Demirel'in kurduğu en önemli cümle!

Ecevit'in bir dönem sağ kolu, manevi evladı olan Hüsamettin Özkan'a en yakın gazeteci Nuray Başaran'dan olay olacak açıklamalar...

Demirel'in kurduğu en önemli cümle!

Hüsamettin Özkan 'hayır' deyince asker Süleyman Demirel'i istedi Askerler Demirel'e, "Mesut Yılmaz'ın yerine Başbakan Yardımcılığı" teklifi götürdüler... Son günlerde Ergenekon operasyonu ve darbe günlükleri nedeni ile gündeme gelen, "Askerlerin siyasete müdahil olması" girişimlerinde, "Ecevit gitsin, Özkan gelsin" formülü tek operasyon değildi... Aynı dönemde DSP hükümetine bulunan formüllerden birisi de Köşk'ten yeni inen Demirel'in, Mesut Yılmaz'ın yerine dışarıdan kabineye Başbakan Yardımcısı olarak girmesiydi. O dönem içerisinde aldığım notlarla ilerde çıkarmayı düşündüğüm kitaptaki bazı anekdotları bugün aktarmayı tarihe not düşmek olarak zaruri görüyorum. Daha birçok detayın bulunduğu notların bu olaya ilişkin bölümü şöyle; Yıl 2001. Başbakan Ecevit'in kurmaylarından Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik Hindistan gezisi sonrası sürpriz bir kararla istifa ediyor. İrtemçelik, milletvekili masalarına "Başbakan, başbakanlık yapamıyor… Bunu saklamamamız lazım" notunu da iliştiriyor. Bakan İrtemçelik'in bu istifası aynı zamanda Ecevit'e karşı başlatılan siyasi hareketin fitilini de ateşledi. Ecevit, Hindistan gezisi sonrası hastalandı. Uzun süre Ecevit'in hastalığı tartışıldı. Ecevit'in ekonomik ve sağlık problemleri nedeniyle zor günler yaşadığı yıllar. Başbakanlık makamında yazar kasaların atıldığı, benzin parası bulamayan şoförlerin kamyonlarıyla Başbakanlık binasını basmaya yeltendiği dönemler. Hüsamettin Özkan bir hafta sonu Bodrum'a çağrıldı ve bazı paşalar (aralarında emeklilerin de bulunduğu) Özkan'ın yüzüne. "Başbakan sen ol. Ecevit yerini sana bıraksın" dediler. Bu sözleri Ecevit'i güçsüzleştirme operasyonu olarak algılayan Özkan, "Ecevit'le geldim, Ecevit ile giderim" cevabını verdi. Sadece paşalar değil iş dünyasından önemli simalar da aralarında toplantılar yaparak Ecevit'in yerine kimlerin geçmesi gerektiği yönünde zihin egzersizleri yaptılar. DSP içinde bir grup milletvekili de Demirel'den sonra köşke çıkmaya çalışan Mesut Yılmaz'a da tepkiliydiler. Yılmaz ve ANAP ile ilgili yolsuzlukların ayyuka çıktığı bir dönem... Hatta DSP'li eski Bakan Ertuğrul Kumcuoğlu, "şu şaibeli ANAP'tan artık kurtulalım" demekten bile çekinmiyor. Bunun üzerine Yaşar Topçu bir formül geliştiriyor ve "Tamam ANAP'tan kurtulalım. Demirel'le yola devam edelim" teklifini getiriyor. Hatta bu teklifinin içini de dolduruyor; "ANAP ve DYP'deki Demirel taraftarı vekilleri toplayalım. Demirel bir grup kursun ve hükümet ortağı olsun. Yılmaz'ın yerine Başbakan Yardımcısı olsun." Yani... ANAP'sız Demirel'li bir hükümet... Bu konuşmalardan bir süre sonra o dönemin bazı Kuvvet Komutanları bazı siyasilere aynı formülü dile getirmeye başladılar: "Ecevit'in hastalığından dolayı Türkiye'nin yıprandığını" belirterek. Demirel'li hükümet artık devletin üst seviyede gündemindeydi. Yani, dışardan Demirel'in Başbakan Yardımcısı olarak atanması için kollar sıvanıyor... Askerler görüştüğü bazı DSP'li milletvekillerine "Demirel'in kabineye ‘Derviş modeliyle' başbakan yardımcısı olarak atanmasının mümkün olup olmayacağını" soruyorlar. Böyle bir atamanın hükümete güç katacağını, hem de Demirel'in tecrübelerinden hükümetin faydalanmasının doğru olacağı notlarını da ekleyerek. Bunun üzerine dönemin bazı kuvvet komutanlarıyla görüşen vekiller Özkan'a olayı anlatırlar. Bu konuşmalar birkaç kişi arasında kalır. Fikir egzersizleri yapılır. Ama araya tüm dünyayı şoka sokan 11 Eylül faciası girer... 11 Eylül olayları nedeniyle konu derin dondurucu koyulur. 11 Eylül olaylarının şoku yavaş yavaş atlatılınca konu tekrar gündeme gelir... Bir gün Meclis'te otururken, o günlerde DSP'nin en önemli isimlerinden ve Özkan'a yakın vekillerden birisi yanıma geldi. Ben de o günlerde Demirel'i yakından izliyorum. Çünkü Demirel'i ziyarete gidenlerin "Baba siyasete geri dön" dediği, Demirel'in de "dönmem" diye ayak direttiği günler. Şu anda adını açıklayamayacağım bir milletvekili Demirel'e "Aktif siyasete ne kadar yakınsınız" diyor... Demirel de oturduğu Güniz Sokağı işaret ederek, "Siyaset bana buradan sokak mesafesindedir" diyor. Bu nedenle zaten Demirel medyanın baş gündemindeydi. Milletvekilinin Demirel'le ilgili kabineye dışarıdan eklemlenmesine ilişkin verdiği bilgiyi çok önemsedim. Bu bilgiyi test etmek için Demirel'in Köşk'ten indikten sonra geleneksel hale getirdiği çarşamba toplantılarına gittim. 2001 Ekim ayı. Her zamanki gibi Demirel'in etrafı Türkiye'nin her tarafından gelen konuklarla doluydu. Akın akın gelen insanlar Demirel'e hem sorunlarını anlatıyor, hem de "siyasete dön" çağrısı yapıyorlardı. Gelen gidenin haddi hesabı yoktu. Bir süre sonra Demirel'e özel bir görüşme yapmak istediğimi söyledim. Demirel, Güniz Sokak'taki alt kattaki konuklarını ağırladığı salonun tam karşısında bulunan küçük bir odaya beni aldı. Doğrusu duyduklarımı Demirel'e sormak ve söylemenin de zorluğunu yaşıyordum. Salonda beklerken zaman zaman, "Çıkıp gitmeyi" bile düşündüm. Sonra da kendi kendime dedim ki, "Devletin önemli isimleri bunları Demirel'e söyleyebiliyorsa, ben neden söylemeyeyim? Neden sormayayım?" Kendimi telkin edip, cesaretle sordum; "Yazılmak üzere sormuyorum. İzniniz olursa yazarım. Size sayın Başbakan'ın hastalığı nedeni ile tecrübelerinizden faydalanmak üzere bir teklif gelmiş ya da gelmek üzere. Sizin dışardan Derviş gibi Başbakan Yardımcısı olmanız isteniyormuş. Buna ne diyorsunuz?" Demirel bunu kimden duyduğumu sordu. Bu konuda sessiz kaldım. Belli ki benden önce kendisine bu teklif yapılmıştı. Bunu hissettim... Demirel, en önemli cümleyi şöyle kurdu; "Eğer devletimin ve milletin bana ihtiyacı varsa, neden olmasın?" 50 yıllık Türk siyasetine damgasını vuran ve daha 1 yıl önce cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakan Demirel in heyecanı gözlerinden okunuyordu. Ve Demirel'in kabul edilip etmeyeceği şüpheyle bakılan başbakan yardımcılığı teklifine bakış açısı da "devletimin bana ihtiyacı varsa" yaklaşımıyla çoktan kabul görmüştü bile. Biraz şaşkın, biraz heyecanlıydım. Ama aradan geçen günlerde öğrendim ki, bir süre sonra Demirel'i bir komutan bu nedenle ziyaret etmişti. NURAY BAŞARAN/REFERANS
<< Önceki Haber Demirel'in kurduğu en önemli cümle! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER