MHP sonuna kadar direnecek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

MHP sonuna kadar direnecek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti ve CHP'yi eleştirirken, ''İki siyaset kutbunun çatışmasının ve karşılıklı istismar anlayışlarının, bugünkü çıkmaza sürüklenilmesinde büyük payı var. Bu iki gerilim kaynağının kayıkçı kavgasına benzeyen siyasi çekişmesi; rüşvet, melanet ve şeriatın kestiği parmak ekseninde gelişmekte, Yunan filozoflarının yargılanması, Atatürk üzerinden yapılan ucuz bir polemiğe dönüşerek sürmektedir'' dedi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, bugün en hunhar cinayetlerin işlenmeye başlandığı, en aşağılık suçların tırmandığı bir ülke haline geldiğini savundu. Çocuk ve kadınlar başta olmak üzere, toplumun her kesiminin, yayılan suçların ve artan suçluların açık hedefi haline geldiğine işaret eden Bahçeli, ''Ülkemizde otostop yaparak seyahat eden bir İtalyan kızının hunharca katledilmesi elbette ki can güvenliği Türk milletine emanet edilmiş olması nedeniyle, hepimizi derinden üzen ve utandıran ve bir hadise olmuştur'' diye konuştu. Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu cinayet karşısındaki mesajları ve hassasiyetinin, yerinde ve zamanında olduğunu ifade etti. Bahçeli, ''Ancak, hemen her gün ülkenin bir yerinde işlenen cinayetler, kapkaçlar, hırsızlıklar, saldırılar, tecavüzler ve töre katliamların da Sayın Başbakan'ın sorumluluğundaki gelişmeler olduğunu hatırlatmak istiyorum'' dedi. -''EN BÜYÜK AYMAZLIK''- Hükümetin kayıtsız kaldığı asayişsizliğin çocuklara kadar uzandığını, ihmal ve tedbirsizlik sonucunda, suç işleme ve suça maruz kalma yaşının giderek düştüğünü dile getiren Bahçeli, gazete sayfalarını incelemenin, tehlikenin büyüklüğü ve iğrençliği hakkında herkese fikir vereceğini söyledi. Devlet Bahçeli, ''Ulaştığımız bu tablo geçmişte yaşanan olaylar karşısında 'Herkesin başına polis dikemeyeceklerini' söyleyerek sorumluluk almaktan kaçan ve 'Ayda bir iki olay, büyütmemek lazım' diyerek küçümseyen zihniyetin getirdiği kaçınılmaz neticedir. Varılan bu noktada asayişsizlik, ülkemizin milli güvenliğini ve devletin bekasını bile etkileyecek kadar öncelikli ve asla ihmal edilemeyecek milli bir konu haline gelmiştir'' diye konuştu. Bahçeli, Türkiye'nin huzur ve güvenliğinin, emniyet ve asayişinin tarihte görülmediği kadar bozulduğunu, Hükümetin, artan suçları, başka ülkelerle kıyaslayarak sorun yokmuş gibi davranmaya devam etmesinin, ''En isabetsiz yaklaşım ve en büyük aymazlık'' olduğunu öne sürdü. -''SANAL GÜNDEMLERDE ARAMAYA GEREK YOK''- Suçun kaynağını ve gerekçelerini başka yerlerde, sanal gündemlerde aramaya gerek olmadığını ifade eden Bahçeli, AK Parti'nin yönettiği Türkiye'de; yoklukla boğuşan yüz binlerce aile içinde, şiddetli geçimsizliğin had safhaya ulaştığını belirtti. MHP Genel Başkanı Bahçeli, medyanın olayları veriş şeklinin, insanlarda bir yanda infiale ve karamsarlığa, diğer yandan suçların sıradanlaşmasına neden olduğunu ileri sürerek, ''Bu konuda mesleki kaygıların ötesinde bir sorumluluk ahlakı ile hareket edilerek, suçların ve suçluların topluma aktarılmasında ölçülü olunmasının toplumun psikolojisinde ve suçla mücadelede mutlaka olumlu tesirler yaratacağını düşünüyorum. Hükümeti, çok daha geç olmadan, suçlar bir ur gibi toplumsal bünyeyi daha fazla sarmadan, acilen sosyal, siyasal ve kültürel önlemleri almaya çağırıyorum'' dedi. -BULGUR VE PİRİNÇ FİYATLARINDAKİ ARTIŞ- Türkiye'de, başta buğday olmak üzere bulgur ve pirinç fiyatlarında son dönemlerdeki önlenemeyen artışın, tehlikeli noktaya ulaştığını dile getiren Devlet Bahçeli, ''Fiyatlar bu şekilde artmaya devam ettiği takdirde, dünyada yüz binlerce insanın açlık çekeceği, açlıktan ölümlerin olabileceği dillendirilirken, siyasi iktidarın meseleyi basit sözlerle geçiştirmesi, temelsiz gerekçelerle sorunun ciddiyetini görmezden gelmesi yeni bir aymazlığın işareti olarak yorumlanmalıdır'' diye konuştu. Bahçeli, hükümetin, özellikle buğday ve pirinç fiyatındaki artışa mazeret bulmaya çalıştığını, daha şimdiden fiyat artışının sorumlusu olarak, ''Enerji tarımını'' gösterdiğini söyledi. -''SERVETİNE SERVET KATMAYI PLANLAYAN AKP'Lİ VAR MI?''- Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'e, konuşmasında şu soruları yöneltti: ''Madem buğday ve pirinçte yeterince stok var; bu fiyat artışlarının ve piyasadaki telaşın asıl sebebi nedir? Yaşanılan fiyat artışlarından dolayı elini ovuşturan ve spekülasyon yaparak anormal kazanç elde etmenin peşinde olan fırsatçılarla ve böylesi zamanların değişmez simaları olan vurguncularla ilgili bir tedbir alındı mı? Piyasayı düzenlemekle görevli kuruluşların etkisi şimdiye kadar neden hissedilmemiştir? Bu karaborsa ortamından yararlanarak servetine servet katmayı planlayan AKP'li yandaşlar ve aile fertleri var mı?'' -''HAMASİ SÖZLERİN ANLAMI KALMADI''- MHP Lideri Bahçeli, sabahın erken saatlerinde, sadece ucuz ekmek alabilmek için saatlerce kuyrukta bekleyen vatandaş manzarasının, iflas eden ekonomik politikaların, ucuz siyasi polemiklerin, belagat yüklü hamasi sözlerin artık bir anlamının kalmadığını çok net bir şekilde resmettiğini belirtti. ''Ekmeği büyüttüğünü iddia eden Başbakan Erdoğan, görünen odur ki yakında sofralardaki ekmeği tamamen küçültecek, hatta vatandaşımızı ekmeğe muhtaç bir hale getirecektir'' görüşünü savunan Bahçeli, 'Gözünü toprak doyursun'', diyerek azarlanan ve yanlış tarım politikaları sonucunda çok zor şartlar altına giren Türk çiftçisinin, artık dayanılacak durumu kalmadığını kaydetti. -''KAYIKÇI KAVGASI''- AK Parti'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesinde başlatılan hukuki süreçte bir ayın geride kaldığını anımsatan Bahçeli, siyasette kısa sayılamayacak bu süre içinde siyaset kurumunun anlaşılması güç bir atalet sergilediğini, her yönüyle akıl, idrak ve basiret tutulması içine girdiğini öne sürdü. Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Senaryo savaşları, darbe iddia ve suçlamaları, demokrasi ve vesayet tartışmaları, dış müdahale çağrıları ve yargıyı taciz ve tehdit kampanyalarıyla geçirilen bu süre heba edilmiş, siyaset kurumu, krizi demokrasi ve hukuk içinde aşacak bir çözüm üretememiştir. Yapılan kamuoyu araştırmaları, Türkiye'nin böylesine ağır bir kriz ortamına sürüklenmesinin sorumluluğunun AKP ve CHP'ye ait olduğunu, yüzde 80'e yaklaşan büyük bir çoğunlukla kamuoyu vicdanında tescil etmiştir. Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü ve demokratik rejim konularında bu iki siyaset kutbunun çatışmasının ve karşılıklı istismar anlayışlarının bugünkü çıkmaza sürüklenilmesinde büyük payı bulunduğu bir gerçektir. Bu iki gerilim kaynağının kayıkçı kavgasına benzeyen siyasi çekişmesi; rüşvet, melanet ve şeriatın kestiği parmak ekseninde gelişmekte ve Yunan filozoflarının yargılanması ve büyük Atatürk üzerinden yapılan ucuz bir polemiğe dönüşerek sürmektedir. İktidar ve ana muhalefet partisinin, Türkiye'nin ortak milli ve manevi değerlerini böyle bir çatışma ve cepheleşmenin aracı haline getirmesi, temsil ettikleri siyaset anlayışında bu marazi hastalığın tedavi kabul etmez boyutlara ulaştığını ortaya koymuştur.'' -''ÇIKMAZ SOKAK STRATEJİSİ''- ''Başbakan Erdoğan'ın, krizin geliştiğini ve kemikleşmekte olduğunu göremediğini, akıl ve hafızaya sığmayan bir aymazlıkla, kriz ortamının derinleşerek sürmesini geçerli bir strateji olarak benimsediğini'' iddia eden Bahçeli, ''İçinde bulunduğumuz bunalımı sağduyu ile Türkiye'nin çıkarına olacak şekilde yönetmek yerine, bu belirsizlik ortamını siyasi çıkar sağlayacağını vehmettiği mecralara yönlendirme arayışına girmiştir'' dedi. Bahçeli, ''Mahkeme sürecinin yol açacağı çok ağır sonuçlara siyaset kurumunun kayıtsız kalamayacağını, demokratik siyaset içinde çözüm arayışlarının süreceğini'' ifade eden Erdoğan'ın, tehlikeli bir oyun planı uygulama hesabı içinde olduğunu savundu. Bu oyun planı ve yol haritasının kilometre taşlarının, giderek açıklık kazandığını ifade eden Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: ''Buna göre; önümüzdeki süreçte kontrollü ve bilinçli bir gerginlik siyaseti izlenmesi, yargının içerden ve dışardan baskı ve abluka altına alınmasına çalışılması, bu amaçla AB ve ABD'nin müdahalelerinin bir tehdit aracı olarak kullanılması ve bu puslu ortamda AKP'ye verilecek desteğin bir bedeli olarak reform adı altında AB'nin dayatmalarının sırayla hayata geçirilmesi öngörülmektedir. Sayın Başbakan'ın, 'Siyasetin sorun çözme kapasitesinden' anladığının bu olduğu ortaya çıkmıştır. Bir taraftan zorlama bir gayretle sahte demokrasi kahramanlığı yapmaya çalışan AKP, öte yandan siyasi geleceğini kurtarmak hesabıyla AB'ye sığınmış, siyasi ömrünü uzatmak için etnik bölücülerden medet umar duruma düşmüştür. AKP'nin bu amaçla ödemeye hazırlandığı ilk diyetin, Türklük değerlerine hakareti serbest bırakmak olduğu anlaşılmıştır. Sayın Erdoğan'ın Türkiye'nin onurunu ve haysiyetini, AKP'nin siyasi ikbali için bir finansman aracı olarak kullanması, bir siyasi parti liderinin düşebileceği en olumsuz durumdur. Bir Başbakan'ın ülkesinin, milletinin ve tarihinin onuru ve haysiyetini böyle bir pazarlık denkleminde ucuz bir meta haline getirmesi karşısında, bizim söyleyeceğimiz tek husus; bu durumun, başlı başına Türklük değerlerine ve Türk milletine en büyük hakaret olduğudur.''
<< Önceki Haber MHP sonuna kadar direnecek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER