'Çarpmaya hazırlıklı olun'

Son yaşananlar ve hukukun askıya alınması Türkiye'yi ne kadar zayıflattı?

'Çarpmaya hazırlıklı olun'

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ortaya çıkan ilişkiler, sonrasında binlerce kişinin görevden alınması, hukukun askıya alınarak yargının çalışamaz hale getirilmesi Türkiye'ye nasıl bir zarar verebilir? Radikal Yazarı Orhan Kemal Cengiz'e göre bu durumun ortaya çıkardığı ve beklememiz gereken; 'Çarpmaya hazır olmak'...
İşte o yazı

*** 

Çarpmaya hazırlıklı olun

Bu yolsuzluk soruşturmalarının siyasete bir darbe niteliğinde olduğunu söyleyen dostlarımız, şu anda hukuk sisteminin tamamen askıya alındığını görmek istemiyorlar.

Soğuk algınlığından kıvranırken, ülkenin durumuna ilişkin olarak sağlıkla ilgili metaforlar geliyor insanın aklına ister istemez. Ben genel fotoğrafı şöyle görüyorum: Türkiye şu anda, vücudunun savunma sistemi yavaş yavaş ortadan kalkan bir hasta gibi. Her türlü mikrop, her türlü yıkıcı hastalık, savunma sisteminin son kaleleri de yıkıldıktan sonra vücuda girebilir ve kırıp geçirebilir.

Murat Belge, Türkiye’deki atmosferin 1960 darbesi öncesindeki duruma benzediğini söylüyor. Kimileri Belge’nin sözlerine “yine mi darbe öcüsüdiyerek karşı çıktılar. Açıkçası ben de Belge gibi düşünüyorum. Buz üzerinde yürüdüğümüzü, üzerinde yürüdüğümüz zeminin
giderek inceldiğini ve bir süre sonra hep birlikte buzlu sulara düşebileceğimizi düşünüyorum.

“Darbeden” söz ettiğinizde, bunu hayal ürünü zanneden insanlar, o kadar kolay ve süratle ülkenin öyle bir ortama sürüklenebileceğini anlamıyorlar. Üç tane bomba patlar, beş tane suikast olur, ekonomi bir anda şirazeden çıkar falan derken bir bakmışsınız ki bütün “koşullar” hazır hale gelmiş. Bütün bunların kolayca olabileceği bir ortama doğru hızla ilerliyoruz maalesef.

Kurumlar kilitlenmiş durumda. Yargı işini yapamıyor. Polis, savcıyı dinlemiyor. Emniyetin yetişmiş kadrolarının neredeyse tamamı görevden alınmış durumda. MİT bütün enerjisini insanları fişlemek için harcıyor. “Orduya kumpas kurdular” sözü darbeci ruhu yüz binlerce kilometre uzaktan çağırabilecek kadar kuvvetli bir mesajdı. Hemen ardından Genelkurmayın art arda basın açıklamaları gelmeye başladı. Bütün Ergenekon ve Balyoz sanıkları bir kumpasla içeri girmişler, emniyet ve yargı bir çetenin elindeymiş, hükümette iş kendisine yönelik yolsuzluk iddialarına gelince hukuku ayaklarının altına almış çiğniyormuş. Bütün bu fotoğrafın, müstakbel cuntacı adaylarında nasıl bir duygu hali yarattığını zannediyorsunuz?

İçine sürüklendiğimiz durumdan, hiç kimsenin hiç kimseyi suçlayarak çıkabilmesi mümkün değil. Bu yolsuzluk soruşturmalarının siyasete bir darbe niteliğinde olduğunu söyleyen dostlarımız, şu anda hukuk sisteminin tamamen askıya alındığını görmek istemiyorlar.
Bir cinnet haliyle karşı karşıyayız. Bir savcı çıkıyor ve Başbakan tarafından tehdit edildiğini iddia ediyor. Somut detaylar veriyor, “Şu ilde, otelde, yüksek yargıdan iki kişi geldi ve bana ‘Bu soruşturmayı durdur; yoksa senin için hayırlı olmayacakmış’ dediler” diyor. Bir savcı, yanlış çıkması halinde bütün mesleki kariyerini sonlandıracak böyle bir iddia atıyor ortaya. İkinci yolsuzluk soruşturmasının hâlâ uygulanmayan mahkeme kararları, son birkaç haftada olan bütün bu çılgınlığı görünce, “Yok imkânsız, bu savcının dedikleri olamaz” diyebiliyor musunuz? Velev ki, tehdit olmasın sırf iki kişi böyle bir görüşme için gönderildiyse bile durum yeterince ağır değil mi? Bugün hükümeti rahatsız eden işlerin soruşturulamamasının, bir zamanlar askerlerin kendilerine bahşettikleri mutlak dokunulmazlıktan ne farkı var? Gerçi o da tam olarak ortadan kalkmadı işte gördük Uludere katliamında ne olduğunu...

Koca bir kentin karanlığa gömülmesi gibi, bünyemizin savunma sistemi de yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Sonra, kapıdan girecek bir tek virüs bile o koca bünyeyi yerle yeksan edebilir. Durum hiç ama hiç parlak görünmüyor... 
<< Önceki Haber 'Çarpmaya hazırlıklı olun' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER