Baykal: Başbakan'ın sözleri PKK söylemi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında Başbakan Erdoğan'ın 'Bizim için önemli olan silahların bırakılmasıdır' sözlerini eleştirdi.

Baykal: Başbakan'ın sözleri PKK söylemi

Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Prag'a giderken, ''Bizim için önemli olan silahların bırakılmasıdır'' dediğini belirterek, ''Silahların bırakılması söylemi, PKK söylemidir. Bu söylem, terörü halletmeye yönelik değil, terörün pazarlıkla sonuç almasını sağlamaya yönelik bir stratejinin parçası olarak ortaya atılmaktadır'' dedi. Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tarihi günler yaşadığını, çok önemli gelişmelerin içinden geçtiğini ifade etti. Terörle mücadelede yeni viraja yaklaşıldığını ifade eden Baykal, Türkiye'nin çok ağır bir terör tehdidine maruz kaldığını, terörün, günlük yaşamın parçası haline geldiğini, askeri birliklerin hedef olduğunu anlattı. ''SALDIRIYA MARUZ KALMASI HALİNDE...'' Baykal, Türkiye'nin, bunlar karşısında seyirci kalamayacağının toplumsal talep olarak ortaya çıktığını, TBMM'ye, sınır ötesi operasyon yetkisi verildiğini anımsattı. Türkiye'nin bu konudaki haklılığının, bütün dünyada kabul edilmeye başlandığını belirten Baykal, Türkiye'nin, sınır ötesinden saldırıya maruz kalması halinde, önlem alması gerektiğinin kabul gördüğünü söyledi. Bunun önemli bir gelişme olduğunu vurgulayan Baykal, AB, ABD, Avrupa Parlamentosu'nun, Türkiye'nin, terör tehdidiyle karşı karşıya kaldığını kabul ettiğine işaret etti. ABD Başkanı Bush'un, PKK'nın terör örgütü olduğunu ifade ettiğini kaydeden Baykal, ''Türkiye'nin Irak'a yönelik müdahalesi karşısında en sert tepkiyi göstereceğini ilan eden Irak ve Kuzey Iraklı yöneticiler, Türkiye'nin müdahale hakkına sahip olduğunu kabul etmeye başladı'' diye konuştu. Avrupa Parlamentosu'nun da Türkiye'nin tepkisinin aşırı olmamasını talep ettiğini anımsatan Baykal, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 1 Kasımdan itibaren hükümete yazdığı yazıyla, direktif beklediklerini kamuoyuna açıkladığını anlattı. ''BUNUNLA YETİNMEMİZ MÜMKÜN MÜ?'' Deniz Baykal, çok uygun bir zemin oluştuğunu dile getirerek, 5 ay önce bir toplantıda, Barzani ve Talabani'ye, terör örgütünü himaye ettiklerini, bunun hiçbir şart altında kabul edilemez olduğunu söylediğini aktardı. Bu uyarıları yaparken ne Dağlıca saldırısı olduğunu ne de 12 vatandaşın öldürüldüğünü belirten Baykal, ''Toplumun da tepkisiyle, hükümetin de bunun önlemini anlatmaya başlamasıyla, tezkere de çıkınca dünya, 'evet Türkiye haklı, durun' dedi. Bu çok önemli bir olay, buraya gelmeyi arzu ettik, geldik'' diye konuştu. ''MEYVESİNİ ALMAMIZ LAZIM'' Şimdi bunun meyvesini, sonucunu almaları gerektiğini vurgulayan Baykal, ''Nedir bunun meyvesi? Türkiye'nin gönlünü almaya yönelik birkaç güzel söz mü? 'Haklısınız, biz de gerekeni yapıyoruz, karakolların sayısını arttırdık, lojistik desteği önlemeye çalışıyoruz, Kandil Dağına gidecek gazetecileri engelledik' demek mi? Bu mu, bununla yetinmemiz mümkün mü?'' diye sordu. Baykal, derhal Irak sınırları içindeki PKK örgütlerinin dağıtılması, bunun, mutlaka güvence altına alınması, PKK'nın, Irak'tan Türkiye'ye saldırı yapma zeminini kaybetmesi gerektiğini vurguladı. Bunun mutlaka sağlanması gerektiğini dile getiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''ABD, Irak, Kuzey Irak'taki yöneticiler gereğini yapmalıdır. Bunu talep etmek hakkımızdır. Bu, henüz olmadı. Türkiye ayağa kalkınca, Türkiye'yi teskin etme arayışı içinde, 'merak etmeyin, biz bu işi hallediyoruz' havası yaratıldı. Bunun somut ne sonuç vereceğini beklemek, iyiniyetle gelişmelere olumlu yaklaşımla yaklaşarak, izlemek gerekebilir, bunu anlayışla karşılamaya hazırız. Ama burada dikkat edilmesi gereken nokta var. Sakın ha bu sürecin, Türkiye'nin oyalanması, kararlılığının zafiyete uğratılması, bu konuda bütün şartları oluşturmuş Türkiye'nin sonuç alıcı bir hareket yapmasını engellemek amacına yönelik bir politika olmasına izin verilmemesi gereği vardır. Böyle bir durum olabilir. 'Merak etmeyin biz doğrudan bir operasyona gerek kalmadan bunu sağlayacağız' vaatleriyle, Türkiye'nin diplomasi yöntemini kullanarak, bunu elde edebileceği umudunu vererek, konjonktürün değişmesi, tablonun değişmesi öngörülüyor olabilir. Buna karşı dikkatli ve hazırlıklı olma ihtiyacı vardır. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'nin terörü ortadan kaldırmaya yönelik müdahale hakkı kabul edilirken, öte yandan bize 'sizin müdahalenize gerek kalmadan, uzlaşmayla halletme imkanı da vardır' anlamında yaklaşımlar da geliştiriliyor olabilir.'' ''BEDELİNİ ÖDEMEYE RAZI OLMAK'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemindeki değişikliğin, kamuoyunun dikkatinde olduğunu kaydeden Baykal, Erdoğan'ın, ''Kış gelmeden müdahale yapacağız'' dediğini, Prag'a giderken ise ''Bizim için önemli olan silahların bırakılmasıdır'' şeklinde açıklamalarda bulunduğunu anımsattı. ''Silahların bırakılması söylemi, PKK söylemidir. Silahların bırakılması söylemi, terörü halletmeye yönelik olarak değil, terörün pazarlıkla sonuç almasını sağlamaya yönelik bir stratejinin parçası olarak ortaya atılmaktadır'' diyen Baykal, şöyle konuştu:''Silahların bırakılması, elinde silahı bulunduran tarafın, kendi tek taraflı takdiriyle, kararıyla, elinde bulundurduğu ve her an eline alacağı silahı, belli bekleyiş içinde, şimdilik, bir süre için kullanmayacağını ilan etmesidir. Hangi bekleyiş içinde olduğu, zaman içinde ortaya çıkacaktır. Silahların bırakılmasını kabul etmek demek, karşınızdakinin silah bulundurma hakkına teslim olmak demektir. Tek taraflı olarak elinde silahı bulunduranın, o silahı kullanmayacağı vaadini, çok büyük gelişme olarak kabul etmek, bunun bedelini ödemeye razı olmak demektir. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez.'' ''BU FİLMİ ÇOK GÖRDÜK'' CHP Genel Başkanı Baykal, terörün arkasında ne olduğu ve neden bu terörün yaşandığı sorusunu yöneltti. ''Anadilimizi kullanamıyoruz, temel kültürel haklarımız elimizden alındı, kimliğimizi ilan edemiyoruz'' deme şansının, son dönemde yapılan değişikliklerle ortadan kalktığını, kimlikleri dolayısıyla insanların suçlanamayacağının hukuki tespit olarak ortaya çıktığını söyledi. Baykal, şu görüşleri dile getirdi:''Geldiğimiz noktada talep, artık bireysel hak ve özgürlüklerin ötesinde, etnik temelde Türkiye'nin anayasal sistemine, egemenlik anlayışına, devletin yapısına yönelik talepleri kabul ettirmektir. Türkiye, artık gelinen noktada 70 milyon vatandaşın eşit haklara sahip olarak oluşturdukları bir devlet olmaktan çıkacaktır, vatandaşların üstünde, bazı temel komünal, cemaat, etnik kimlik tanımlarına dayalı bir devlet yapılanması içine çekilecektir. Vatandaşların devleti olmaktan çıkacağız, kimliklerin devleti olmaya doğru yöneleceğiz. Bu bildiğimiz, klasik parçalanma sürecidir. Bu filmi biz çok gördük. Hala film oynuyor, Bağdat'ta, Irak'ta oynuyor bu film. Iraklıların canına mal oldu, Irak'ın tarihi birikiminin kaybolmasına, perişan olmasına yol açtı. Buradan güzellik çıkmaz, çıksa çıksa bir takım süper güçlerin, Irak'ın zenginliğini daha rahatça paylaşması sonucu çıkar.'' ''VİCDANIM İSYAN EDİYOR'' Tekirdağ ve Edirne'deki sel felaketinden zarar görenlere geçmiş olsun dileklerini ileten Baykal, her yıl bu acı manzaraya alışmak zorunda kalındığını söyledi. Meriç ve Tunca nehirlerinin, her yıl taştığını, binlerce dönüm ekili arazinin, ev ve işyerlerinin sular altında kaldığını ifade eden Baykal, bu tabloya son verilmesi gerektiğini kaydetti. Bir an önce Suakacağı Barajının tamamlanmasını isteyen Baykal, ''İktidar, herşey için para buluyor, binlerce insanımızı, tarımımızı ilgilendiren bu konuda adım atmıyor. İktidarı göreve çağırıyoruz'' dedi. Meriç ve Tunca nehirlerinin temizlenmesi, sel baskınları karşısında taşıma kapasitelerinin arttırılması, nehir yataklarının genişletilmesini öneren Baykal, ''Bunların yataklarının genişletilmemesi, ıslah edilememesi akla, mantığa, sağduyuya sığdırılamaz. Vicdanım, bu ilgisizliğe, sorumsuzluğa isyan ediyor'' diye konuştu. ''KARİYER İŞİ OLMAKTAN ÇIKTI'' Baykal, 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olduğuna işaret ederek, en çok ihmal edilen ana konunun, eğitim olduğunu söyledi. Bunun ağır bedellerin bulunduğunu ifade eden Baykal, eğitime sahip çıkmanın ilk adımının, öğretmene sahip çıkmak olduğunu vurguladı. Kitap, bina, ders araçlarının da önemli olduğunu ancak bunlar olmasa da eğitimin gerçekleşeceğini kaydeden Baykal, ''Ama öğretmen olmazsa eğitim olmaz'' dedi. Baykal, öğretmenlerin yüzde 90'ının borçla yaşadığını, yüzde 23,5'unun ek iş yaptığını ifade ederek, öğretmenliğin kariyer işi olmaktan çıktığını, ek iş, fason uğraş, geçici iş sözleşmeyle yapılacak bir konuma geldiğini savundu. AA
<< Önceki Haber Baykal: Başbakan'ın sözleri PKK söylemi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER