiş suçlar için söz konusudur. Deniz Baykal'a yönelik komplo da bu cümleden. Hükümetin sorumluluğundan bahsedebilmek için, suç konusu kaset çekimleri yapılmadan önce istihbarat birimlerinin ve hükümetin böyle bir istihbaratı aldığının ispat edilmesi gerekir. Kaldı ki bu tür özel hayat komplolarını hazırlayabilmek için güncel istihbarat teknolojisine gerek yok. Hedef kişinin bulunduğu mevkiin kontrolü çok mu zor? İnternetten temin edilebilecek bir mikro takip cihazı ve kayıt işleminin yapılacağı binadan bir kişinin angajmanı yeterli. Muhtelif sebeplerle "mahrem oda"ya önceden girip çıkabilen birisi de "tezgâhı" kolayca kurabilir. Ama tuhaf ki Bahçeli, hükümet ve Gülen hareketinden başka zanlı görmek istemiyor. Kastamonu saldırısı sonrasında teröristlerin telsiz konuşmalarında AK Parti'nin tek hedef olduğu zikredilirken... Terör örgütünün Gülen hareketini önemli bir tehdit olarak gördüğü ortadayken... Bahçeli hâlâ fütursuzca Öcalan, AK Parti ve cemaati eşkenar bir üçgende tasavvur etmeye devam ediyor. Sonuçta A takımı tarumar edilen Bahçeli aslında çoktan tasfiye edildi. Ekibi tasfiye edilen bir liderin kendisi de tasfiye halindedir. Bence Bahçeli şu andan itibaren vekâlet statüsünden öte bir mana ifade etmiyor. Seçime kadar sürecek uzatmalar oynanıyor o kadar. MHP'de bir dönemin perdeleri kapanıyor. "Yeni CHP"yi gördük de "yeni MHP" nasıl inşa edilecek göreceğiz. Kuşkusuz Bahçeli'nin MHP'sini tasfiye edenlerin genetik kodları belirleyici olacak.
<< Önceki Haber Hükümetin kaset skandalını aydınlatma görevi yok Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER