Yalancı çoban Özkök ve organize işler


İlk işareti Mustafa Karaalioğlu almıştı. Malezya modeli, mahalle baskısı, irtica korkusu tutmadı, şimdi yeni bir öcü gelecek gündeme diye yazdı, 24 Kasım 2009’da Star’daki köşesinde. Hasan Cemal de önceki gün Milliyet’deki köşesinde gelişmeleri özetledi: “2003-2004 darbe tertiplerini... Yeni 28 Şubat çabalarını... Sonra 2006 ve 2007’yi... Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken özellikle 2007’de yaşanan ‘Çankaya savaşları’nı bir an gözünüzün önüne getirin. Cumhuriyet mitingleri... Anayasa Mahkemesi’nin 367’si... Zamanın Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa’nın bizzat kaleme aldığını itiraf ettiği 27 Nisan Muhtırası... Bunlar unutuldu mu?.. Ya da 2008’in kapatma davası... Ergenekon’lu ve muhtıralı askeri tertiplerle, oyun içinde oyunlarla AKP’nin yolu kesilemeyince, bu kez 2008 yılı baharında devreye sokulan kapatma davası da, yani yargısal darbe girişimi de, sanıyorum unutulmamıştır. Yüzde 47 oyla seçim sandığından yeni çıkmış bir iktidar partisini kapatma girişimi, hiç kuşkum yok, bu ülkenin demokrasi tarihine kapkara bir hukuk lekesi olarak geçecek. Bütün bunlar daha dün yaşandı. Ve hep birlikte yaşadığımız bu süreçte, Tayyip Erdoğan’la partisinin yolu demokrasi ve hukuku hiçe sayan yöntemlerle kesilmek istenirken, kulaklarımızdan hiç eksik olmayan sloganları anımsıyor musunuz: Gizli gündem! Laiklik elden gidiyor! Tehlikenin farkında mısınız?.. İrticanın ayak sesleri! O günlerde bu köşede çıkan bir yazı dizimin başlığı ise şöyleydi: ‘Tehlikenin farkında mısınız?. İrtica değil faşizm!’ Şimdilerde bilmem dikkatinizi çekiyor mu? Aradan geçen bir kaç yılın sonunda gizli gündem, irtica sözleri artık çok fazla duyulmuyor. Güncelleşen başka sloganlar var: Demokrasi elden gidiyor! Sivil faşizm! Tek parti rejimi!” Evet, Hürriyet’in eski yayın yönetmeni, Malezya Modeli, Mahalle Baskısı, 411 El Kaosa kalktı, Türkiye’nin 11 Eylül’ü modelleri fos çıkınca, yeni bir kavram oluşturdu. Sivil faşizm. Elinde epey alet var, bol bol kullanıyor. Sosyoloğu Vatan’a 3 gün boyunca röportaj verdirtiyor, ardından o parlayan gazeteciler listesi yapıyor. Yazının mürekkebi kurumadan parlak gazetecilerden biri, başka bir parlak gazetecinin NTV’de konuğu oluyor, diğer bir parlak çocuk CNN’e çıkıyor. Organize işler bunlar. Aklınca ya AK Parti’ye açılacak yeni bir davaya zemin hazırlıyor ya da yeni bir siyasi harekete yolaçıyor. Sevil Atasoy danışmanlık yapıyor mu bilmem ama bu kadar Organize bir iş, arkada bir başka plan olduğunu gösteriyor. Yazarına ‘’Petrol Ofisi’ne ceza yüzünden başımız dertte, Maliye Bakanı aleyhine yazma’’ diye talimat veren, gazetecilikle benzinciliği birbirine karıştıran adam, şimdi medyaya baskı var diye feryat ediyor. Baba, baskı vardıysa, patronunun çıkarı için sen yapmışsın. Patronun çıkarı aleyhine yazıyor diye bir yazarı atmış, diğerini kaçırmışsın. Tayyip Erdoğan’a, Kemal Unakıtan’a şirin görünmek için sansürü sen uygulamışsın. Yani gazetecilikle şirket çıkarlarını içiçe geçirip siyaseti getirip medyanın göbeğine oturtmuşsun. Günahlarının bedeli ağır. Ve unutma ki, sen ve arkadaşların yalancı çoban konumundasınız. Kurt gelip yese bile kimse size inanmayacak. Habire “Kurt geliyor” diye bağırıp durdunuz artık inandırıcılığınız yok. Çünkü kral çıplak.
<< Önceki Haber Yalancı çoban Özkök ve organize işler Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER