Öyle de bir bıraktırırlar ki...


Tarihçilere bırakalım derler, bırakmazlar. Çünkü "tarihçilere bırakalım" lafı, bizim Türkçe'mizde değil ama bürokrasinin Türkçe'sinde üç anlama gelir. Bir: Tarihçilere bırakırmış gibi yapalım ama bırakmayalım. İki: Tarihçilere bırakalım ama aralarından "bizim kafamızda" olanları seçip onlara bırakalım. Ya da üç: Tarihçilere bırakalım ama bizim istediğimiz sonuçları çıkarsınlar. "Bizim işimize gelmeyen bulgulara ulaşan tarihçinin anasını ağlatalım" gibi yan anlamlar da ekleyebilirsiniz isterseniz... Fakat Taner Akçam'a çekecekleri şut daha şimdiden direkten döndü. AİHM direğinden. Taner Akçam, "Ermeni kırımı" meselesini araştıran en yetkin tarihçimiz. Türkiye'de yaşatılmayacağını bildiği için Amerika'da, Minnesota Üniversitesi'nde çalışıyor. Daha önce içeri atmışlardı, kaçmıştı. Şimdi gene hiç olmazsa "gıyabında" hüküm giydirmek isteyeceklerdi (bedenine ulaşamazlardı ama hiç olmazsa bu dümenle kitaplarını yasaklayabilirlerdi), yürümeyecek. Çünkü Taner Akçam hemen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne koştu ve şu ünlü "301. maddenin" düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna dair karar aldırdı. Ortada Akçam aleyhinde (henüz) bir gelişme yok ama "prensip olarak" aldırdı. Bilindiği gibi, Türk Ceza Kanunu'nun sözkonusu maddesi, hiçbir ülkenin hukukunda olmayan bir garabetle, "Türklüğe hakaret" ile ilgili. Hani şu, kontrgerilla örgütünün Hrant Dink'i öldürmesine kadar varan keyfiyet... AKP iktidarı bu maddeyi "yumuşatmış" ama kaldırmamıştı, Dink'in vurulmasından sonra. Artık keyfe keder uygulanmıyordu ama madde yerli yerinde duruyordu. (Bir tek Kürt politikacısı çıksın da bu konuda iki söz söylesin! Hadi BDP üyeleri, hadi arslan parçaları, hadi saçı dökülmüş samanlık güzeli, hadi çok bıyıklı erkek sinemacı, bekliyoruz...) Hükümet iyi niyetli davrandı ama bürokrasi pek öyle yapmayabilir... Avrupa hukukunda böyle bir madde olmadığı gibi, böyle bir maddeye içerik sağlayacak tanım bile yok. "Francitude", "Deutschlichkeit", "Englishness" gibi kavramlar Fransız, Alman, İngiliz dillerinde yok ki bunlara dayanılarak suç üretilebilsin! Bunlar ancak o dillerin şairlerinin uydurdukları (örneğin şiirlerini Fransızca yazan Senegalli sömürge şairi Leopold Sedar Senghor) ve genel kabul görmemiş "hoşluklar"... Yani, Türk devletine hakaret suçu olur, Türk milletine hakaret suçu olur, ama "soyut bir Türklük kavramına" hakaret suçu olmaz. Kaldı ki, "Ermeni kırımını kabul ya da reddetmek", hiçbir şekilde "Türklüğe" hakaret ya da tam tersine onu övme sayılamaz. Bu abestir. Asıl konuyla alakası yoktur! Aksini düşünüyorsanız, "bir Türk başbakanı olan Adnan Menderes'i idam edenleri" de "Türklüğe hakaret etmiş" sayalım! Gene kaldı ki, bir tarihçinin Ermeni kırımını "kabul etmesi" başka şeydir, bir devlet yetkilisinin kabul etmesi bambaşka şey! Siz politikacı olarak çeşitli nedenlerle kabul ya da reddedebilirsiniz, ama bilim adamının araştırmasına da yargısına da karışamazsınız. Evet, tarihçilere bırakacaksın gerçekten. Bırakmazsan işte böyle bıraktırırlar gülüüm... Yapmaya çalıştığın reformlara bürokrasinin taş koymaya çalışmasından bıkkınlık geldiyse (umarım artık gelmiştir!), tek çare şu maddeyi toptan kaldırmak ve ileride AİHM ile yeniden papaz olmamaktır.
<< Önceki Haber Öyle de bir bıraktırırlar ki... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER