Uzun sürecek bir büyüme döneminin başındayız!..


Dünya ekonomi basınını yakından takip edenlerin önüne oldukça sıkıntılı bir tablo konuyor. ABD Hazinesi 14,3 trilyon dolarlık ($) kanuni borçlanma limitine dayandı ve vadesi gelen ödemelerini yapmak için yeniden borçlanamayacak duruma geldi. Ama Başkan Obama'nın Demokrat arkadaşları Meclis ve Senato'da çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyetçilerden destek alıp limiti artıramıyorlar. Cumhuriyetçiler oylamaya başka önlemler de ekleyip fırsattan istifade etmek isteyince olay kilitleniyor. Hazine bu şekilde ancak 2 Ağustos'a kadar idare edebileceğini açıklayarak Demokratları ikna etmeye çalışıyor. Ama her yerde olduğu gibi ABD'de de politikacılara güvenmek zor. Anlaşamazlar da Hazine geri ödemelerini yapamaz ise ABD'nin müflis konumuna gelmesi kağıt üzerinde bile olsa piyasalar için hiç hoş olmaz. ABD'de sorun sadece bu politik çekişme değil. Merkez Bankası (FED) haziran ayı sonunda QE2 adlı parasal genişleme programını sona erdirecek. FED bu programla piyasalardan ABD devlet tahvilleri satın alıp likiditeyi artırıyor ve bu sayede varlık fiyatlarını yükselterek ekonomiye destek veriyordu. Gayrimenkul sektörü hâlâ ayağa kalkamadığı halde QE2'nin sona erdirilmesi piyasaları doğal olarak rahatsız ediyor. Avrupa'nın derdi ise meşhur üç silahşorlar. Yunanistan, Portekiz ve İrlanda iflas bayrağını çekmiş durumdalar. Ancak AB'nin EFSF adlı devlet destekli fonu, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve IMF gibi çeşitli resmi kanallardan sağlanan kaynaklarla vadesi gelen borçlarını ödeyebiliyorlar. Yunanistan en vahim durumda olanı. Çünkü borç matematiğinin çalışmadığı konusunda artık AB otoriteleri de ikna olmaya başladı ve daha fazla parasal destek verip kaynaklarını ziyan etmek istemiyorlar. Ama Yunanistan'ın borçlarını yeniden yapılandırmanın başta Yunan, Fransız ve Alman bankaları olmak üzere Avrupa'daki birçok bankaya ve hatta 200 milyar Euro'ya (€) yakın Yunanistan riski taşıyan ECB'ye büyük bir maliyeti olacak. Daha da kötüsü, Avrupa'nın opak sistemi kimin ne kadar bir borç tıraşıyla nasıl etkileneceğinin görülmesini engelliyor. Üstelik diğer silahşorların da başı kel değil. Yunanistan borcunun vadesini uzatıp tıraşlarsa diğerleri de aynı şeyi isteyecek ve o zaman Avrupa'daki bankaların yükü daha da büyüyecek. Bu sıkıntı diğer sabıkalılardan İspanya ve İtalya'ya yönelik endişeleri de artırıp Euro'yu tehdit ediyor. İspanya'da hafta sonu yapılan yerel seçimlerde iktidardaki Sosyalistlerin ağır bir yenilgi alması ve bunun yerel yönetimlerde gizlenmiş yeni açıkları ortaya çıkaracağı korkusu İspanya'ya yönelik endişeleri büyütüyor. Sonuçta AB cesaretle başı ve sonu belli, riskleri hesaplanmış bir çözüm ortaya koyamadıkça piyasalardaki rahatsızlığın da bitmesi zor. Gelişmekte olan ülkelerde belki bu tür pislikler yok ama onların da başka sorunları var. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da politik belirsizlik had safhada. Asya ve bazı Latin Amerika ülkelerinde ise giderek büyüyen bir enflasyon sıkıntısı var. Gelişmiş ülkelerdeki yatırımcıların kriz sonrasında emtia piyasalarına yönelmesiyle tarım ve enerji fiyatları hızla yükselince gelişmekte olan ülkelerdeki manşet enflasyon hızla artmaya başladı. Üstelik bu emtia fiyat enflasyonu devam ettikçe artık çekirdek enflasyona da yansıyor çünkü bu ülkelere akan sermaye sayesinde ekonomileri iç talep üzerinden hızla büyüyor. Normalde faizleri yükseltip para birimlerini değerlendirerek bu enflasyon baskısını azaltabilirler. Ama son global kriz sonrasında dünya ihracat pazarının daralması karşısında ihracata dayalı bir ekonomik altyapısı olan bu Asya ve Latin Amerika ülkeleri rekabet güçlerini zayıflatmak istemiyorlar. Bunun yerine bankalarını ve/veya sermaye kontrolleri ile yabancı sermaye girişini dizginleyip ekonomilerini yavaşlatmak istiyorlar. Piyasaların korkusu panik yapıp önlemlerde aşırıya kaçarak kaş yaparken göz çıkarmaları olasılığı. Ama Bardağın Dolu Tarafına Dikkat Bu olumsuz gelişmeler ve senaryolar piyasaları rahatsız ediyor olsa da ortada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir gerçek var. Dünya ekonomisi 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en şiddetli ekonomik daralmayı (krizi) geride bıraktı ve büyümeye başladı. 2010 yılında dünya ekonomisi 4 trilyon $ (ya da %4,8) büyüyerek kriz öncesi 2008 yılındaki 61 trilyon $'lık büyüklüğünü aştı. Ama her büyük krizden sonra olduğu gibi reel sektör verimliliği ön planda tutuyor ve işsizlik hemen büyümeye paralel gerileyemiyor. Son global kriz gelişmiş ülke merkezli olduğu için işsizlik özellikle bu tür ülkelerde çok yüksek ve otoriteler işsizliğin kriz öncesi seviyelere geri döneceğinden emin olana kadar ekonomilerini desteklemeye devam edecekler. Ve bu destekler artık bütçe tarafından değil para politikalarından gelecek. Çünkü Avrupa'daki üç silahşorlara bakan diğer gelişmişler benzer bir durumun kendi başlarına da gelebileceği olasılığını artık hesaba katmaya başladılar. Bırakın desteği, bütçe politikalarını sıkma peşindeler. Belki ABD biraz daha vurdumduymaz ama onlara da bu olasılığı "not düşürürüm" tehdidiyle S&P hatırlatıverdi. O nedenle tecrübeli yatırımcılar para politikalarının belki daha fazla gevşemeyeceğini ama mevcut gevşek politikaların uzun süre devam edeceğini gayet iyi biliyorlar. Merkez bankalarının geleceğe bakmaktansa geçmişe bakıp oluşmuş büyük stokların erimesine uzun süre yardımcı olacağını ve deflasyon yerine enflasyonu riske edeceğini görüyorlar. O nedenle dünya ekonomisinin çok klasik bir krizden çıkış dönemine girdiğine dikkat etmek gerekir (Grafik). 2008-2009 yıllarındaki sert duraklama sonrasında (# 1) gelişmekte olan ülkelerin liderliğinde yeni bir büyüme dönemi başladı (# 2). Bu büyüme krizdeki daralma şiddetinde ve hızlı olmayacak. Bu sürecin başlarında yapısal sorunlar da tamir edileceği için yavaş ama istikrarlı olacak ve uzun sürecek. Bu süreç Grafik'teki gibi düz çizgi de olmayacak. Bilanço tamir süreci acılı olacağı için özellikle ilk başlarda inişli çıkışlı olup sinirleri yıpratacak. Merkez bankaları artık yeterince destek verdiklerini düşünmeye başlayıp para politikalarını sıkmaya başlayınca bu sürecin de sonuna gelmiş olacağız (# 3). Kazananlar bu süreçte sinirleri sağlam kalıp uzun vadeli düşünebilenler ve pozisyonlarını taşıyabilenler olacak.
<< Önceki Haber Uzun sürecek bir büyüme döneminin başındayız!.. Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER