Sel ve kasırga geleceğin korkusu

Uzmanlara göre küresel ısınma, okyanuslarda sıcaklık artışına neden olacak. Bu da yaşadığımız yüzyılda özellikle tropikal bölgelerde daha şiddetli ve sık kasırgalarla sel baskınlarına yol açacak

Sel ve kasırga geleceğin korkusu

Saatte yaklaşık 200 kilometre hızla esen büyük bir rüzgar, geçen yıl ağustos ayının son günlerinde ABD'de Louisiana, Mississippi ve Alabama'dan geçti. Geçmekle kalmadı, her şeyi sildi süpürdü; geride de büyük bir enkaz bıraktı. Çok sayıda insan, yaşadıkları yerleri terk etti, yüzlercesi öldü, birçok yerleşim yeri sular altında kaldı. Bu büyük rüzgarın adı, Katrina kasırgasıydı. Atlas Okyanusu'ndan doğmuş, ABD kıyılarına çıkmıştı. Ardından başka ölümcül kasırgalar oldu; Katrina'yı yine ABD güneyinde panik yaratan Rita izledi.Uzmanlara göre küresel ısınma yeryüzünde, dolayısıyla da okyanuslarda sıcaklık artışına neden olacak. Kimi uzmanlar, önümüzdeki yüzyılda özellikle tropikal bölgelerde fırtınalar, kasırgalar ve sellerin daha sık görüleceğini ileri sürüyor. Kimileri de sıcaklık artışının kasırgaların sıklığını değil, şiddetini ya da yağış miktarını artıracağını savunuyor. Okyanusların sıcaklığının artması, kasırga oluşumu için gereken temel koşullardan biri.Bu nedenle birkaç araştırmanın bulgularından hareketle 21. yüzyılda beklenen sıcaklık artışlarıyla birlikte kasırgaların şiddetinin daha yüksek, getireceği yağış miktarının şimdikinden çok olması bekleniyor. 1975 ve 1989 yılları arasında 171, 1990 ve 2004 yılları arasında 269 kasırga olmuş. Okyanus kıyısında olmadığımız için Türkiye'nin kasırgalar açısından şanslı bir ülke olduğunu anlatan Prof. Mikdat Kadıoğlu, son yıllarda hortum sayısındaki artışın büyük maddi hasarlar ve can kaybına nedeni olduğunu söyledi. Son 10 yılda durum Kadıoğlu, Türkiye gibi tropiklerin dışındaki ülkelerde de, şiddetlenen yağışlardan dolayı, şehirlerdeki ani sellerin sayısında da artış olduğunu belirterek, "Artık deprem, sel gibi tehlikeler, hızla artan çarpık yerleşim bölgelerinde daha fazla afete dönüşebiliyor. Bir hesaba göre, 1990-2000 arasında meydana gelen doğal afetlerin sayısının, 1900-1940 yıllarında meydana gelenlerden 7 kat daha fazla. Yani, insanlık afetlere karşı 7 kat savunmasız ve bir o kadar da doğaya karşı saygısız hale gelmiş. Doğal tehlikeler, hızla artan çarpık yerleşim bölgelerinde, bilimsel uyarıları ve afet yönetimini ciddiye almayan ülkelerde daha fazla afete dönüşebiliyor" diye konuştu. 5 megakent tehlikede BM Acil Yardım Başkanı Jan Egeland, en riskli megakentleri şöyle sıraladı: Tokyo (Japonya), Mexico City (Meksika), Bombay (Hindistan), Sao Paulo (Brezilya), Delhi (Hindistan)Dünya nüfusunun artması ve ekonomik yaşamdaki değişime bağlı olarak kentlerin nüfusları da giderek artmakta. Birleşmiş Milletler (BM), 2030'da dünya nüfusunun ortalama yüzde 60'ının kentlerde yaşayacağını öngörüyor. Kentleşme oranı gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere oranla çok daha hızlı ve bu nedenle sağlıksız bir artış gösteriyor. Günümüzde kentlerde yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 9'u megakent olarak adlanan büyük şehirlerde yaşıyor, bu da 280 milyon kişi demek. Önümüzdeki 10 yılda megakentlerde yaşayanların 350 milyona ulaşması bekleniyor. Göçler sürüyor Günümüzde 22 şehir megakent kategorisinde ve bunların 4 tanesi endüstrileşmiş ülkelerde yer alıyor. Bilhassa uluslararası çalışan büyük endüstri, iş ve finans firmaları için megakentler, büyük kâr ve gelişme olanakları sunuyor. Buna bağlı olarak günümüzde dünyanın ekonomik açıdan büyük ve önemli ürünlerinin beşte biri, 10 megakentte üretilmekte. Bu durum kırsal nüfusun artan bir hızla megakentlere göçmesine neden oluyor. Buna bağlı olarak megakentlerin taşıdığı sosyal ve ekonomik riskler de kırsal alanlara oranla çok daha yüksek. Riskin gerçekleşmesi durumunda megakentlerin kayıpları da büyüyor. Bu risklerin başında deprem, tsunami, volkan, sel, kasırga gibi doğal afetler geliyor. Bu açıdan ele alındığında doğal afetlerin megakentlerde yol açacağı kayıpların ülke hatta dünya ekonomisinde onarılamaz kayıplara yol açacağı da aşikar. İstanbul ilk 5'te yok Ayrıca belirtmek gerekir ki, okyanus kıyısında yer almaması sebebiyle bu ilk beş şehrin içinde olmayan İstanbul, gene de doğal afetler açısından en riskli megakentlerden biri. Bu risk faktörünün tetikleyen en büyük neden ise, şehrin çarpık yapılaşması. Önümüzdeki günlerde, İstanbul ayrı bir konu olarak dizimizde yer alacak.BM Acil Yardım Başkanı Jan Egeland, Kobe'de yapılan Dünya Afet Önleme Konferansı'nda en riskli beş megakenti şöyle açıkladı: 1. Tokyo (Japonya): Nüfusu 35.3 milyon. En büyük tehlikeleri deprem, tropikal fırtına ve hortum. 2. Mexico City (Meksika): Nüfusu 19 milyon. En büyük tehlikeleri deprem, volkan, hortum. 3. Bombay (Hindistan): Nüfusu 18.3 milyon. Tehlikeleri deprem, sel, tropikal fırtına. 4. Sao Paulo (Brezilya): Nüfusu 18.3 milyon. Tehlikeleri sel, hortum. 5. Delhi (Hindistan): Nüfusu 14.1 milyon. Tehlikeleri deprem, sel, hortum. MİLLİYET
<< Önceki Haber Sel ve kasırga geleceğin korkusu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER