'Paralel Devlet' yalanını gözler önüne serdi!

“Paralel Devlet” yalanının nereden çıktığını ve camianın dershanelerin kapatılmasına neden sert tepki gösterdiğini anlattı.

'Paralel Devlet' yalanını gözler önüne serdi!

Samanyolu Haber İstihbarat Şefi Fatih Akalan, "Dershanelerin kapatılması haksızlığına karşı ortaya konan demokratik tepkiyi “Paralel Devlet” gürültüsü ile bastırmaya çalışıyorlar." deyip, "Cemaat, dershanelerin kapatılmasına neden bu kadar sert tepki verdi?" sorusuna cevap verdi. "Cemaat sert tepki verdi çünkü bu defa hükümet sivil alana müdahale etti." diyen Akalan, diğer sebepleri de; gönüllü bir eğitim hizmetinin devlet eliyle budanmak istenmesi ve yapılanın hiç ama hiç demokrasiyle bağdaşmaması olarak sıraladı.


Dershane, MGK belgeleri, fişleme derken yine geldik “Paralel Devlet”e.

İş öyle bir noktaya vardı ki Ak Parti’li Orhan Atalay dershanelerin kapatılmasını savunma adına utanmadan “Dershaneler KCK gibi paralel bir yapılanma” diyebildi.

Ak Partili vekilin eğitim sevdalısı insanları eli kanlı terör örgütüyle aynı cümle içinde kullanması bile nasıl bir paranoyanın ruhları esir aldığını gözler önüne seriyor. 

Ne yazık ki milyonlarca öğrenci, yüz bin insanın mağduriyeti, hür teşebbüs, demokrasi bazıları için hiçbir şey ifade etmiyor.

Apaçık haksızlığa karşı ortaya konan demokratik tepkiyi “Paralel Devlet” gürültüsü ile bastırmaya çalışıyorlar.

Azıcık insaflı olun.

Taha Akyol, Ahmet Turan Alkan ve Deniz Ülke Arıboğan’ın da aralarında olduğu onlarca gazeteci, cemaat liderleri, kanaat önderleri, STK’lar, öğretmenler, öğrenciler veliler hepsi mi “Paralel Devlet” üyesi?

Puslu havada yumruk değil tekmeleri dahi saymıyorlar artık.

Peki nereden çıktı bu “Paralel Devlet” yalanı?

Ak Parti bu fitneye nasıl inandırıldı?

Uzun bir filmin final sahnesi çekiliyor.

Derin yapı, sonu Silivri’de biten göğüs göğüse muharebe sonucu Ak Parti ve Gülen Cemaati’ni birlikte yenemeyeceğini öğrendi. 

Tek tek düştü mevziler. 

Karşı cepheden saldırıları kolayca savuşturdu Ak Parti ve Cemaat. 

3 yıldır yeni bir plan devrede. 

Önce Gülen Cemaati’ni başarabilirlerse ardından Ak Parti’yi bitirecekler. 

Peki bunu nasıl yapacaklar?

Ak Parti’nin en büyük zaafı kendi devlet kadrolarının olmayışı. 

Plana göre vesayetçi yapıyla mücadele eden ekip dağıtılabilirse Ak Parti her türlü operasyona açık hale gelecek belki de kaybedilen mevziler tekrar kazanılacaktı. 

İşe, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını yapan muhafazakar demokrat hakim, savcı ve polisleri hedefe koyarak başladılar. Hanefi Avcı olayı büyük bir operasyonun ilk aşamasıydı. 

Derin yapı, hükümetin kulağına planlı ve sistematik şekilde Cemaat’in bürokrasideki sempatizanlarının Ak Parti ve Başbakan için tehdit olduğunu fısıldadı. Ancak Avcı olayı yeterince inandırıcı değildi. İkna edici yeni argümanlar gerekiyordu. 

Statüko iki olayı kendi lehine çok iyi kullandı; MİT-KCK Soruşturması ve Başbakan’ın ofisinde bulunduğu iddia edilen böcekler…

MİT-KCK Soruşturması bir anda sözde “7 Şubat Darbesi”ne kim tarafından konduğu belli olmayan (varlığı şüpheli) böcekler “Cemaatçi polislerin böcekleri”ne dönüştü. 

Mesaj açıktı; Cemaat’in hedefi Başbakan!

Ne yazık ki başta sayın Başbakan olmak üzere iktidarı bu düşünceye inandırdılar. Oysa ortada cevaplanması gereken pek çok soru var. 

Tek tek gidelim. “7 Şubat Darbesi” iddiası doğruysa;

Soruşturma açıldı mı?

Şu ana kadar “hükümeti devirme eylemi” ile ilgili kimlerin ifadesine başvuruldu?

Şüpheliler arasında Cemaatçi polis, savcı ve hakimler var mı?

Ak Parti “darbe girişimi”ni neden yargıya taşımadı? 

“Başbakan’ın ofisinde bulunan böcekler”e gelince;

Soruşturma başlatıldı mı?

Yasa dışı dinlemenin Cemaat bağlantısı tespit edildi mi?

Başbakan neden kimseden şikayetçi olmadı?

Hiçbir hukuki somut atılmadı.

Tek bir şey yapıldı; Emniyet ve yargıda tasfiye

Ne bir şikayet, ne bir ifade, ne bir soruşturma, ne bir iddianame… 

Ve bütün bunlar olurken “Paralel Devlet” olmakla suçlanan Cemaat hiç bir şey yapmadı.

Oysa pek ala iddia edildiği gibi yargı Cemaat’in direktifleri ile hareket ediyor olsaydı hukuksuz tasfiyeler yargıya taşınabilir ve o polisler, hakimler, savcılar görevlerine geri dönerdi.

Böyle bir şey olmadı.

Tasfiye edilenler “İktidarın meşru tasarrufudur” dediler ve yapılana ses çıkarmadılar. 

Aslında Cemaat’in tasfiye operasyonlarına bugüne kadar sessiz kalması bile başlı başına “Paralel Devlet” iddiasının iflasıydı.

Paralel ya da gerçek hangi “devlet” yok edilişini böyle izler? 

Ergenekon örneğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Derin yapının bir tek hakimini bir tek savcısını bir tek askerini vermemek için nasıl ölümüne savaştığını canlı yayınlarda izledi Türkiye

Dönelim başa “Paralel Devlet” suçlamasına muhatap olan dershanelere.

Kafalardaki soru aynı; Cemaat, dershanelerin kapatılmasına neden bu kadar sert tepki verdi? 

Cemaat sert tepki verdi çünkü bu defa hükümet sivil alana müdahale etti.

Cemaat sert tepki verdi çünkü bu defa gönüllü bir eğitim hizmeti devlet eliyle budanmak isteniyor.

Cemaat sert tepki verdi çünkü bu defa yapılan hiç ama hiç demokrasiyle bağdaşmıyor. 

<< Önceki Haber 'Paralel Devlet' yalanını gözler önüne serdi! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER