İşte Erdoğan'ın konuşmasının tamamı

Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin geleneksel Kızılcahamam Kampı'nın açılış konuşmasında çok önemli açıklamalar yaptı.

İşte Erdoğan'ın konuşmasının tamamı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bize, olduğumuzdan farklı etiketler yapıştıranlar her zaman mahcup oldular. Bizi olduğumuzdan farklı yaftalayanlar hayal kırıklığı yaşadılar. Şımaracağımızı, mağrur olacağımızı, zafer mahmurluğu ile dengemizi kaybedeceğimizi milletin iltifatı karşısında ayaklarımızın yerden kesileceğini ümit edenler beyhude beklediler. Niyet okuyuculuğu yapanlar, gizli gündem falı tutanlar bize ilişkin gelecekten haber verenler her seferinde ama her seferinde yanıldılar'' dedi. Erdoğan, Asya Termal Tatil Köyü'nde gerçekleştirilen AK Parti 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, toplantının Türkiye'ye, millet, demokrasi için hayırlara vesile olmasını diledi. Mevlana'nın 'İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı olmaz' dediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Biz, bugün bir kez daha dostun aynasında kendimize bakıyoruz. Bugün bir kez daha birimize ayna tutuyor, bir birimize gönüllerimizi açıyoruz. 'Yapacağın işi önce arkadaşlarınla istişare et, ehli olanla istişare et' tavsiyesine uyuyor, yaptıklarımızı değerlendirmek, yapacaklarımızı planlamak, kendi iç muhasebemizi tutmak üzere bugün bir araya geldik. Bizler, millete sevdalı, ülkeye sevdalı hizmeti sevdalı bir kadro olarak yola çıktık. Bizi, ideallerimiz, hedeflerimiz, milletimize olan aşkımız, sevdamız bir araya getirdi. Bizler, millete hizmet üretmek, eser üretmek, sorunlara çözüm üretmek için kader ortaklığı yapmış bir kadroyuz. Bu ak kadro, benlik, bencillik kavramlarını millete hizmet potasının içinde eritmiş, hiç bir zaman ben dememiş her zaman biz demiş bir kadro bir kadrodur. Millete tepeden bakmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar bizi anlayamazlar. İnsanı hor görenler, millete aşağılayıcı gözle bakanlar, 'göbeğini kaşıyan adamlar', 'Bidon kafalı' diyenler, bizim ideallerimizi anlayamazlar. Milletle gönül bağı, lisan bağı kuramayanlar, bu ak kadronun farkını, mücadelesini anlayamazlar. Bize, olduğumuzdan farklı etiketler yapıştıranlar her zaman mahcup oldular. Bizi olduğumuzdan farklı yaftalayanlar hayalık kırıklığı yaşadılar. Şımaracağımızı, mağrur olacağımızı, zafer mahmurluğu ile dengemizi kaybedeceğimizi, milletin iltifatı karşısında ayaklarımızın yerden kesileceğini ümit edenler beyhude beklediler. Niyet okuyuculuğu yapanlar, gizli gündem falı tutanlar bize ilişkin gelecekten haber verenler her seferinde ama her seferinde yanıldılar. Her zaman söylüyorum 'millete efendilik değil millete hizmetkar olmak için yola çıktık'. Biz bu asil milletin ta kendisiyiz, tüm renkleriyle, tüm güzellikleriyle Türkiye'yiz, bütün sesleriyle, nefesleriyle, şarkılarıyla, türküleriyle, ağıtlarıyla, halaylarıyla, zılgıtlarıyla Türkiye'yiz. Gözünü yola dikmiş, oğlunu bekleyen annelerin yüreğini biz biliriz, evladını kaybetmek nedir, babasız, anasız büyümek nedir? Biz biliriz, emeğiyle alın teriyle geçinmeyi biliriz. İşten atılmanın acısını da üniversite kapısından boynu bükük geri çevrilmenin sızısını da biz biliriz. Susmanın ve susturulmanın, konuştuğu, yazdığı için mahkeme koridorlarına düşmenin, şiir okuduğu için mahpus damlarında gün saymanın nasıl bir hissiyat olduğunu biz biliriz.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başörtüsüyle ilgili olarak ''Ben şu anda grup başkanvekili arkadaşlarıma talimatı burada veriyorum, verdim ve lütfen hemen CHP'nin grup başkanvekilleriyle siz de görüşün'' dedi. Erdoğan, AK Parti 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, halk oylaması sürecinde CHP tarafından başörtüsü konusunun gündeme ve miting meydanlarına taşındığını söyledi. ''Ne yazık ki Cumhuriyet ile yaşıt olduğunu her fırsatta ifade eden CHP, Cumhuriyetimizin yaşadığı değişim ve atılımı idrak edemiyor, Türkiye'nin yürüyüşüne ayak uydurmakta bugün hala ciddi zorluklar yaşamaya devam ediyor'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bakınız halk oylaması sürecinde CHP Genel Başkanı, bu ülkenin genç kızlarının başörtüsü sorununu biliyorsunuz gündeme taşıdı, miting meydanlarına taşıdı. Ben bugünden tezi yok, 'gelin bu işi halledelim' diyorum. Şimdi hemen bir cümle olarak hemen buradan hatırlatıyorum, anamuhalefet eğer samimi iseniz, dürüst iseniz, hemen talimatınızı verin, ben de talimatımı vereyim, aynı şekilde MHP diyor ki 'biz de varız bu işin içinde' diyor. BDP de bu işe katılacağını söylüyor. Hep beraber hemen halledelim, bu işi bitirelim. Ben şu anda grup başkanvekili arkadaşlarıma talimatı burada veriyorum, verdim ve lütfen hemen CHP'nin grup başkanvekilleriyle siz de görüşün, onların da talimat alıp almadıklarını öğrenin ve bunu biz de hemen kamuoyuyla da paylaşacağız. Onu da söylüyorum. Laf üretme zamanında yaşamıyoruz, iş üretme zamanında yaşıyoruz, herkes gelsin ortaya ne yapacağını koysun, ona göre adımları atarız. Bizler önerilen sözlerin yerine getirilmesini adım adım takip eden bir kadroyuz ve bunu her alanda yapan bir kadroyuz.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu Cumhuriyetin sahibi bizzat cumhurun ta kendisidir, yani millettir. Dolayısıyla cumhura ait olan hiçbir yer cumhura yasaklanamaz, bunu böyle bilelim. Birilerinin, 'biz cumhuru istediğimiz yere sokarız, istediğimiz yere sokmayız' gibi bir tavrı, anlayışı olamaz. Önce bunu kavramak, anlamak durumundayız, anlamak durumundalar. Sıkıntının kaynağında cumhuru, Cumhuriyeti tanımamak yatıyor'' dedi. Erdoğan, Asya Termal Tatil Köyü'nde gerçekleştirilen AK Parti 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, yaklaşık iki hafta sonra, 29 Ekim'de Cumhuriyet'in kuruluşunun 87'inci yıldönümünün kutlanacağını belirterek, şunları kaydetti: ''Bugün, istişare toplantımız vesilesiyle bir araya geldiğimiz bu salondan, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87'inci yıldönümünü kutluyor, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle yadediyor, kurtuluşta ve kuruluşta emeği geçen, başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere herkesi şükranla anıyorum. Cumhuriyet hepimiz için gerçekten büyük bir gurur tablosudur. İşgalin, yenilgilerin, zaferlerin, yokluğun, yıkılmışlığın ve yorulmuşluğun tüm bunların ardından Cumhuriyet, Anadolu bozkırında bu milletin küllerinden yeniden doğuşu, yeni bir çınar olarak dünya tarihinde dünyaya güçlü bir ülke olarak gerçekten serpilmesinin bir başlangıcıdır. Şu hususu burada özellikle ifade etmek istiyorum: Bugün dünya üzerinde Cumhuriyeti bir yönetim şekli olarak benimsemiş çok sayıda ülke bulunuyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefesiyle ve idealleriyle hiç kuşkusuz diğer tüm cumhuriyetlerden farklılık arzediyor. Bizim Cumhuriyetimiz kardeşlik üzerine kurulmuştur. Bizim Cumhuriyetimiz, birlik ve beraberlik ruhu, dayanışma ruhu üzerine inşa edilmiştir. Bizim Cumhuriyetimiz, Cumhuru, yani halkı, bütün renkleriyle, bütün farklılıklarıyla, tüm zenginliğiyle kucaklayan bir zihniyet üzerine bina edilmiştir. Bu Cumhuriyet, birilerinin değil, belli zümrelerin değil, cumhurun, yani halkın, yani 73 milyon aziz milletimizin Cumhuriyetidir. Çanakkale'de akan kanlar, Sarıkamış'ta solan canlar, Kurtuluş Savaşı'yla destan yazan kahramanlar bu Cumhuriyet'in, bizim Cumhuriyetimizin yolunu açtılar. Bu Cumhuriyet, Marmara'daki Hüsmen'in, Karadeniz'deki Dursun'un, Ege'deki Mehmet'in, Orta Anadolu'daki Fatma'nın, Akdeniz'deki Ayşe'nin, Doğu Anadolu'daki Hasan'ın, Güneydoğu Anadolu'daki Şeyhmus'un Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, çiftçinin olduğu kadar esnafın, şehirlinin olduğu kadar köylünün, zenginin olduğu kadar fakirin Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, evet, Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Roman'ın, Alevi'nin, Sünni'nin, çoğunluğun olduğu kadar azınlığın da Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyetin sahibi bizzat cumhurun ta kendisidir, yani millettir. Dolayısıyla cumhura ait olan hiç bir yer cumhura yasaklanamaz, bunu böyle bilelim. Birilerinin, 'biz cumhuru istediğimiz yere sokarız, istediğimiz yere sokmayız' gibi bir tavrı, anlayışı olamaz. Önce bunu kavramak, anlamak durumundayız, alamak durumundalar. Sıkıntının kaynağında cumhuru, cumuhuriyeti tanımamak yatıyor.'' Eroğan, hiç kimsenin, bu ülkenin belli fertlerini, belli bölgelerini, etnik gruplarını, inanç gruplarını öteleme, dışlama, haklardan ve hukuktan onları mahrum etme hakkını kendisinde göremeyeceğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Zira böyle bir yaklaşım, adalete, hukuka, vicdanlara ve insanlığa aykırı olduğu kadar, Cumhuriyet'in temel felsefesine, kuruluş felsefesine, Cumhuriyetimizin ideallerine de aykırıdır, terstir. 87 yıl sonra biz şu gerçeği artık çok daha net olarak görüyoruz: Cumhuriyeti korumak ve kollamak, onu dışa kapatarak, sanal düşmanlar üreterek, kendi halkını, kendi milletini, yani cumhuru Cumhuriyete karşı gibi, düşman gibi görerek olmuyor. Cumhuriyet, cumhura sahip çıkarak, cumhur için hizmet üreterek, eser üreterek, cumhurun, yani milletin hakkına ve hukukuna sahip çıkarak güçleniyor, büyüyor, kalkınıyor ve dünya üzerinde itibarlı bir konuma kavuşuyor. Yakın tarih bize göstermiştir ki; kendisini Cumhuriyet'in asıl ve tek sahibi olarak görenler, kendilerine durumdan vazife çıkaranlar, cumhuru aşağılayan, cumhura güvenmeyenler, ellerindeki gücü ve yetkiyi farklı amaçlar için kullananlar, bu ülkeye ve bu millete olduğu kadar, Cumhuriyet'e de en büyük zararı vermişlerdir. İşte onun için, 877inci yıldönümünde, daha bir azimle, daha bir kararlılıkla, aşkla ve sevdayla diyoruz ki: Ülkemiz için, milletimiz için, cumhur ve Cumhuriyet için, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla adalet, daha fazla büyüme, daha fazla refah.'' ''BİZ DIŞLANMIŞLIK, MAHRUMİYET NEDİR BİLİRİZ'' Başbakan Erdoğan, AK Parti'yi ve ''AK Kadro''yu diğerlerinden farklı kılan çok özel bir tarihi olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''Biz dışlanmışlık nedir biliriz, biz mahrumiyet nedir biliriz, biz yoksulluk nedir biliriz. Biz susturulmak nedir, ötelenmek nedir, hor görülmek nedir biliriz. Yasakları yaşayarak bugünlere geldik. Önümüze çıkarılan engelleri tek tek aşarak, hukuksuzlukla mücadele ederek, çetelere karşı onurlu bir duruş sergileyerek bugünlere geldik. Biz dertli bir kadroyuz. Biz damdan düşen bir kadroyuz, damdan düşenin halini bilen bir kadroyuz. Özgürlüğün kıymetini, düşünce ve ifade özgürlüğünün, hukukun, adaletin, eşitliğin değerini; inançlara, yaşam tarzlarına saygının bedelini bilen bir kadroyuz biz. Bakın değerli arkadaşlarım. Bu ülkede kitapların yasaklandığı, hatta yakıldığı dönemler oldu. Bunu siz de en az benim kadar biliyorsunuz. Bu halk partinin iktidar dönemidir. Bu ülkede inançlara, ibadetlere, hatta ve hatta ezanın okunuşuna müdahale edildiği dönemler oldu. Evler basıldı, kitaplar derdest edildi, seccadeler suç aleti sayıldı. Ben size başka bir ülke anlatmıyorum, size ben ülkemi anlatıyorum ülkem bunları yaşadı. Bize şimdi bazı yerlerde diyorlar ki niçin 10 yıllarca öncesini anlatıyorsunuz. Nasıl anlatılmaz. İşlerine geldiği zaman 'Biz Cumhuriyeti kuran bir partiyiz' diyenlerin yaptıkları bunlar. Bunu bu kuşaklar bilmez bunu bu kuşaklara anlatacağız ki bunların söylediklerinde ne denli samimi olduklarını, ne denli samimi olmadıklarını iyi bilsinler iyi görsünler diye anlatıyorum. İşte görüyorsunuz biri çıkıyor bir başka konuşuyor biri çıkıyor bir başka konuşuyor. Genel başkanlarına bakıyorsunuz akşam başka, sabah başka, eskisi öyleydi dedik bu değişmiştir belki, bu da aynı. Bakın sıradan biri konuşmuyor grup başkanvekilleri konuşuyor, açıklama yapıyor, '29 Ekimde biz yokuz' diyor arkadan genel başkan açıklama yapıyor '29 Ekim'e daha çok var' diyor böyle bir tenakuz, böyle bir çatışma olabilir mi? Anamuhalefet partisinin lideri ve grup başkan vekilisin.'' ''İKNA ODALARI GİBİ İNSANLIK DIŞI, HUKUK DIŞI, AKIL VE VİCDAN DIŞI'' Üniversite kapılarında 1980 müdahalesinin ardından farklı trajediler yaşandığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bir başka hak gasbı, bir başka hukuksuzluğu orada gördük. Sadece ve sadece başörtülü olduğu için, genç kızlar bu ülkenin üniversitelerine alınmadı, kapıdan geri çevrildi, ikna odaları gibi insanlık dışı, hukuk dışı, akıl ve vicdan dışı uygulamalara maruz bırakıldı. Ama şimdi çıkmış diyorlar ki 'hayır' diyorlar ki onların adı 'ikna odası değildi' neydi ya? Bunu oralara girip çıkan öğrenciler bizlere anlattı, biz onlardan dinledik. Tabii ki sana kalkıp da 'bizi ikna etmeye çalıştılar' demeyeceklerdi. Ya da siz de 'biz onları ikna etmeye çalıştık' demeyeceksiniz. Niye dediğin anda yafta boynunda zaten o meydana çıkacak, gizlilikler meydana çıkacak. Bu ülkenin bir kısım memurları, eşleri başörtülü olduğu bahanesiyle, mahkemeye dahi gitme hakları ellerinden alınarak sorgusuz sualsiz yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe mahkum edildi. Bunu bu dönemde de yaşadık ha kusura bakmayın. Biz imza atıyoruz Çankaya'ya gönderiyoruz bakıyoruz ki evlere gidenler gelenler, eşlerinin durumları bunlar inceleniyor ve olumsuz kararla ret ediliyor bunları da yaşadık bunlar da oldu. Bunları şimdi bizim iktidarımızda yaşadığımız için yine söylüyorum. Yapabilecek bir şey var mı? Hayır. Kimse biz eşi başörtülüdür diye iade etmiyor ki gerekçe de göstermiyor zaten. Halbuki bir memurun atamasıyla alakalı yerindelik hakkının yürütmeye ait olduğuna dair bir zamanlar Anayasa Mahkemesi Başkanıyken veya Anayasa Mahkemesi üyesiyken altında şerhi olan bir insan bunu yapıyor. Bunu neyle izah edeceksiniz? İşte şimdi bu devran değişiyor. Onun için Türkiye şu anda her zaman söylüyorum ya o prangalarından kurtuluyor. Ve bu prangalardan kurtuldukça da Türkiye sıçramasını çok daha farklı artıracak işte o zaman muasır medeniyetler seviyesinin üstüne Türkiye süratle evelallah varacaktır, ulaşacaktır.'' ''KAFA YORMADAN KONUŞUYORLAR'' ''Değerli arkadaşlarım nice hayatlar karardı, nice ocaklar söndü, nice hayaller, nice umutlar körelip gitti'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şimdi şuraya dikkatinizi çekiyorum. 'Başı açık kızlar okula giremeyecek' diyorlar 'Özgürlükler kısıtlanacak' diyorlar. 'Yaşam tarzlarına müdahale edilecek' diyorlar. 'Mahalle baskısı' diyorlar, 'sivil diktatörlük' diyorlar. Ya diktatörlüğün sivili olmaz, sivil ifadesi ile diktatörlük ifadesini yan yana koyamazsınız size gülerler. Diktanın hangi sıfatla yan yana olabileceğini buna kafa yoranlar çok iyi bilir ama bunlar kafa yormadan konuşuyorlar. Ağızlarına ne gelirse onu kullanıyorlar. Onun için o dönemler geride kaldı geç onları artık. 'Cumhuriyet tehdit altında, özgürlükler, demokrasi, laiklik tehlike altında' diyorlar. 1982 Anayasası'nın gerekçesinde laiklik şöyle tanımlanıyor, hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik, 'her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir' Yani eşitlik, yani özgürlük, yani hukuk ve adalet,eşitliğin olmadığı yerde laiklikten söz edilemez, ibadet hürriyetinin olmadığı ortamda laiklik yaşayamaz. İnsanlar inançlarına göre farklı muamele görüyorsa, orada laiklikten de demokrasiden de hukuktan da bahsedilemez. 'Laiklik tehlike altında' diyenler, laiklik adına özgürlükleri kısıtlama hakkını kendilerinde görenler, böylece hem laikliğe hem de demokrasiye karşı olduklarını artık görmeliler.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiklerinde DSP-ANAP-MHP iktidarının kendilerine 23,5 milyar dolar borç bıraktığını, bu rakamı 6.1 milyar dolara indirdiklerini ifade ederek, ''İnşallah 2012 sonu itibariyle bu borcu da sıfırlayacağız'' dedi Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'de düzenlenen AK Parti 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, ekonomiye de değindi. Yaklaşık bir ay sonra, 18 Kasım 2010'da, iktidardaki 8. yıllarının dolacağını ifade eden Erdoğan, ''hizmetlerle, eserlerle, başarılarla, sevinçlerle dolu bir 8 yılı geride bırakıyoruz'' dedi. ''Adeta bir uçurum kenarından, adeta dipten devraldıklarını'' ifade ettiği Türkiye'yi, bugün zirvelere taşımış olmanın gururu ve mutluluğu içinde olduklarını söyledi. 8 yıl önce, işbaşına geldiklerinde önlerine hedefler koyduklarını, her hedefe ulaştıklarında çıtayı biraz daha yükseğe çektiklerini, her hedefi aştıklarında yeni hedeflere doğru koşar adım ilerlediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Mazeretlere, bahanelere sığınmadık... Yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık, rehavet lügatımızda kendisine yer bulamadı. Anadolu'nun, Trakya'nın her köşesine, her zerresine, her hücresine ulaşmanın, Türkiye'nin her metrekaresine hizmet ulaştırmanın mücadelesi, gayreti içinde olduk. Bir taraftan içerde, bir taraftan yurtdışında dünyayı fellik fellik dolaşıyorlar. Biz çalıştıkça milletimizin muhabbeti arttı; milletimizin muhabbeti arttıkça biz daha çok çalıştık. Şunu da büyük bir gururla ifade etmek istiyorum: 8 yılın hizmet dökümü, artık uzun, çok uzun bir liste haline geldi. Türkiye için yollar inşa ettik, çocuklarımız için derslikler inşa ettik, üniversiteler kurduk. Sağlıkta cesur bir dönüşüm gerçekleştirdik, adalet saraylarıyla, hükümet konaklarıyla, modern konutlarla, kentsel dönüşüm projeleriyle illerimizin, ilçelerimizin çehresini değiştirdik. Akarsular üzerine barajlar inşa ettik, susuz toprakları suyla buluşturduk, uluslararası enerji projelerini hayata geçirdik, esnafı, sanayiciyi destekledik, teşvik ettik, çiftçimizin, üreticimizin yüzünü güldürdük.'' ''HAYALLERİ GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRDÜK'' 8 yıl boyunca hayalleri gerçeğe dönüştürdüklerini, ekonomide Türkiye'ye büyük bir atılım yaşattıklarını, dış politikada gücü ve itibarı artırdıklarını dile getiren Erdoğan, 2002 sonunda, iktidarı devraldıklarında Türkiye'nin dünya ülkeleri arasında ekonomik büyüklük olarak 26. sıradayken 7 yılda milli geliri yaklaşık 3 kat büyüterek, 9 sıra birden atlayarak Türkiye'nin dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi haline geldiğini söyledi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük küresel krize rağmen, 2009 yılındaki daralmaya rağmen, kendi dönemlerinde Türkiye'nin yıllık ortalama yüzde 4.3 oranında büyüme kaydettiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugün tüm dünyada küresel krizin etkileri en ağır şekilde devam ederken, ekonomilerde daralma, işsizlikte artış yaşanırken, Türkiye son 3 dönemdir büyüyor ve işsizlikte rekor düşüşler kaydediyor. 2010 yılının ilk iki çeyreğinde ortalama yüzde 11 oranında büyüme kaydettik. Bu boyutuyla Avrupa'da ilk, dünyada 3. sırada yer aldık. İşte en son dün, temmuz ayına ait istihdam verileri yayınlandı. 2010 yılı Temmuz ayında işsizlik, geçen yılın Temmuz ayına göre 2.2 puan gibi yüksek bir oranda geriledi ve 10.6 olarak gerçekleşti. Böylece kriz öncesi döneme, yüzde 9,9 oranına daha da yaklaştık. Şu oranlar, Türkiye'nin kriz sürecinde ne kadar başarılı bir performans sergilediğini daha net olarak ortaya koyuyor. Temmuz döneminde Bulgaristan'da işsizlik 3,2 puan arttı, Slovakya'da 2.1 puan arttı, İspanya'da 1.6 puan artarak yüzde 19.4 oldu, İrlanda;da 1.6 puan artarak yüzde 14.4 oldu. 27 Avrupa Birliği ülkesinde ortalama işsizlik temmuz ayında 0.5 puan arttı. Avrupa'da işsizlik artmaya devam ederken, ABD'de yüksek işsizlik oranında gerileme olmazken, biz temmuz ayında da işsizliği yüksek bir oranda aşağıya çekme başarısını gösterdik. Bugün artık kendisine güvenen, özgüveni yüksek, büyüklüğünü, direncini ispat etmiş güçlü bir ekonomi var. Küresel ekonomik krize karşı gösterdiğimiz direnç, sadece ülke içinde değil, uluslararası kuruluşlar nezdinde, ülkeler ve liderleri nezdinde de artık takdir topluyor.'' IMF'YE OLAN BORÇ BİTİYOR 8 yıl öncesine kadar, AK Parti iktidarına kadar, ''en küçük bir dalgalanmada savrulan, en küçük bir siyasi krizde dengeleri altüst olan ekonominin'', bugün bu boyutta büyük bir küresel krizi, IMF'e muhtaç olmadan, kendi imkanlarıyla, kendi kaynaklarıyla aştığına dikkati çeken Erdoğan, ''Artık bizim IMF ile işimiz yok. Göreve geldik, 23,5 milyar dolar IMF'ye borç bize, MHP, ANAP, DSP iktidarı devretti. Şimdi geldiğimizi nokta (IMF'ye borç) 6,1 milyar dolar, buraya kadar düşürdük. İnşallah 2012 sonu itibariyle bu borcu da sıfırlayacağız'' dedi. Başbakan Erdoğan, ekonomiyle ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: ''Merkez Bankası rezervimiz 27 milyar dolardı, bugün itibariyle 77 milyar dolara ulaştık. 2002 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında ortalama endeks 10 bin 987 idi, dün akşam itibariyle 70 binin üzerine çıktı. Halep oradaysa arşın Kızılcahamam'da... Ekonomideki büyümeyi Türkiye'ye yansıtmak, insanımıza, şehirlerimize yansıtmak için de yoğun gayret içinde olduk. Kara delikleri kapatarak, israfı önleyerek, yolsuzluklara aman vermeyerek yetimin hakkına, milletin emeğine, alın terine sahip çıktık.'' Kamu işçisinin, memurun, emeklinin maaşlarına yaptıkları zamlarla çalışan kesimleri enflasyon karşısında mağdur etmediklerini kaydeden Erdoğan, anamuhalefet ve muhalefetin 'emeklilere yapılan bu zam çok az' dediklerini anımsatarak, ''Ayıptır yahu...'' karşılığını verdi. 2011 yılı için emeklilere yaptıkları yüzde 8,2 ila yüzde 21,7 oranındaki zammı eleştirenlere bazı ülkelerden örnek veren Erdoğan, şöyle devam etti: ''İspanya, emeklilik yaşını 65'ten 67'ye çıkarıyor; kamu çalışanlarının maaşlarını yüzde 5 oranında düşürüyor, emekli maaş zamlarını aşağıya çekiyor. İrlanda, kamu çalışanlarının maaşlarını yüzde 5 ila yüzde 15 oranında indiriyor, emeklilik yaşını 66'ya çıkarıyor, emekli maaşlarını son alınan maaşa değil, ortalama maaşa endeksliyor. Yunanistan, kamu çalışanlarının maaşlarını yüzde 8 oranında düşürüyor, emekli maaşlarını donduruyor. emeklilik yaşını 67;ye yükseltiyor. İtalya'da aynı şekilde memur maaşları donduruluyor, emeklilik yaşı yükseltiliyor. Romanya'da kamu çalışanlarının maaşları yüzde 25 oranında düşürülüyor, emekli maaşlarından yüzde 15 oranında kesinti yapılması öngörülüyor. İşte böyle bir tablo, böyle bir manzara içinde, Türkiye 2011 yılında emekli maaşlarını enflasyona ezdirmiyor, enflasyonun çok çok üzerinde artış yapıyor. Avrupa'da tüm kamu çalışanlarının maaşından kesinti yapılırken, maaşlar dondurulurken, Türkiye, 2011 bütçesinde ortalama memur maaşını yüzde 13.7 oranında artırmayı öngörüyor. İşte Türkiye farkı bu... İşte emeklilere yaptığımız maaş artışının anlamı bu... dikkat edilirse, yüksek maaş, az maaş. Az alana çok zam, yüksek alana az zam... Bakın indirmeyi konuşmuyoruz, biz artışı konuşuyoruz ve enflasyonun üzerindeki artışı konuşuyoruz.'' ''EKONOMİ BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK'' Türkiye ekonomisinin istikrarla, güvenle, sağlam ve sağlıklı bir zeminde büyümesine devam edeceğini ve Allah'ın izniyle 73 milyonun tamamının da bunu daha fazla şekilde hissedeceğini dile getiren Erdoğan, ''Bütün bunları yaptıktan sonra çok daha fazla diğer yapılmış olan adımlara, eğitim, sağlıkta bunlara girecek değilim. Bunları sürekli zaten halkımız tüm açılışlarda paylaşıyoruz'' dedi. İzmit'te körfez geçişi projesinin adımını atacaklarını anımsatan Erdoğan, kısa zamanda bu projenin de temelini atacaklarını anlattı. Havayolu trafiğinde iç hat yolcu sayısının 2002'de 9 milyon iken, 2009 yılı sonunda sayının yüzde 372 artarak 41 milyona ulaştığını anlatan Erdoğan, ''Bu vatandaşın fakirliğini mi gösteriyor, refah düzeyinin artığını mı gösteriyor?'' diye sordu. Demiryolu projeleri hakkında da bilgiler veren Erdoğan, şöyle konuştu: ''Hani 'demir ağlarla ördük'' var ya... Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği... Ama o söylemedi, söylediği noktada kaldı. Çünkü bize kadar gelenler demir ağlarla örmeye devam etmedi. Demir ağlarla örmeye biz devam ediyoruz. Bu gerçek ortada ve biz hayata geçiriyoruz. Birileri söyler, birileri bakar kıyamet ondan kopar ama biz yapıyoruz, hızla devam ediyoruz. Millete hizmet yolunda bize durmak yok, bize duraklamak yok. Millete hizmet yolunda şımarmak yok, mağrur olmak yok. Millet ile muhabbetimizi daha ileri taşıyacağız.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şurada 8 yıldır ülkeyi idare ediyoruz, kimin tavuğuna 'kışt' dedik ya. Yani eğlenmekse, nasıl eğleniyorsan eğleniyorsun. İstediğin gibi yaşıyorsun, nerede, kime müdahale ettik? Hangi yaşam koşulunu değiştirdik?'' dedi. Erdoğan, Kızılcahamam'da düzenlenen AK Parti 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısında yaptığı konuşmada, kendi ayrıcalıklı, seçkinci konumlarını rantlarını kaybedecek olanların belli kesimleri korkutup sindirerek rantlarını döndürmenin mücadelesini verdiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, ''Ben de diyorum ki biz yaşadık, bizim neslimiz yaşadı, başkaları yaşamasın. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük, başkaları tüzüklerle çarpışarak büyümesin. Biz yasakların gölgesinde büyüdük, başkaları bu acıları taşımasın. Necip Fazıl'ın mahkumiyeti bizim içimizde nasıl bir yaraysa, biliniz ki Kemal Tahir'in, Nazım Hikmet'in, Sabahattin Ali'nin mahkumiyeti de bizim içimizde o kadar yaradır. Her faili meçhulün, her suikastin ardından 'şucu, bucu öldürüldü' gibi değerlendirmek değil 'bu milletin bir evladı hunharca katledildi' diye baktık'' şeklinde konuştu. ''Bize yapılan ne kadar yanlışsa başkasına yapılan da o kadar yanlıştır'' diyen Erdoğan, onun için de kendilerine değil ''73 milyona özgürlük'' dediklerini, 73 milyonun tamamına saygı duyduklarını belirtti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sadece kendi inançlarımıza değil, kendi değerlerimize değil, 73 milyonun inançlarına, değerlerine, kutsallarına, yaşam tarzlarına saygı gösterilsin istiyoruz. Çünkü biz sadece bize oy verenlerin değil 73 milyonun hükümetiyiz. 73 milyonun emanetini üzerimizde taşıyoruz. İşte onun için 73 milyonun yaşam tarzının, hakkının, hukukunun teminatı biziz diyoruz. Demokrasi adına, özgürlükler adına yaşan sıkıntıların da tamamının farkındayız. İfade özgürlüğünü geliştirmek için attığımız tüm adımlara rağmen bazı gazetecilere, yazarlara açılmış olan davaları da biliyoruz. Hukuk sistemindeki aksaklıkların, yargı sürecindeki gecikmelerin elbette farkındayız. Ama 8 yıldır tek tek kademe kademe vakti zamanı geldikçe, zemini oluştukça var olan tüm aksaklıkları nasıl ortadan kaldırdıysak bugün de aynı samimiyetle sorunların üzerine gidiyor, sorunları hukuk ve demokrasi içinde çözmenin mücadelesini veriyoruz. En basit, en temel insan hakkı ihlallerini kaldırmak için girişimlerde bulunduğumuzda önümüze nasıl engeller çıktığını aziz milletimiz gördü. Çetelerin nasıl devreye girdiğini, hukukun nasıl zorlandığını, partimize nasıl kapatma davasının açıldığını, kirli ve kanlı provokasyonların nasıl sahneye konduğunu hep birlikte yaşadık, milletimiz de yaşadı. Düşünün, müdahale ürünü, darbe mahsulü olan bir anayasayı değiştirmek attığımız adımların muhalefet tarafından, yargı tarafından, belli medya kuruluşları, belli sivil toplum örgütleri tarafından nasıl bir dirençle engellenmek istendiğine şahit olduk. Elbette bunlar mazeret değil. Elbette bunları birer bahane olarak ifade etmiyorum. Ama seçkinlerin, ayrıcalıklı konuma sahip belli kesimlerin, tuzu kuru bazı kitlelerin değişime nasıl direndiğini de milletimizin takdirine havale ediyorum. 'Yargı siyasallaşıyor' diye ortalığı velveleye verenlerin cübbeleri içinde siyaset yaptıkları, muhalefet partisi gibi davrandıkları, muhalefet ne diyorsa aynısını dediklerini bu ülkede hep beraber dinledik, gördük. Elbette değişim kolay olmuyor. Kendi şahsi beklentilerini karşılamak için istifa edenlerin istifalarına da ideolojik kılıf biçenlerin olduğu bir ülkede üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçiş elbette kolay olmayacak. Kendi iktidar alanlarını millete rağmen, milletin takdirine, milletin kararına rağmen terk etmek istemeyenlerin korku pompalayarak, tahrik ederek, istismar ederek siyaset ürettiklerini zannedenlerin olduğu bir ülkede elbette değişim beklendiği kadar hızlı olmayacaktır. Ama millet değişim dediği müddetçe, millet demokrasi dediği müddetçe, millet inançlara, değerlere, yaşam tarzlarına saygı dediği müddetçe bu taleplerin daha fazla ertelenemeyeceğine er ya da geç karşılığını bulacağına inanıyor ve bunun için de canla başla çalışıyoruz.'' ''KAFA AYNI KAFA'' İstişare toplantıları kapsamında bu meseleleri geniş biçimde değerlendireceklerini, bu toplantılarda yüzde 58'in neden ''evet'' dediğinden çok yüzde 42'nin neden ''hayır'' dediğinin üzerinde duracaklarını anlatan Erdoğan, bununla ilgili olarak Türkiye genelinde bir bilimsel kamuoyu araştırması yaptıklarını da anımsattı. Kendilerinin empati kurduklarını, korkuları, tedirginlikleri anlamaya çalıştıklarını, özeleştiri ve muhasebe yaptıklarını dile getiren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde de ''otobüslerin ikiye bölüneceği, bir tarafta başı örtülülerin, bir tarafta başı açık olanların bulunacağı'' iddiasının ortaya atıldığını, 4.5 yıllık belediye başkanlığı döneminde hiç böyle bir şeyin de yaşanmadığını söyledi. Erdoğan, ''Trenden bir kızcağız düştü, 'işte bak demedik mi, işte kızı trenden attılar'... Bakın, 58-42 hemen ardından 1-2 olay yaşandı, işte Tophane olayı, hemen faturayı buraya kestiler, 'bak 58'in şımarıklığı' dediler. Kafa aynı kafa'' dedi. Sadece 15-20 sene içinde değil İttihat ve Terakki dönemine gidildiğinde dahi aynı şeyin görüldüğünü bugün de aynı şeylerin yaşandığını, zihniyetin değişmediğini, aynı zihniyetin bugün de olduğunu ifade eden Erdoğan, ''İnanın gazete başlıklarına bile bakın, aynı cümleleri göreceksiniz, manşet, sürmanşet, birbirine yakın, aynı. Bazen şablon. Bunları göreceksiniz'' diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şurada 8 yıldır ülkeyi idare ediyoruz, kimin tavuğuna 'kışt' dedik ya. Yani eğlenmekse, nasıl eğleniyorsan eğleniyorsun. İstediğin gibi yaşıyorsun, nerede, kime müdahale ettik? Hangi yaşam koşulunu değiştirdik? Eğer ülkedeki refah düzeyine baktığınız zaman bakıyorsunuz ki bu dönemde refah düzeyi ciddi manada arttı. Araba satışlarına bakıyorsunuz öyle, beyaz eşya alımlarına bakıyorsunuz öyle. Hepsinde artışlar var. Yazlık vesaire bunlara gidişlere bakıyorsunuz öyle. Konut alımlarına bakıyorsun öyle, hepsinde ciddi bir değişim var. Fakat muhalefet partileri tabii 'küçük olsun, ama benim olsun' anlayışıyla hareket ederken haritayı da renklere bölüp kendi renklerinin yüksek olduğu kesimlerle yetinirken biz diyoruz ki tamam, boyamışlar, sahil şeridi onların olsun. Ya böyle bir şey yok. O sahil şeridinde de AK Parti'nin çıkarmış olduğu milletvekilleri var. Nasıl oluyor? Biz bu ülkede 81 vilayetin evelallah partisiyiz, iktidarıyız. Ama ne ana muhalefet ne de diğerleri 81 vilayetin temsilini alamadılar, milletimiz onlara o yetkiyi vermedi. Biz 73 milyonun tamamına ulaşma hedefiyle yolumuzda yürüyoruz. Siyasi tercihleri, ideolojik tercihleri elbette anlıyoruz. Ancak oy verirken korkunun, tedirginliğin, güvensizliğin yönlendirici olması, yanlış algılamaların, ön yargıların seçmen üzerinde etkili olması bizi onları anlama çabasına sevk ediyor. Bütün o korkuların sanal olduğunu, gerçek dışı olduğunu o kesimlere bizler anlatacağız. Onun için daha çok çalışacağız.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye, hiçbir ülkenin, hiçbir organizasyonun, hiç bir oluşumun karşısında boynunu bükmez. Sadaka istemiyoruz, ulufe istemiyoruz, Türkiye'yi dışlayan, öteleyen, Türkiye için farklı alternatifler sunan hiç bir yaklaşım karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayız'' dedi. Erdoğan, Kızılcahamam'da düzenlenen AK Parti 16. İst
<< Önceki Haber İşte Erdoğan'ın konuşmasının tamamı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER