O hep hedef adam

Sarı Kırmızılı takımın Trabzon'daki son dakika golü ile elde edilen 3 puan gerçekten de "altın" değerindeydi. Bu sözcük dönüş uçağında G.Saraylı yetkililerce sıkça kullanıldı.

O hep hedef adam

Şampiyonluk türküleri söylemek için henüz çok erken olduğunu bir kez daha tekrarlayalım ama önceki yıllarda gördüklerimiz, son dakikalarda böyle goller atan takımların hedefe ulaştıklarıdır... Çünkü bu son dakika golleri sadece size altın puanlar kazandırmakla kalmaz, rakipleriniz üzerinde de yıkıcı etkiler oluşturur. Bu nedenlerle, bütün rakiplerinizin maçlarını kazandığı bir ortamda Trabzon gibi zorlu bir deplasmanda alınan 3 puan gerçekten de 'birşeylerin' habercisidir. Galatasaray bu deplasmana her bakımdan bıçak sırtında gitti. Milli maç boşluğunda yaşananlar pek Cim Bom'a yarayacak nitelikte değildi. Özellikle medyanın bir bölümünün Hakan Şükür üzerinden yürüttüğü kampanya Sarı Kırmızılı kulübü sıkıntıya sokmuş gibiydi. Trabzon'daki olası bir kaybın ardından kulüpte "kanlı" bir hesaplaşma durumu ortaya çıkabilirdi. Galibiyet bu açıdan da altın değerinde. Çünkü kazanırken sorunları çözmek de daha kolaydır. Hakan Şükür olayının tam göbeğindeki kişiyim. O nedenle birşeyler söylemek istiyorum. O hep hedef adam O, hakkında her zaman çok fazla söz söylenen, yazı yazılan biri oldu. Onunla ilgili herhangi bir gelişme yokken de bu durum değişmedi. Çünkü Hakan yazmak ve konuşmak her durumda "para ediyordu." Bugün bazılarının kazandıkları ünün yanısıra evlerine götürdüğü ekmekte Hakan Şükür'ün belli bir payı vardı... Milli maç arasında Sarı Kırmızılı kulüple ilgili yazacak birşey bulma sıkıntısı, Hakan'a bir kez daha futbolun bıraktırılması gibi bir gündem oluşturulmasıyla kendini gösterdi. Bazı gazetelerde Hakan'ın ocak ayında futbolu bırakacağı -bıraktırılacağı- ya da Galatasaray'dan gönderileceği yolundaki "masabaşı haberleri" ortalığı kapladı. Bu haberlerin bazılarına "içeriden" kaynak olarak gösterildi. Onlardan herhangi bir yalanlama gelmedi. Bundan bıktıkları mazereti geçerli olabilirdi ama durumun hassasiyetini görmeliydiler. Bunun gibi bir yığın saçmalığa elbette ki Hakan'ın da karşılık vermesi gerekiyordu. Çünkü o sustukça bu tuhaflıkların en azından bir bölümü gerçek sanılabiliyordu. Ayrıca yönetimin de bu konudaki suskunluğu Kral'ı üzüyordu. Böyle bir ortamda Hakan'ın konuşacağı en uygun yer GSTV olabilirdi. Orada Can Erbesler kardeşimle birlikte yaptığımız Dipnot programına çağırdım Hakan'ı. Kırmayıp geldi. Gündemdeki konularla ilgili sorularımızı yanıtladı. Elbette ki bazı sitem ve serzenişleri de oldu. Camia içinde de kendisiyle ilgili olumsuz düşünce ve tavırları olan kişileri, Atatürk'ün gençliğe söylevindeki "dahili ve harici bedhahlar" olarak nitelemesi belki biraz abartılıydı ama ne yapalım, teşbihte hata olmaz. Ayrıca, daha önce "Hakan istediği sürece Galatasaray'da oynar" diyen Adnan Polat'ın son dönemde bu konuyla ilgili suskunluğuna gösterdiği tepki de 'Olmasa daha mı iyi olurdu' diye düşündürecek nitelikteydi. Oynamasa da suçlu! Ancak Hakan'a yapılanların yanında onun bu kadarcık bir tepkisi de abartılmamalı. Bu açıklamaların sonrasında da konu medyada geniş biçimde yer aldı. Bununla ilgili bazı tv programlarının birkaç dakikasını izleyebildim. Olaya son derece sağduyulu ve gerçekçi yaklaşanlar da vardı, konuyla ilgili hemen hiçbirşey bilmedikleri halde Hakan'ı suçlayanlar da... Bu konuda konuşmak isteyenlerin de mutlaka bilmeleri gereken bazı noktalar şöyle özetlenebilir: Oynamadığı dönemde dahi takımla ilgili her türlü kaptanlık sorumluluğunu eksiksiz yerine getiren Hakan, başarısız sonuçların ardından medyanın belli bir kesimince hedef alınıyor. Kimi zaman bu konudaki en açık gazetecilik kuralları bile ihlal edilerek akıl almaz işler yapılabiliyor. Örneğin, oynadığı her maçın en iyisi değilse de mutlaka belli bir düzeyin altına düşmediği halde ısrarla bazı gazeteler tarafından Hakan'a inanılmaz derecede düşük notlar veriliyor. Buna karşılık onun sabah saat 07.00'de tesislere gelip idman yapması, sakatlıktan kurtulmak için olağanüstü çabası gibi durumlar haber olamıyor... Basının bir bölümüyle iyi ilişkiler içindeki "dahili" kişiler Hakan'la ilgili olumsuz haberlerin çıkmasında özellikle pay sahibi oldukları ileri sürülüyor. Özellikle de "Kalli konuşmak için çağırdı ama Hakan gitmedi" şeklindeki bir haberin nasıl üretildiği irdelendiğinde bu gerçekler görülebilirdi. Sarı Kırmızılı kulüpte artık müzminleştiği için konuşulmaya değer bile görülmeyen sıkıntıların hiç değilse bir bölümünün aşılmasında Hakan'ın katkıları bilmezden ve görmezden geliniyor. Kendi görevini yapamayanlar çareyi Hakan'a yüklenmekte görür gibi... Hakkındaki utandırıcı suçlamaların tam tersine Hakan Galatasaray'da mükemmel bir kaptanlık ve ağabeylik yapıyor. Şans bulamadığı için gitmeyi düşünen bazı gençleri ikna etmekten tutun da oyuncularla ilgili başka sorunların aşılmasında onun büyük bir payı var. Gençlerbirliği maçında Mehmet Topal'ın attığı golden sonra ona gelmesi de bunun açığa çıkan kanıtlarından biri... Hakan 2005-2006'daki mucizevi şampiyonlukta Hasan Şaş'la birlikte büyük pay sahibi olduğu işleri bugün de yapıyor. Gerçekte Hakan Şükür şu anda Galatasaray'ın gücünün belli bir bölümünü oluşturuyor. Yani onun varlığı Cim Bom'un zenginliği... Bu güçten "harici"lerin rahatsız olmasını anlamak kolay; peki "dahili"ler neyi amaçlıyor olabilir, bunu anlamak kolay değil. Hakan'ın Galatasaray'da "kapladığı yer" belli ki birilerini rahatsız ediyor. Hakan Şükür'ü bezdirip bir an önce Galatasaray'dan ayrılmasını sağlamak için taraftar cephesinde de oyunlar oynandığı belirtiliyor. Onu "sürekli sorun çıkaran biri" gibi gösterip taraftarın gözünden düşürülme gayreti biliniyor. İsyanını içinde yaşıyor Hakan'la ilgili daha bunun gibi söylenebilecek pek çok şey var. Hakan bir yandan tekrar formasını sırtına geçirebilmek için insanüstü bir çaba gösterirken, öte yandan da bu saldırı ve suçlamalarla uğraşmak zorunda kalıyor. Böyle bir durumda insan isyan etmez de ne yapar? Hakan bu isyanını kendi içinde yaşıyor. Sadece takımına değil kulübüne de yararlı olabilmek için çırpınan Kral, bunun karşılığında kendisine reva görülenler için birazcık içini dökmenin dışında Allah'a sığınmaktan başka birşey yapamıyor. Kendisinin de söylediği gibi o Galatasaray'a kazık çakmayacak; elbette ki en geç bu sezon sonunda bırakacak. Ancak Hakan Şükür adı, Sarı Kırmızılı kulüp var oldukça hatırlanacak. Kırdığı rekorlarla, A haberleri'>UEFA Kupası'yla, öteki başarıları ve Galatasaray için yaptıklarıyla Hakan hep var olacak. Peki, ona karşı birtakım oyunlar içindekileri birkaç yıl sonra kim anımsayacak dersiniz? AHMET ÇAKIR- ZAMAN

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER