Teröristi şok eden gerçek!

1996'da PKK'ya katılan ve geçen hafta güvenlik güçlerine teslim olan Ş.A.'nın bizzat Apo'dan öğrendiği ve kendisini şok eden gerçek...

Teröristi şok eden gerçek!

PKK'ya 1996'da katılan, 6 Şubat 2008'de de güvenlik güçlerine teslim olan 'Ferhat' kod adlı 31 yaşındaki Ş.A., kendisinin Kürt kökenli olduğunu sanırken, bölücü başı Abdullah Öcalan'ın bir sohbet sırasında kendisine, "Senin aslın Türk'tür. Aşiretiniz Türkmen kökenlidir" dediğini söyledi. Şırnak'ın Silopi İlçesi'nden yurda giriş yaptıktan sonra geldiği Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde güvenlik güçlerine teslim olan Ş.A., ailesine maddi destek sağlanacağı sözü ile örgüte katılmayı kabul ettiğini belirtti. 7 yıl örgütün Kandil ve Zap kamplarında bulunduğunu, 2003'te ise örgütten kaçtığını, teslim olduğu güne kadar Zaho'da kaldığını kaydeden Ş.A. yaşadıklarını şöyle anlattı: "1996'da Gaziantep'te halı dokuma sanayinde çalışırken kapatılan DEHAP'ın gençlik kollarında faaliyet yürüten bir arkadaşla tanıştım. Onun teklifiyle Murat Karayılan'ın ablasının oğlu Fevzi devreye girdi. O zaman ailemin maddi durumu iyi değildi. Aileme maddi yardımda bulunacaklarını, örgütün pek fazla askeri güce ihtiyaç duymadığını, kısa bir eğitim devresinden sonra büyük ihtimalle beni Avrupa'ya göndereceklerini ifade ettiler. Ben de 'ailem maddi sıkıntılardan kurtulur, Avrupa'ya da gidersem ailemi yanıma alabilirim' düşüncesiyle kabul ettim." ÖCALAN VE BAYIK İLE BİRLİKTE KALDIK Gaziantep'te bir bölgeden sınırı geçtiklerini, Şam'da kaldıkları evde ihtiyaçlarının giderildiğini, aynı evde terörist başı Abdullah Öcalan ile örgütün önde gelen isimlerinden Cemil Bayık'ın da kaldığını belirten Ş.A. şöyle devam etti: "Bizi alıp Kürtçe okuluna götürdüler. Ben örgüte katılana kadar Kürtçeyi bilmiyordum. Kürtçe okulundan sonra da Türkçe okuluna gönderildik. Böylece 6 aylık bir eğitim devresi geçirdim. O dönem 'Parmaksız Zeki' kod adlı Şemdin Sakık'ın soruşturma sürecine denk geldim. Soruşturmalarda bir odaya alıp bir kişiyle sorgulama yapılmıyordu. Yapı içerisinde bütün örgüt mensuplarının içerisinde eleştiri ve sorgulama gerçekleşiyordu. Oradayken Abdullah Öcalan'la da aynı ortamda bulundum. Kendisi 3- 4 günde bir örgütün çözümleme olarak nitelediği faaliyet için yeni katılanlarla görüşürdü. O dönemde yeni olduğum için herhangi bir görev verilmedi. Şam'daki eğitim genelde ideolojik ve siyasi bir eğitimdi. Daha sonra Zap'da askeri ve pratik eğitim almamız istendi. Burada yatma, kalkma, sürünme ve koşu gibi pratik eğitim konuları verildi. Bu eğitim yaklaşık 1 ay kadar sürdü. Irak'ta ilk gittiğim yer Zap bölgesidir. Bu bölgede o dönemde yaklaşık olarak bin 500 örgüt mensubu vardı. Örgütün bütün lojistik teşkilatlanması bu bölgedeydi. Örgüt burada minyatür bir sözde devlet yapısı oluşturmaya çalışmıştı. Bürokratik yapı, hastane gibi teşkilatlanmalarla böyle bir görüntü çizilmeye çalışılıyordu." MEĞER TÜRKMÜŞÜM Terör örgütüne katılırken kendisini Kürt kökenli bildiğini vurgulayan Ş.A., Güneydoğu Anadolu'da yoğun bulunan bir aşiretin üyesi olduğunu kaydederek, "Abdullah Öcalan'la siyasi eğitimim sırasında tanışma faaliyeti esnasında konuştum. Bana kim olduğumu sordu. Suruç'tan geldiğimi söyledim. 'Kimlerdensin?' dedi. Aşiretimi söyledim, çok şaşırdı. Bana, bağlı olduğum aşiretimin Osmanlı döneminin en büyük aşiretlerinden biri olduğunu, bu aşiretin kökeninin Türkmen olduğunu söyledi. Aslımın Kürt olmadığını, kökenimin Ertuğrul Gazi'ye, Osmanlı'ya dayandığını örgüt içerisinde bizzat Apo'dan öğrendim" diye konuştu. KAÇIŞ BEKLENTİSİ Kaçış öyküsünü de anlatırken, çok sayıda örgüt mensubunun kaçmak için fırsat kolladıklarını vurgulayan Ş.A., şunları söyledi: "2003'de Gabar'da görevliyken, örgüte yeterince hizmet etmemekle suçlandım. Bu sırada bende kırılma, örgütten soğuma olmuştu. Gabar'dan kaçma ihtimali çok azdı. Örgüte ana karargaha katılmak istediğimi söyledim. Niyetimi anlamasınlar diye tepkisel yaklaştım. Haftanin kampından ayrılıp Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) güçlerine teslim oldum ve Zaho'ya yerleştim. Son zamanlardaki operasyonların örgütten kopmalarda çok fazla etkili olduğunu düşünmüyorum. Örgütten ayrılmayı ve kaçmayı düşünen çok kişi var. Ancak bir umut arıyorlar. Örgüt mensuplarının çoğu kötü bir muamele ile karşılaşacaklarından korktuklarından teslim olmuyorlar. Benim burada gördüğüm muameleyi oraya duyurma şansımız olsa, bu çok büyük bir etki oluşturacaktır. Örgüt Türk ordusunu karalayıcı ve örgüt mensuplarını kaçmaktan caydırıcı propagandalar yapıyor. İtirafçılara af konusunda, eve dönüşle ilgili kanunun tam olarak neyi öngördüğü, ne gibi haklar tanıdığı tam bilinmiyor. Türkiye'de bir kısım ılımlı yaklaşırken, bir kısmın çok sert tepkili yaklaşması da örgüt mensuplarını tedirgin ediyor." Ş.A., pişmanlık yasasından istedi. Ancak, 1999'da silahlı bir eyleme karıştığı gerekçesiyle çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. ISIYA GÜDÜMLÜ FÜZELER VAR 'Ferhat' kod adlı Ş.A., PKK'nın silah gücünün iyi olduğunu, özellikle ısıya güdümlü füzelerden bol miktarda sahip olduğunu, kampların bulunduğu yüksek tepelerde Rus malı uçaksavarlar, aynı ülkeden gelen ısıya güdümlü füzeler bulunduğunu, bunların uçak ve helikopterlere karşı kullanıldığını, örgütte her bölgede bulunduğunu, bunun yanı sıra C4 ve TNT tipi patlayıcılardan da bol miktarda sahip olduğunu, bunların sansasyonel eylemler için kullanıldığını söyledi. Kendisinin hiç eyleme katılmadığını, PKK'nın oluşturduğu gümrük noktaları ile uyuşturucu ticareti yapanlardan gümrük parası aldığını, yasadışı iş yapan Kürt kökenli insanların da örgütü yardım ettiğini ileri süren Ş.A., son zamanlarda PKK kamplarının hava bombardımanına tutulması ile ilgili olarak da şunları anlattı: "Bombardımana karşı hazırlanan mağaralara gizlenerek önlem alıyorlar. Bu mağaralar bombalamalardan çok fazla etkilenmiyor. Bu mağaralar küçük değil, içerisinde 400- 500 kişiyi barındırabilecek mağaralardır. Muhtemel bir saldırıya karşı hesaplanarak yapılmıştır. Hava saldırılarının çok fazla etkili olacağını zannetmiyorum. Mağaraların girişleri bile saldırıya göre ayarlanmıştır. Ancak kara operasyonuyla netice almak mümkündür. Daha önce Zap kampı da delik deşik oldu. Hava saldırısı, top atışı ile vuruldu. Ancak tam netice alınamadı. Bu tür saldırılar büyük bir korku ve düzen bozukluğu oluşturmakla beraber yeterince etkili olamamaktadır." PKK'NIN YOLU DTP'DEN GEÇİYOR Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile temasa geçilmesi ve güven verilmesinin PKK'ya katılım için yeterli olduğunu da öne süren Ş.A., "DTP'nin gençlik kolları kanalıyla onlara güven vererek bunu yapmak mümkündür. Bu tür faaliyetlerden DTP'nin gençlik kollarının haberinin olmaması mümkün değil. Bizim de gittiğimiz bölgelerde ilk yaptığımız şey o bölgenin gençlik kolları başkanını bulmaktır. Onlardan istifade edebileceğimizi bildiğimiz için, öncelikle onlarla irtibata geçeriz. Yani bir bakıma DTP'nin gençlik kolları PKK'nın milis örgütlenmesidir" diye konuştu. KONTÖRLÜ DESTEK Örgütte görüşmelerin cep telefonuyla yapıldığını kaydeden Ş.A., "Örgütün dağ kadrosunun ötesinde şehirlerde de elemanları bulunuyor. Bunlar örgüte çeşitli hizmetler verirler. Propaganda, para toplama, eleman kazandırma, lojistik, hatta istihbarat konusunda yardımcı olurlar. Zaman zaman örgütün özel kuvvetler olarak adlandırdığı biriminde yer alanlar şehirlere gidiyordu. Bu kişiler 'Mervan' kod adlı teröristin aracılığıyla sahte kimliklerle metropollere gönderilen teröristler oluyordu. Bunlara örgüte yeni katılan teröristlerin kimliklerinin üzerindeki fotoğraflar değiştirilerek veriliyordu" dedi. DHA
<< Önceki Haber Teröristi şok eden gerçek! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER