Yiğit Abdurrahman Paşa


Budapeşte'de Kale'yi gezerken, arkadaşlarımız dediler ki: "Macaristan'a Hungaria yani Hun ülkesi deniliyor. Hun Hükümdarı Atilla buraya gelmiş. Osmanlı'nın Nazlı Budin dediği bölgeyi kardeşi Buda'nın emrine vermiş. Buda orasını geliştirmiş, güzel eserler ortaya koymuş. Onun bu başarıları Atilla'yı hasede sevk etmiş ve ileride benim önüme geçer diye Buda'yı katletmiş. Halk, masum olarak öldürülen Buda'ya karşı acıma ve mazlumun yanında olma düşüncesiyle bu bölgeye onun adını vermiş... Yani Tuna'nın Avrupa yakasına Buda diyorlar. Atilla ismini de bir caddeye vermişler; o kadar!.." Biz Kapisztran Meydanı'ndan bunları konuşa konuşa, Osmanlı'nın son valisi Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa'nın Macarlar tarafından yaptırılan mezarının yanına geldik. Gerçekten Macarlar "Kahraman Düşman" dedikleri Abdurrahman Paşa'mızın mezarını çiçeklerle süslemişler. Mezarının üzerinde her çeşit rengârenk çiçekler açmış... Çok bakımlı... Keşke biz Gül Baba'mızın kabrini öyle bakabilseydik... Bu yiğit paşamız Avusturyalıların çok güçlü ve karşı konamaz saldırıları karşısında, bütün askerlerini gönderip yüz tane fedaisi ile iç kaleye çekiliyor. Çok rahatlıkla kaçıp kurtulabileceği halde, "Bize yakışmaz... Osmanlı'nın şanına leke sürdürmem!.." diyerek koca bir ordu karşısında tam kırk gün direniyor... En sonunda şerefle şehadet şerbetini içiyor. Macarlar kendi dillerinde çok güzel bir ifade kullanıyorlar. Türkçesi şöyle: "145 senelik Türk hâkimiyetinin son Buda Valisi Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa, bu mezarın yakınında 1686 Eylül ayının ikinci günü öğleden sonra hayatının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun." Aslında Macarlar Osmanlı'dan memnun idiler. Adil ve merhametli vali paşalarımız yerli halkın gönüllerinde taht kurmuşlardı. Bu durumu Macar idareci ve siyasiler en üst makamdan ifade etmekten çekinmiyorlar... Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt, bir İspanyol gazetesine yaptığı açıklamada, Türkler tarafından yüz elli yıl idare edilmiş olmalarını bir şans olarak gördüğünü, bugünkü varlıklarını Türklere borçlu olduklarını söylemişti. Gerçekten de öyledir. Macarların Avusturya'ya karşı hürriyet hareket ve kıyamlarını Osmanlı daima desteklemiş ve kendisine sığınanları hep himaye etmiştir. Hatta Osmanlı'nın koruduğu Türk âşığı Macar Kralı İmre Thököly, mührüne şu sözleri kazıtmıştır: "Muhibbi Âl-i Osman'ım, itaat üzereyim emre /Kral-ı Orta Macarım ki, namım Thököly İmre" Türkiye'ye sığınanlardan birisi de Lajos Kossuth'tur. 1.120 kişilik kafilesiyle beraber Lajos, Sultan Abdülmecid tarafından kabul edilmiş ve Kütahya'ya yerleştirilmiştir. Lajos, "Bugün hayatıma ve hürriyetime sahip oluşum, Avusturya ve Rusya'nın tehditlerine ve baskılarına rağmen, beni arkadaşlarımı koruyan Türkler sayesindedir." demiştir. Sultan Abdülmecid ise, bütün tehdit ve baskılara şöyle cevap vermiştir: "Ecdadımın 600 seneden beri bunca fedakârlıkla muhafaza ettiği himaye hakkım ortadan kaldırılmak isteniyor. Bir Macar'ı 50 bin Osmanlı kanı dökerek yine muhafaza ederim!.." Bu müthiş sahipleniş, inanıyorum ki, Macarların milli hâfızasında ve şuuraltı derinliğinde Türkiye'ye ve insanlarımıza bakışta olumlu meyveler verecektir...
<< Önceki Haber Yiğit Abdurrahman Paşa Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER