Sınır ötesinde Gül tartışması

Türkiye'de 22 Temmuz'da gerçekleştirilen seçim sonuçları ve Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına adaylığı Almanya'nın Nürnberg kentinde düzenlenen bir panelde tartışıldı.

Sınır ötesinde Gül tartışması

Nürnberg Gazeteciler Cemiyeti (Nürnberg Press Clup) tarafından düzenlenen "Türkiye'deki seçim sonuçları ve Avrupa Perspektiflerine Etkileri" konulu panelde konuşan uzmanlar Türkiye'de ilk defa Kemalist elitlerinin dışında birinin cumhurbaşkanlığına aday olduğunu ve halkın da bunu istediğini ifade etti. Çok sayıda Alman ve Türk gazetecinin katıldığı panelde söz alan Sosyal Demokrat Parti (SPD) Bavyera Eyaleti Milletvekili Angelika Weikert, Abdullah Gül'ün adaylığını değerlendirdi. Gül'ün seçilmesi halinde Almanya için çok iyi bir partner olabileceğini kaydeden Weikert, AK Parti'nin demokratik ve ekonomik reformları gerçekleştirmesi nedeniyle yüzde 47 oranında oy aldığına işaret etti. Burada Abdullah Gül'ün ilk adaylığında cumhurbaşkanı seçilememesinin de rol oynadığına değinen Bavyera Eyaleti Milletvekili, seçim sonucunda Türk halkının yüzünü Avrupa'ya çevirmiş bir Türkiye ile Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını istediğinin anlaşıldığını kaydetti. Abdullah Gül'ün İstanbul'dan elit bir kesimden gelmediğini belirten Weikert, "Türkiye'de Gül, uzun süreden sonra ilk defa elit kesimi değil, Anadolu'yu temsil eden biri olarak Türk halkının karşısına çıktı. Türk halkı kendinden birini cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor .'' değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini yürekten istediklerini de vurgulayan Weikert, şöyle konuştu: "AB dini bir birlik değil, bir değerler birliğidir. Biz, Türkiye'nin AB için çok büyük bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Nihai hedef, müzakereler sonunda tam üyeliktir. Türkiye İslam ülkeleriyle aramızda bir bağ olabilir. Vatikan bile Türkiye'nin Avrupalı olduğunu kabul ediyor. Bazı ağız oyunlarıyla Türkiye'nin AB'ye girmesinin engellenmek istenmesi doğru bir davranış değil. AB Türkiye'yi hazmedecek bir hale gelmeli. Müzakereler başladıktan sonra hala 'Türkiye AB'ye girsin mi ? Girmesin mi?' şeklinde tartışmalara girmek etik değil.'' Aynı zamanda oturumu yöneten Nürnberg Nachrichten Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Joachim Hauck ise Gül'ün değişimi temsil eden biri olduğunu söyledi. İlk kez muhafazakar kesimden gelen bir ismin cumhurbaşkanlığı için aday olduğunu kaydeden Hauck, "Biz Avrupalılara göre Abdullah Gül'ün ne eşinin başörtülü olması, ne de kendisinin muhafazakar bir isim olması önemli. Bize göre değişimi temsil eden biri olması çok önemli. Dışişleri Bakanı olarak çoğu kez Almanya'ya gelen Gül, Kemalist ve İslami kesimi dengeleyebilir.'' şeklinde konuştu. Antalya Gazeteciler Cemiyet Başkanı Mevlüt Yeni ise seçim öncesi AK Parti hariç tüm partilerin AB aleyhtarı bir kampanya yürüttüklerini hatırlatarak, "Ancak seçim sonuçlarına bakıldığında AB aleyhtarı kampanya yürüten partilerin halktan kötü not aldıklarını, AK Parti'nin ise yüzde 47 gibi bir aldığını görüyoruz. Halk böylece yönünü Avrupa'ya çevirmiş ve bu alanda yapılan çalışmaları onay vermiş, desteklemiş ve devam etmesini istemiştir." dedi. Avrupa Parlamentosu İkinci Başkanı ve Orta Frankonya Eyaleti Milletvekili İngo Friedrich ise sandıktan çıkan sonucun Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme şansını olumlu veya olumsuz anlamda etkilemediğini ileri sürdü. Friedrich, Türkiye'nin AB girmesi için çok erken olduğunu kaydetti. Türkiye gibi 70-80 milyon nüfuslu bir ülkenin AB'ye fazla geleceğini iddia eden Avrupa Parlementosu 2. Başkanı, " AB 23 resmi dili ile idare edilebilir sınırını aşmış durumda. Tarihte bir çok imparatorluk fazla büyümeden dolayı yıkılmıştır. Açıkçası biz batmak istemiyoruz. Türkiye'ye şimdiden tavsiyem kendine başka bir formül bulması." şeklinde konuştu. AB'nin Türkiye'yi içine almasının şu anda düşünülmemesi gerektiğini vurgulayan Friedrich, "Olası bir rejim sorununda Avrupa Birliği Türkiye ile olan bütün ilişkilerini durdurur ve bir daha da başlatmaz.'' dedi. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne karşıtlığıyla bilinen İngo Friedrich, Türkiye'nin son yıllarda yaptığı reformları ve ekonomik istikrarında göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkati çekerek ancak 20 veya 30 yıl sonra Türkiye'nin şartları yerine getirmesi ile konunun yeniden görüşülebileceğini sözlerine ekledi. Türkiye'deki ekonomik gelişmelerden söz eden Dr. Orhan Kocagöz, Türkiye'nin ekonomik açıdan çoktan AB'ye girdiğini dile getirdi. Türkiye'nin dış ticaretinin çok büyük bir kısmını 27 AB ülkesine yaptığını anlatan Kocagöz, bunda yüzde 10 ile en büyük payın Almanya'ya ait olduğuna değindi. Bu arada zaman zaman İngo Friedrich ile Angelika Weikert arasında Türkiye'nin müzakere süreci ile ilgili tartışmalar yaşandı. Oturumu yöneten Nürnberg Nachrichten Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Joachim Hauck ise salonda kimlerin Türkiye'nin AB'ye girmesini istediğine yönelik bir oylama yaptı. Salondaki Alman ve Türklerin tamamına yakını Türkiye'nin AB'ye girmesi yönünde parmak kaldırırken karşı çıkan sadece Avrupa Parlamentosu İkinci Başkanı ve Orta Frankonya Eyaleti Milletvekili İngo Friedrich oldu. CİHAN
<< Önceki Haber Sınır ötesinde Gül tartışması Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER