Galatasaray, 2000 ruhunu yakalarsa...

Ali Sami Yen Stadı'nda Galatasaray tarihî gecelerinden birini daha yaşıyor ve Şampiyonlar Ligi defterine yeni bir zaferi ekliyordu.

Galatasaray, 2000 ruhunu yakalarsa...

3 Kasım 1999 tarihinde İtalyanlar atıyor, Aslan durmuyordu. Weah ve Giunti ile iki kez öne geçen Milan'ı Capone, Hakan Şükür ve Ümit'in penaltı golüyle ezip geçen Cim Bom, 2000'de kazandığı UEFA Kupası'na yelken açıyordu. O da efsane kadronun önemli futbolcularından biriydi. Milan maçının kahramanlarından Capone'den söz ediyoruz. Bülent, Popescu, Hakan Ünsal ve bazen de Ergün Penbe'yle paylaştığı geri dörtlünün sürpriz golcüsü, o dönemki başarıları takım ruhuna bağlıyor. Türkiye'yi ziyaretinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdiğimiz Brezilyalı, sorularımıza içtenlikle cevap verirken bugünlere de ışık tutuyor. Sambacı, camia, teknik heyet ve futbolcular arasında kenetlenmenin sağlanması halinde Fatih Terim ve talebelerinin 11 yıl önceki başarıların üzerine çıkabileceğine inanıyor. G.Saray'a transfer olduğunda tek antrenmanla Rapid Wien maçına çıktın ve bir daha formayı bırakmadın. Bugün bütün oyuncuların yaşadığı uyum sorununu bu kadar kolay nasıl aştın? Galatasaray'a Juventude'den gelmiştim. Yüreğini ortaya koyarak forma giyen biriyim. Galatasaray'da da bu sayede sevildim. Bir de aynı dili konuştuğumuz Taffarel'le beni ilk günden itibaren sahiplenen hocamız Fatih Terim vardı. Transferimde Fenerbahçe'de teknik direktörlük yapan Parreira'nın etkisi vardı. O Sao Paulo'da hocamdı. Senin oynadığın dönemde Galatasaray'ın tarihinin en başarılı sezonlarını yaşamasını neye bağlıyorsun? Hem duygusal hem de profesyonel sebepleri vardı. Duygusal sebeplerin en önemlisi motivasyonumuzu sağlayan birlik beraberliğimizdi. Arkadaşlarımız hem saha içi hem de saha dışında birbirine yardımcı olabilmek için gayret ediyordu. Kendimizden çok, takımın başarısı için oynuyorduk. Para konularını hiç öne çıkarmıyorduk. Takım ruhunu çok önemsiyorduk. Teknik direktörümüz Fatih Terim de bize yeri geliyor bir oyuncu gibi davranıyor, yeri geliyor arkadaş oluyordu. Bu da bize saha içinde inanılmaz bir rahatlık veriyordu. UEFA ve Süper Kupa'yı kazanacağınıza inanıyor muydun? Futbolda her zaman ilkleri başarmak zordur. Bu başarıyı yakalamak için çok çalıştık. İyi bir ekiptik ve her turu atladığımızda kupayı alacağımıza daha çok inandık. Bizim kazandığımız kupanın ardından Türkiye bir anda futbol ülkesi oldu ve bütün dünyada tanındı. Ailelerimiz birbiriyle görüşür, sevinç ve hüzünlerimize ortak olurduk. Dolayısıyla bu, takıma büyük bir ruh kazandırdı. Eğer bugün bunlar tekrar edilebilirse inanıyorum ki bizim yakaladığımız başarıların üstüne çıkılabilir. Fatih Terim ve Lucescu ile çalıştın. İki teknik adamın özelliklerini bir futbolcu gözüyle bize anlatabilir misin? Biri UEFA Kupası'nı diğeri Süper Kupa'yı alarak kalitelerini ortaya koydular. Fatih Terim'in diktiği fidanlar, meyve verdi ve sonunda Süper Kupa'yı R.Madrid'in elinden alarak gücümüzü ispatladık. UEFA Kupası'na giden yolu Milan'a attığın golle açtın diyebiliriz. O golden sonra galip geleceğinize inandınız mı? O takım 2-0, 3-0, 5-0 geriye düşmüş, hiç fark etmiyordu. Takım ruhuyla maçı döndürmek için bütün gücümüzle mücadele ediyorduk. Bu oyun karakterimiz sayesinde Milan gibi bir takımı 2-0'dan 3-2 yenmeyi başardık. Bu oyun tarzımız taraftara yansımıştı. Onlar da yenilgiyi kabullenmiyor ve 90 dakika boyunca bize inanılmaz destek çıkıyorlardı. O tarihî golü bize anlatabilir misin? O gol sırasında normalde hücuma çıkmayacaktım. Ama birlikte oynadığımız Popescu, "Sen git, ben kalırım." diyerek beni ileriye gönderdi. Dolayısıyla ben de rakip ceza alanına gittim ve golü attım. UEFA Kupası yolunda en çok hangi maçta zorlandınız? Oynadığımız bütün maçlar çok zordu. Ama Şampiyonlar Ligi'ndeki Hertha Berlin maçı çok kritikti. Eğer o karşılaşmayı kaybetseydik Devler Ligi'ne veda edecektik. Deplasmanda 4-1'le geçtik ve grupta yeniden iddialı duruma geldik. Bu müsabakayı unutamam. O maçı kazanamazsak bunların hiçbiri olmayacaktı. UEFA biletini orada aldık. Taraftarlar penaltılarda gözünü kapattı. Peki, siz ne yaşadınız? Asıl oraya gelene kadarki kısım bizim için değerliydi. Hagi oyundan atılmış, Bülent'in omuzu çıkmıştı. Ben de dahil birçok arkadaşımızın sakatlıkları vardı. O zaman biz Allah'ın yardımını gördük. Türkiye'nin manevi gücü arkamızdaydı. Yoksa şartları düşündüğümüzde bizim finali kaybetmemiz gerekiyordu. Penaltıları hiç kaçırmadık. Taffarel'in son dakikada Henry'nin çıkardığı kafa şutunda ona en yakın isim sendin. Bir an bile olsa 'İşte golü yedik' dedin mi? Taffarel, Henry'nin kafa vuruşunu çıkardığında, "Artık kupa bizim." dedim. Çünkü o golün kurtarılması kupaya yaklaştığımızın göstergesiydi. Galatasaray'ın teknik kadrosunda görev yapmak ister misin? Brezilya'da Matogrossense eyalet liginin birinci liginde yer alan Sorriso'yu çalıştırıyorum. Günün birinde kendimi yeterli görürsem seve seve bu görevi yaparım. Galatasaray'ın hayatımda önemli yeri var. Aileme sağladığım imkânlar, Galatasaray'ın bana sağladığı imkanlarla oldu. Başta Allah'a şükrediyorum bana bu nimeti verdiği için. Ayrıca hocamız Fatih Terim'e de özel bir teşekkür ediyorum. Türkiye senin için ne ifade ediyor? Ne zaman buraya doğru bir programım çıksa gelmek için can atıyorum. Türkiye benim için ikinci bir vatan. Ailem kendini burada rahat hissediyor.
<< Önceki Haber Galatasaray, 2000 ruhunu yakalarsa... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER