'Vatandaşı yolunacak kaz gibi gören iktidara mektup'

Ekonomist Süleyman Yaşar, dünya ham petrol fiyatlarının yüzde 50 azalmasına rağmen bunun Türkiye'deki benzin fiyatlarına yansımamasını dikkat çeken bir yazıyla kaleme aldı.

'Vatandaşı yolunacak kaz gibi gören iktidara mektup'

Yazısında Türkiye'nin ihraç ürünlerinde rekabet gücünü kaybettiğine değinen ekonomist Süleyman Yaşar,  sanayide çalışan işçi sayısının son açıklanan verilere göre geçen yıl Mayıs- Kasım ayları arasında yaklaşık 100 bin azaldığını belirtti.

İşte Süleyman Yaşar'ın "Sanayi durdu bakalım şimdi kimi suçlayacak" başlıklı köşe yazısı:

Dünyada ham petrol fiyatları yüzde 50 oranında azaldı. Ama ham petrol fiyatlarındaki bu gerileme Türkiye’de iç fiyatlara yüzde 15 oranında yansıtıldı.

Niye ham petrol fiyat artışları hemen iç fiyatlara aynı oranda yansıtılırken fiyat düşüşleri yansıtılmıyor peki? Yansıtılmıyor çünkü devlet vergi gelirlerinin üçte birini petrol ürünleri üzerine koyduğu dolaylı vergilerden alıyor. İşte bu nedenle hükümet petrol fiyatlarındaki gerilemeyi iç fiyatlara yansıtmıyor.

Gelelim petroldeki fiyat gerilemesinin Türkiye’de iç fiyatlara yansıtılmayınca neler olduğuna…

Olan şu; dünya ham petrol fiyatlarındaki gerileme diğer ülkelerde aynı oranda iç fiyatlara yansıyınca bu defa Türkiye ihraç ürünlerinde rekabet gücünü kaybetti.

Peki, nasıl anlıyoruz bu rekabet gücündeki kaybı?

Hemen cevaplayalım bu soruyu; önceki gün açıklanan iş gücü verilerine baktığımızda sanayi kesimi Mayıs 2014’te 5 milyon 364 bin kişiyi istihdam ederken aynı sektörde kasım ayında istihdam 5 milyon 273 bin kişiye geriledi. Ekonomide bildiğimiz yeni bir teknolojik gelişme olmadı. O hâlde emek verimliliği de artmadığına göre sanayi kesiminde istihdamın beş ayda yaklaşık 100 bin kişi gerilemesi üretimin azaldığını bize gösteriyor. Tabii bunun nedeni açık, Türkiye’de imalat sanayiinin rekabet gücünü kaybettiği için üretim geriliyor. İşte rekabet gücü kaybının nedeni de petrol fiyatlarının iç fiyatlara yansımamasından kaynaklanıyor.

Niye böyle bir tespit yapıyoruz?

Yapıyoruz, çünkü Türk parası nominal olarak değer kaybettiği hâlde reel olarak değerleniyor. Bir de hemen hatırlatalım, bu arada rekabet gücündeki kayıp nedeniyle beş ayda işsizlik yüzde 8,8’den yüzde 10,7’ye yükseldi. Yani keyfî ekonomik uygulamalar girdi maliyetlerini artırdığından yatırımların yapılmasını engelliyor. Yatırım olmayınca büyüme hızı azaldığından işsizlik çoğalıyor.

Kısaca bir yandan öngörülemeyen hukuk sistemi bir yandan ekonomik akla uygun olmayan vergi tahsilâtı Türkiye sanayiini durdurdu. Bu arada hatırlatalım, faizleri indirmediği için Merkez Bankası’nı suçlayan hükümet petrol fiyatlarını indirmediği için bakalım şimdi kimi suçlayacak?
 
***
 
Vatandaşı yolunacak kaz gibi gören iktidara mektup
 
İktidarın son dönemde vatandaşı yolunacak kaz gibi gördüğünü belirtince konuya ilişkin yine pek çok okuyucudan elektronik postalar geldi. 

İşte bu elektronik postalardan bir tanesi şöyle:

“Ben Birleşik Krallıkta yaşamakta ve çevirmen olarak geçimimi sağlamaktayım.

İşim gereği mahkemelere ve polis karakollarına girip çıkmakta ve Britanya devlet kurumları ile iştigal etmekteyim.

İki devlet sistemini kıyasladığımda bazen çok tuhaf oluyorum! Örneğin bir araba satılırken sadece barbarca bir Özel Tüketim Vergisi ödenmesi değil ama arabanın fiyatına ÖTV ekleyip ikisinin üzerine KDV konması gibi akıl almaz bir sistem.

Yani verginin dahi vergisini almak!!!! Örneklere baktım 60,000 Euroluk bir araba 170,000 Euro oluyor!

Ya da İkinci el araçların satışını 1- Notere yaptırtmak, 2- İkinci el araç satışından dahi KDV almak!

Ben zaten Noterlik kurumunu özünde devletin vatandaşına olan sonsuz güvensizliği olarak lüzumsuz bulurum. Demokrasilerde (Aksi yetkili makamlarca kanıtlanmadıkça) vatandaşın beyanının esas olması gerekiyorsa Noterlik lüzumsuz, asalak ve masraflı bir bürokrasidir.

Ayrıca ülkede Ulaştırma bakanlığı varsa başka ne işleri var, gitsinler araç kayıtlarını tutsunlar.

Ya da kimlik kartının/ plakanın/ pasaportun v.b. tasarımını değiştirip herkesi yenilemeye zorunlu kılmak, yüksek fiyatla vatandaşa vermek! Britanya ve ABD gibi ileri demokratik ülkelerde kimlik kartı diye bir şey olmaması ayrıca bahse değer…

İnanın Türkiye pasaportumu 2008’den beri yenilemedim! Britanya pasaportumu postaya koyarak sadece 65 Sterline yeniletiyor ve dünyanın (birkaç ülke hariç) her yerine, ama bana en az 350-400 liraya patlayacak Türkiye pasaportuyla hepsi minik minik Latin Amerika ve İslam ülkesi olan 60-70 ülkeye gidebiliyorum. Bürokrasisi de cabası.

Aslında örnekler o kadar çok ve aptallaştırıcı ki bazen kendimi 1960’larda yurtdışına giden Alamancılar gibi hissediyorum. –H.P.”
<< Önceki Haber 'Vatandaşı yolunacak kaz gibi gören iktidara mektup' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER