En son kiminle konuştu?
Susurluk Komisyonu Başkanı
Mehmet Elkatmış’ın dün star’da manşete taşınan önemli açıklamaları vardı: ‘Komisyon üyesi Bedri İncetahtacı it kapanı yöntemiyle
kazaya zorlanarak öldürüldü. Raportör Akman Akyürek bilgi sızdırıyordu, onu da kullandılar ve
infaz ettiler.’
11 yıl sonra gelen bu açıklamaları önemli kılan, şüphe yok ki,
Ergenekon sürecidir. Susurluk hesabı tüm yönleriyle iyi görülebilseydi, belki bugün Ergenekon olmayacaktı. Olsa bile ‘güdük’ kalacaktı.
Her şeye rağmen bugünü daha iyi kavramak için Susurluk fotoğrafı ve o süreçte yaşananlar iyi okunmalıdır.
Elkatmış’ın ‘infaz’ edildiğini düşündüğü Akman Akyürek, 9
Aralık 1997 günü sabaha doğru 04.15 sularında
İstanbul Maslak’ta içinde bulunduğu 06 YJY 80 plakalı aracın bir kamyonla çarpışması sonucu 36 yaşında hayatını kaybetti.
Akyürek’i
ölüme götüren 41 H 1659 plakalı kamyon,
Gölcük trafiğinde Şerafettin
Akdeniz adına kayıtlıydı. Olay sırasında kamyonu kullanan sürücü Hasan Bakcan ise
İzmit’ten Rami’deki Kuru Gıda Toptancılar Sitesi’ne soğan taşıyordu.
Görgü tanıklarına göre; Kaza esnasında ‘şık’ giyimli biri ‘ben sağlıkçıyım’ diyerek kanlar içindeki Akyürek’e yaklaşıp nabzını yokladı. Sonra hiçbir şey söylemeden etraftakilere ‘Hemen hastaneye götürün’ dedi.
Ama olay yerinde hayatını kaybetmişti. Resmi kayıtlarda ise ‘
aşırı hız ve dikkatsizlik nedeniyle meydana gelmiş kaza’ kaydına yer verildi. Hata ise 8/8 Akyürek’teydi!
En az ölüm kadar şaşırtıcı olan Akyürek’in aracından çıkan gizli dosyalar, belgeler, yüksek meblağdaki paralar,
banka dekontları, Burberys ve Zegna gibi pahalı
markalara ait kıyafetlerdi.
Akyürek’in evinden çıkanlar ise daha da şaşırtıcıydı. Tereke
Hakimi Yılmaz Uğurlu’nun hazırladığı rapora göre; Akyürek’in fotoğraflarının yapıştırıldığı, birinde ‘Seydo Cansıya’ diğerinde ‘Murat
Uslu’ isimlerinin yazılı olduğu iki saht
e pasaport bulundu.
Pasaport bilgilerine göre; Seydo Cansıya,
Şanlıurfa doğumlu ve
duvar ustasıydı. Murat Uslu ise
Ankara doğumlu ve mühendisti.
Eski hakim ve Susurluk Komisyonu’nda
Başbakanlık Müşaviri olarak görev yapan Akyürek’in
sahte pasaportlara neden ihtiyaç duyduğu, bir devlet görevlisinin pahalı kıyafetleri nasıl satın aldığı ve zenginleştiği sorusu, şu ana kadar
cevap bulmuş değildir.
Cevapsız kalan önemli soru ise şu: 9 Aralık günü saat 01.15’de
Bolu turnikelerinden geçen Akyürek, 02.00 sularında bir
telefon görüşmesi yaptı, kazadan yaklaşık iki saat önce gerçekleşen bu görüşmede Akyürek, kiminle konuştu?
Mesela bu kişi, henüz yargı önüne çıkmayan Ergenekon
şüphelilerinden biri olabilir mi?
Ayrıca, dönemin Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu
Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’ndaki telefon görüşmelerinden hareketle yapılan şu değerlendirme dikkat
çekici olmalıdır: ‘Akman Akyürek ile
Sami Hoştan irtibatlıdır.’
İt Kapanı
Elkatmış’ın dediği gibi İncetahtacı’nın ölümündeki sır perdesi henüz aralanmış değildir. Bu perde aralanmadıkça, Elkatmış’ın iddiasındaki gibi ‘İt Kapanı’ şüphesi zihinleri paralayacaktır.
Biliyorsunuz İncetahtacı, 21
Kasım 1999 günü Köln’de düzenlenen bir konferansa katılmak üzere
Esenboğa havalimanına doğru giderken yolda geçirdiği
trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
O gün
Finlandiya Cumhurbaşkanı geliyordu. Protokol yolunun bir an önce temizlenmesi için İncetahtacı’nın aracı Akyurt
Jandarma Karakolu’na çekildi.
O tarihte bu olayı ‘suikast’ olarak değerlendiren kimi
Saadet Partisi yöneticileri sorumlu olarak MOSSAD’ı gördüler. SP Fatih İlçe Başkanlığı’nın web sayfasında İncetahtacı için ‘MOSSAD tarafından planlanan bir suikast sonrası şehit oldu’ ifadesine yer verildi.
Hayatıyla ödedi
Gariplikler bu olaylarla sınırlı kalmadı. Emekli MİT görevlisi
Ertuğrul Berkman,
Ortadoğu uzmanıydı. Özellikle
Kuzey Irak’taki
Kürt hareketleri,
PKK ve uluslararası bağlantılarına dair özel bilgilere sahipti.
Susurluk Komisyonu üyesi
Fikri Sağlar’la irtibat kurup birkaç defa buluşup görüştüler. Çoğunlukla Sağlar’ın
Çankaya’daki ofisinde bir araya geldiler. Berkman, 29
Ağustos 1997 günü şüpheli bir trafik kazası sonucu öldü.
Sağlar da yakınları da ölümü ‘şüpheli’ buldu.
Ölümden döndü
Fikri Sağlar da iki kez ölüm tehlikesi atlattı. İlki, 1998 sonu yaşandı.
Ford marka aracını
bakım için koruma ve şoförü aracılığıyla bir tamirciye gönderen Sağlar, aracını tamirciden aldıktan sonra Ankara dışı
yolculuk için Esenboğa’ya doğru yola çıktı. Tamirden sonra ilk kez kullanıyordu. Havalimanının girişindeki
kontrol noktasında aracın ön sol
lastik bijonlarının bağlı olduğu
metal disk koptu. Süratli olmaması, kendini büyük bir faciadan kurtardı.
Bilirkişi raporunda ‘disk kopması’ metal yorgunluğuna bağlandı. Bundan tatmin olmayan Sağlar, Ford temsilciliğine giderek bilgi istedi. Şu cevabı aldı: ‘Metal yorgunluğuna bağlı olarak bu tür hasarlar olabilir. Ancak bu durum, beş binde bir ihtimaldir. Sizin aracınız bakımlı, bu ihtimal çok zayıf...’
Sağlar diğer tehlikeyi ise 1999 yılı Kasım ayında atlattı.
İstanbul’dan Ankara’ya tek başına dönen Sağlar,
Gölbaşı İncek kavşağında bir kamyon tarafından sıkıştırıldı. Aracıyla yan bariyerlere çarpan Sağlar, şarampole yuvarlandı. Aracın rotu kırıldı.
Ergenekon’da çıktı
Susurluk sanığı İbrahim
Şahin, yargılandığı İstanbul 6 Numaralı DGM Heyeti Başkanı Sedat Karagül’e ‘Bana süre verin yapacağım açıklamalarla yer yerinden oynayacak’ dedi. 27
Mart 2000,
duruşma günüydü. Hakim Şahin’i beklerken, o
Eskişehir-
Yalova yolunda kendi kullandığı ciple kaza geçirdi, hafızasını kaybetti!
Bu arada Hakim Karagül
sürpriz bir kararla görevinden alındı. Yerine atanan Hakim Metin Çetinbaş kısa sürede davayı sonuçlandırdı, şimdi ise Ergenekon’da
Kemal Alemdaroğlu’nun avukatlığını yapıyor.
Bakalım, daha ne gibi sürprizlerle karşılaşacağız.
ŞAMİL TAYYAR-STAR