DOLAR NE KADAR OLUR?

Türkiye'de seçmen tercihinde birinci öncelik nedir?


Soru: ‘AKP, dürüstlüğe çok vurgu yapan bir partiydi. Bu son yolsuzluk haberleri AKP’nin imajını nasıl etkiledi? İktidar partisinin dürüstlüğünden kuşkulananlar arttı mı?’ Cevap: ‘Bu iddialar AKP’yi mutlaka yıpratacak ama seçmen tercihinde birinci öncelik bu değil. Yaptığımız araştırmalarda şu çıkıyor. Halkın dürüstlükle ilgili büyük bir talebi yok. Halkın birinci önceliği aş, iş ve para. Bugün dolar bir buçuk lira, euro iki lira olsun, iddia ediyorum AKP yüzde 15 oy kaybeder. Bu kadar basit. Ocak ayından itibaren tüm araştırmalarda bu görülüyor.’ Soru: ‘Ne görülüyor?’ Cevap: ‘İnsanların ekonomiyle ilgili endişeleri artmaya başladı. Öyle ki, bu durum AKP’nin de oyuna yansıdı. Siyasette hem kararsız seçmenlerin oranı büyüdü hem de toplumda karamsarlık arttı. ‘Türkiye’nin önümüzdeki bir yılı daha kötü olacak’ diyenlerin oranı son yaptığımız araştırmada yüzde 41 çıktı. Yüzde 30, ‘önümüzdeki bir yıl daha iyi olacak’ dedi. Zaten bu yıl bütün araştırmalar insanların ekonomik yaşamlarıyla ilgili kaygılarının giderek arttığını gösteriyor. Kararsızların oranının artması da bu yüzden zaten.’ Soruları Taraf Gazetesi’nde Neşe Düzel soruyor, cevapları A ve G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür veriyor... * * * Durum böyle ise sadece ABD’deki gittikçe büyüyen yuvarlanmayı konuşmalıyız... Ne oluyor? Finansal piyasanın en büyükleri neden kumdan kuleler gibi devriliyor? Çünkü... Yüksek riskli fonlar... Gavurca söylersek ‘hedge’ fonlar... Yani, dünyada kontrol edilmesi kolay olmayan riskli fonlar... Yatırımcıların 100 milyarlarca dolara ulaşan paralarını da kapsayarak, yüksek kár amacıyla piyasadan piyasaya dolanıyorlar. Piyasada 2 trilyon dolayında ‘riskli fon’ olduğu tahmin edilmekte. Bu fonlar, çok doğal olarak, yüksek kar gördüğü yerlere hızla giriyor... Kárlar düşünce de gene aynı hızla çıkıyor. Örneğin, hedge fonlar daha yüksek faizli getiri sağlayan bu cins mortgage kredilerini finanse etmeye yarayan bono ve tahvillere yatırım yaptılar... Bu krediler batınca ister istemez finansman bonoları da çok hızlı değer kaybediyor ve büyük kayıplara neden oluyor. * * * Hálbuki... Bu fonların kullanım yeri acaba doğru muydu? Risk fonları ‘gayrimenkul piyasasında’ mı fink atmalıydı? Ne demek istiyorum? Daha önce de vurguladığım bir noktayı hatırlatıyorum: Yüksek riskli fonlarla ilgili yatırımların tümü ‘sanayi dönemi’ mantığı ve zihniyetiyle yapılmakta... Gelişmeler bu gözlükle kestirilmekte... Peter Drucker ,’Kapitalizm Sonrası Toplum’ kitabının bir bölümünü bu fonlara ayırmıştı. O bölümün bir yerinde şöyle der: ‘Modern bir ekonomide, bir değişim ve yenilenme ekonomisinde ‘kár’ diye bir şey olmadığını artık biliyoruz. Yalnızca maliyetler vardır; geçmişin maliyetleri ve belirsiz bir geleceğin maliyetleri. Ve geçmiş işlemlerin, geleceğin maliyetlerine denk düşen asgari mali getirisi de sermayenin maliyetidir. Bu ölçü alındığında, son otuz yıl içinde bir avuç dışında kalan bütün Amerikan şirketlerinin maliyetlerini karşılamayı başaramadığını görürüz.’ * * * Peki, ne olacak? Drucker şöyle diyor: ‘Bu mülkiyet sahiplerinin çıkarı ise kısa vadeliden çok uzun vadeli sonuçlarda ve borsadaki kısa vadeli hisse fiyatlarından çok ekonominin büyümesindedir. Bu rol ve işlev, gerek teoride gerekse pratikte sermayenin ‘kapitalizm’de sahip olduğu rol ve işlevden tamamen farklıdır. Sermayenin işlevi, artan ölçüde bilginin performanstaki etkisini artırmak olacaktır. Artan ölçüde yönetime egemen olmaktan çok, onun performansına hizmet etmek zorunda kalacaktır. Peki, bu yeni sosyal yapıya ne ad vermek gerekir? Bunu ilk tartıştığımda, yetmişlerin ortasında ‘emekli sandıkları sosyalizmi’ demiştim. Acaba ‘işgörenler kapitalizmi’ daha iyi bir terim mi?’ * * * Kısacası, Drucker, eski dönemde görülmeyen yeni bir gelişme olan bu fonların, eski piyasa mantığıyla yönetilemeyeceğini, bilgi ekonomisi ruhuna uygun bir büyümeyi finanse etmesi gerektiğini söylemekte. Demek ki... Büyük paralara sahip fonlar, yeniçağın gerçeklerine uygun olmayan yatırımlar yapınca batıyorlar... Bu bize neyi hatırlatır; Joseph Schumpeter’in ‘yaratıcı yıkım’ kavramını... Kapitalizm kendi yeni durumuna uyamayanı yıkar, sonra yeniden inşa eder. Hayat kendini finans piyasasına dayatmakta... Deniz Feneri davası önümüzü kesmez ise belki yarın devam ederiz...
<< Önceki Haber DOLAR NE KADAR OLUR? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER