ERGENEKON FOBİSİ

"Baykal hâlâ 'Ergenekon avukatlığı'nı sürdürecek mi?" sorusunu sormak istiyorum, ama görünen cevap açık:


Evet o hala Ergenekon avukatı. O hala bu işin bir "AKP darbesi" bir "Savcılık darbesi" olduğu noktasında. O hala, hükümetin Ergenekon işi ile Danıştay Cinayeti'ni başka mecralara kaydırma amacında olduğu noktasında... Bu görüşünü, Ergenekon soruşturmasını sürdüren savcılara karşı seslendirmekte sakınca görmüyor. Oysa şimdi iş, önce Yargıtay'da "Bu dava Ergenekon'la birleşmeli" kararıyla başka boyut kazandı, ardından davaya bakan mahkeme, Yargıtay'ın kararına uyarak, davayı Ergenekon'a havale etti. Evet, şu an Ergenekon davası, karanlık ve kanlı dosyaları soruştururken, Türkiye'de, çok farklı bir mücadele zeminine monte olan Danıştay Cinayeti'ne de açıklık getirme misyonunu üzerine almış bulunuyor. Bu net duruma rağmen, en önde Baykal'ın göründüğü bir Ergenekon avukatlığı, izahı zor bir manzarayı oluşturuyor. Dün Ecevit'in koruması, bugün DSP milletvekmili Recai Birgün, "Ecevit'in zor günlerini Ergenekon soruşturmalı" diye harekete geçiyor. Ergenekon savcılığının görüşme davetine "Derhal" diyerek karşılık veriyor. Türkiye'nin o dönem karanlık bir operasyon yaşadığına dikkat çekiyor. İnternethaber'den Zübeyir Kındıra ile Recai Birgün arasında geçen şu konuşmaya bakın bir: "ZK-Anlaşılan bir komplodan eminsiniz? Sizi bu kadar inançlı yapan unsurlar nelerdir? GB: Bir kaç neden sayılabilir. Birincisi; Kemal Derviş 13 gün ortadan kayboldu. Başbakan bile 13 gün Derviş'i bulamadı. Dönüşte, havaalanında 'Türkiye'de seçim yapılması ekonomiyi olumsuz etkilemez' türünden bir açıklama yaptı. Seçimin lafı ilk kez orada edildi. İkincisi Cengiz Çandar, 2001 yılında "Bir gün ABD Irak'ı işgal etmek zorunda kalırsa Ecevit iktidarda kalmayacak" diye yazdı. Üçüncüsü ise Tansu Çiller, Almanya'daki ünlü toplantıya katılıp döndükten sonra, "ABD Irak'ı işgal ederse ben yeniden başbakan olacağım" diye açıklama yaptı. Bunlar net olarak olan bitenin ne olduğunu gösteriyor. ZK: Yani hastahane ya da DSP'nin bölünmesi operasyonu aslında Irak'ın işgali için zemin hazırlığı mıydı? GB: Elbette. Bakın o günkü arşivlere, olan bitene. ABD Başkan Yardımcısı Dick Chaney geldi. Başbakanlık konutunda askeri ve istihbarattan kurmayları yanında. Başbakan Ecevit'in yanında da askeri ve Dışişleri yetkilileri vardı. Haritaları açtılar, resimler, planlar. Türkiye'nin işgale desteğini istedi. Ecevit buna kesinlikle hayır dedi. Bırakın Türk topraklarını kullanmayı, işgale bile razı değildi. Sayın Bahçeli de aynı görüşteydi. Daha sonra Bush ile Beyaz Saray'da yapılan görüşmede de aynı istek geldi. Kapıda Ecevit , 'Bush Saddam'ın kellesini istiyor' türünden açıklama yaptı. Ve ABD'ye karşı çıktı. Bunun üzerine Ecevit'siz, Bahçeli'siz bir hükümet için operasyon başlatıldı. ZK: Ve bulundu!?.. GB: Önce bu yol dönendi. Parti ikiye bölündü. Kemal Derviş öncülük etti. Ama Ecevit direndi. Bu arada tankları İskenderun'a çıkartmışlardı zaten. Ecevit itiraz etti, hemen gemilere geri yüklediler. Ecevit'siz bir DSP oluşturamayınca Partiyi ikiye böldüler. O sırada bazı komutanların bile 'çekil' talepleri oldu. Hatta Bahçeli'ye gidilip, "Hükümeti boz. Yeni görev sana verilecek. Başbakan olacaksın' dediler. Ama Bahçeli oyuna gelmedi. Ecevit'in çekilmesi ve başka bir isme başbakanlık verilmesi için DSP içinden de çalıştılar." Recai Birgün, daha sonra, "Benim bildiklerimden çok, Sayın Bahçeli'nin bildikleri var. Bahçeli konuşmalı" diyerek çağrıda bulunuyor: "Neden 3 Kasım'da seçim istedi? Bunu anlatmalı. O dönemi anlatmalı. Sayın Mesut Yılmaz anlatmalı. O, Almanya'daki gizli toplantıya katılan Yılmaz, Recep Tayyip Erdoğan, Tansu Çiller konuşmalı. Kemal Derviş'in misyonu neydi? 13 gün nereye kayboldu? Bunlar açıklanmalı. Ve daha da önemlisi bizim partimiz içindeki bazı milletvekilleri konuşmalı. O evde yaşananları biz biliyoruz. Bir gün gazete manşetine bakıp, "Rahşan! Biz bu insanlara ne yaptık? Neden bize bunu yapıyorlar? "diye sorup, koltuğa yığıldığı andaki acıyı gördüm. O dönem kirli bir dönemdi ve açıklığa kavuşmalı." Recai Birgün, bir başbakanın başına gelenleri sorguluyor. Bu küçük bir şey mi? Bu memlekette bir başbakanın başına bunları getirebilecek bir yapılanma varsa, başka neler yapılmaz? Bir ara Bahçeli Başbakan Erdoğan'a "116 günün hesabını ver" diye sesleniyordu. İşte konuşma zamanı Ne vardı o 116 günde? Bunu ifşa etmek gerekmez mi? "Seçim isteyerek" bir anlamda, kendisinin de Başbakan Yardımcısı olduğu Ecevit hükümetinin sona ermesinin fitilini çeken Bahçeli olmuştur. Neden oldu bu? Ergenekon, karanlık ve kanlı dosyaları ortaya çıkaracak deyip duruyoruz. Böyle bir durumda nasıl avukatlığa soyunur bir ana muhalefet lideri? Nasıl bu karanlık ve kanlı yapının ortaya çıkması için çaba sarfetmez bir başka muhalefet partisi? Türkiye'nin bu "Ergenekon fobisi"nden kurtulması için kim neyi bekler?

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER