Piyasalar neden bu kadar endişeli ve ne yapılabilir?


Dünya piyasalarında beklenenlerin çok ötesinde şiddetli bir riskten kaçış yaşanıyor. (Grafik 1) Elbette ABD'nin kredi notunun düşmesi bunda etkili. Ama sorunun bunun çok ötesinde olduğu artık çok açık. Not düşüşü ile birlikte ne ABD tahvilleri satış yedi ne de ABD Doları değer kaybetti. Tersine, ABD tahvilleri hâlâ likit ve emniyetli bir liman olarak güvenliğini koruyor. Riskten kaçanlar ABD tahvillerine sığınıyorlar ve referans tahvillerin getirisi hızla geriliyor. (Grafik 2) O zaman sebep ne? Asıl sebep, dünya ekonomisinin yeniden küçülebileceğine yönelik verilerin bir anda arka arkaya gelerek yeniden dünya ekonomisinin küçüleceğine yönelik endişeleri artırmış olması. Ve belki daha da önemlisi, yatırımcıların gözünde kredi not düşüşüyle birlikte buna karşı alınabilecek önlem seçeneklerinin ve manevra alanının geçmişe göre daralmış olması. Bu köşede sıkça bahsettiğim üzere, dünya ekonomisi 2008-09 krizinde ABD ve AB liderliğinde sert bir şekilde küçülünce piyasalarda "depresyona mı gidiyoruz" paniği başlamıştı. Bu paniğin tokadıyla otoriteler arka arkaya radikal önlemler aldılar. Piyasalara bolca ve çok ucuza likidite verdiler. Finansal sistemlerindeki batıkları kamuya aktardılar. Sistem kendine gelince kredi mekanizması yeniden çalışmaya başladı. Güven yeniden tesis edildi. 2010 yılında ABD ekonomisi potansiyel büyüme oranında % 3, Euro Bölgesi % 1,9 ve dünya ekonomisi % 4,8 büyüdü. Bu, piyasalarda coşkuyla karşılandı. Çünkü herkes kamuya devredilen batıkların ancak zaman içinde ekonomilerin istikrarlı bir şekilde büyümeleri ile hazmedilebileceğini biliyordu. Ancak bu şekilde özel sektöre verilen destek harcamaları azaltılabilecek ve vergi gelirleri artabilecekti. 2011 yılına girildiğinde dünya ekonomisi yavaşlamaya başladı ama piyasalar bundan çok olumsuz etkilenmediler. Çünkü global ekonomi Japonya'daki deprem, K. Afrika ve O.Doğu'daki gerilim ve gelişmekte olan ülkelerin enflasyon ve cari açık endişeleriyle ekonomilerini dizginlemeye çalışmaları gibi bir kerelik ya da kısa süreli şokların darbesini almıştı. Bu geçici etkilerin sona ermesiyle yılın ikinci yarısında ekonomik büyüme yeniden hızlanabilecekti. Bu süreçte ABD uzun vadede ikna edici bir bütçe tasarruf programını ortaya koyacak, AB de yine kapsamlı bir planla küçüklerin borç sorunlarını çözüme kavuşturacaktı. Ama olmadı. ABD ilk çeyrek büyümesini sert bir şekilde % 1,9'dan % 0,4'e revize edip ikinci çeyrekte de beklentilerin çok altında % 1,3'lük bir büyüme açıklayınca moraller bozuldu. Yıl başında ABD'nin % 3,5 büyüyeceğini öngören piyasalar için 6 aylık süreçteki % 0,8 büyüme hayal kırıklığı demekti. (Grafik 3) Avrupa Birliği'nde de beklenen çözüm bir türlü gelemedi. Almanya bir türlü piyasa dostu çözümlere yanaşmadı. Uzun tartışmalar sonrasında en kapsamlı çözüm diye ortaya konan destek programı bile Yunanistan ve diğerlerinin sorununu temelden çözmek açısından yetersiz çıktı. Köpek kuyruğunu sallayacağına kuyruk köpeği salladı ve İspanya ve İtalya gibi devler de krizin kapsama alanına girdi. Yetmedi, ABD'de de politikacılar Avrupalı meslektaşlarına özenip basit bir borç limiti sürecini bile doğru yönetemediler. Sonunda limit arttı ama kredi notu düştü. Piyasalar ne istiyor? Bugün dünya ekonomisi kesinlikle 2008'den çok daha iyi durumda. Depresyon riski gündemde olmadığı gibi yavaşlayan ekonominin yeniden resesyona gireceği kesin değil. Gelişmekte olan ülkelerde de büyük olasılıkla 2008 krizindeki panik geri çekilme olmayacak. Ama piyasaların bunları görecek gözleri yok. 2008 krizinde batıkların devlet borcuna dönüştüğünü görerek bu borçların doğru yönetilebileceğine, yani zaman içinde bu borçların hazmedilebilir hale gelebileceğine inanmamaya başladılar. Son günlerde arka arkaya gelen yavaşlama verileri ve politik beceriksizlikler bir de not düşüşüyle desteklenince piyasalar bir anda uyandılar. Güvenlerini kaybettikleri belli. 2008 benzeri bir panikle risk iştahlarını azaltıyor ve yine otoritelere kendilerine gelip bir şeyler yapmaları için tokat atıyorlar. Bu süreçte not düşüşü tetiği çeken bir faktör oldu. Otoriteler bu tokatla kendilerine gelseler de bu sefer ellerindeki imkanları daha kısıtlı. Artık 2008'deki gibi kamudan destek gücü yok. S&P'nin not düşüşü bu yolu kapattı. Yakın vadede Fransa ve İngiltere gibi sorunlu ekonomilerin de notu düşebilir. Hatta ekonomiye destek vermek için gevşetilmesi gereken bütçe politikaları belki de kısa vadede sıkılmak zorunda kalacak. Tüm yük artık para politikalarına binecek. Ama para politikalarında da bugüne kadar birçok şey denendi. Faizler sıfırlandı, uzun süre düşük gideceği neredeyse taahhüt edildi ve parasal genişleme politikaları uygulandı. Ama tüm bunlara rağmen ekonomik büyüme yavaşlıyorsa sorun var demektir. Artık politikacıların ve otoritelerin tiyatrolarla vakit kaybetmeyip 2008'dekilerden de radikal ve yaratıcı yeni önlemleri masaya koyup piyasanın önüne geçmeleri gerekiyor. Aksi takdirde piyasalardaki bu düşüş başlı başına dünya ekonomisini resesyona sokan faktör olacak. FED ve diğer merkez bankalarının tek çaresi eşzamanlı ve yüksek miktarda parasal genişleme stratejilerine başvurup bunun emtia dışındaki hisse senedi, şirket/banka tahvili, konut gibi riskli varlıklara akmasını sağlamak. Aynı zamanda AB'nin kamu maliyesinde tek vücut haline gelip ortak tahville borçlanması, bu tahvillerle batık ülkelerin borçlarının yer değiştirmesi ve elbette bunun yapılabilmesi için de küçüklerin büyüklere egemenliklerini devretmeleri gerekiyor. Ya bu tür radikal önlemlere başvurulacak ya da kargaşa daha da büyüyüp ABD'nin ve özellikle Euro Bölgesi'nin kurumsal yapılarını yıkacak. Türkiye ekonomisi bu kargaşanın tam ortasında ama son derece de iyi bir konumda. Zaten istenen olacak; hızlı büyüyen ekonomi yavaşlayacak ve açıkları daralacak. Her şeyden de önemlisi ABD ve AB'den çok farklı olarak piyasaların önünde gitmeye çalışan ve bunda da başarılı olan bir ekonomi yönetimi var. Buna rağmen benzer bir riskten kaçış Türkiye'de de yaşanıyor çünkü dünyanın diğer taraflarında yaşanan kan kaybının Türkiye'ye yatırım yapmış olanların da pozisyonlarını azaltmalarını gerektirdiği anlaşılıyor. Zaten gerektiğinde bunu kolayca yapabilecekleri için buradaydılar. Yurtiçindeki yatırımcılar da robot değil, buna eşlik etmek zorunda. Buna karşı bizim yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Geri dönüş, gelişmiş ülke otoritelerinin ne kadar radikal ve yeni önlemleri ne zaman masaya getireceğine bağlı.
<< Önceki Haber Piyasalar neden bu kadar endişeli ve ne yapılabilir? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER