Erman Maraton’dan niye gönderildi


Erman Toroğlu, niye gönderildi “Maraton” programından? Kendisine göre Aziz Yıldırım başı çekmiş. Onun TFF’ye baskıları sonucu, Erman’la yollar ayrılmış. Hiç bir kişi bu denli güçlü değildir spor camiasında. Bu kişi Fenerbahçe ya da Galatasaray Kulüp Başkan’ı bile olsa. Erman, Osmanlı kabadayılarını çağrıştırdığını var saydığı bir biçimde, ekranlarda “vaaz” verirdi futbol üzerine. Ama gerçek Osmanlı kabadayılarını tanımadığı, bilmediği için de ipin ucunu kaçırırdı çoğu zaman! Hakaret eder miydi? Bu, sizin hakaret sözcüğünden neyi anladığınıza bağlı. Örneğin, Ümit Karan evleneceği geceden, bir gün önceki maçta üç gol atınca, Erman, dilinin paçasını bile sıvamadan bütün golleri bu gece attı, yarına birşey kalmadı demişti. Bu lafları Ümit Karan hakaret olarak almıştı. Galatasaray’lıların hemen hemen hepsi de. Hatta sonradan, Erman, Ümit’in sahibi olduğu bir mekana geldiğinde, kibarca, gitmesi istenmişti kendisinden! Hoş, eğer Şansal Büyüka olmasaydı, sık sık frene basmasaydı Erman kim bilir daha neler söylerdi! Ama sorun Erman’ın ekranda neyi nasıl söylediğiyle ilgili değil. Neler söylediğiyle ilgili! Örneğin bir futbolcuyu eleştirdiği zaman ya da bir takımı yerden yere vurdu mu, hem yöneticiler, hem oyuncular hem de o takımın taraftarları Digitürk’ün santrallerini kilitliyordu. O zaman da ne oluyordu? Maraton ortadan kalkıyor, Erman Toroğlu Şov çıkıyordu ortaya. Aslında Erman’ın yapması gereken de o. Sohbet programı! Konuklarıyla oturup bire bir konuşacağı, tartışacağı, dilediğini söyleyebileceği bir muhabbet akşamı. Ona böyle bir program öneren televizon yöneticisi akıllık eder... Sola, sokağı da mahalleyi de Baykal unutturdu! Kemal Kılıçdaroğlu, artık Türkiye’de sol kalmadığını, oy almak için sağa gittiklerini söylemiş. Kemal Bey’in bütün söyledikleri doğru, bu konuyla ilgili. Ankara’nın ötesine gitmeyi Baykal’la birlikte bi yana bırkatı CHP. Altındağ’da ya da bir başka gece kondu bölgesinde , vatandaşın kapısını çalıp, onunla çorbaya kaşık atmak Baykal’ın aklına teğet dahi geçmedi. CHP, Baykal sayesinde rahata alıştı. Tatil kentlerinde, ilçelerinde yan gelip yatmaya da. Uzun lafın kısası, CHP, Ecevit’in, o da kısa bir dönem, umut olma becerisini çoktan kaybetti. Yalnız Kemal Bey, gene de Genel Başkanına laf söylemiyor. O katı, askeri sıkı düzen içinde, “evet efendim, sepet efendimle” Baykal onları, onlar da Baykal’ı pışpışlıyorlar. Her şeyden önce, Baykal nasıl bir Türkiye hayal ediyor? Gerçekten merak ediyorum. Neredeyse yirmi yıldır, onun ağzından ne yeni bir proje, ne bir atılım, ne de Türkiye’yi bulunduğu noktadan bir adım ileri götürebilecek bir tasarı dinledik ya da okuduk! Sadece yapılanları eleştiren, bir punduna getirip nasıl iktidar olurum gibi düşünceleri kovalayan, Ergenekon gibi ülkenin altını oymayı amaçlayan ve insanını köleleştirmeyi hedefleyen bir çetenin bile avukatlığına soyunan , çoktan siyasal yaşamını noktalaması gerekirken, tırnaklarını koltuğa geçirmiş bırakmayan, insana umut değil, salt umutsuzluk veren yaşlı bir adam. Size bir işin nasıl yapılamayacağını çok iyi anlatan ama nasıl yapılabileceği konusunda da hiçbir fikri olmayan bir Genel Başkan... Onun için Kemal Bey, siz bırakın herşeyi bir yana, Baykal’dan nasıl kurtulacaksınız onu düşünün! Kemal Derviş: Türkiye yükselen yıldız Fortune Dergisine konuşan, Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı, Kemal Derviş, “Türkiye’nin dinamik ve esnek yapısıyla yükselen yıldız” olduğunu söylüyor. Türkiye’nin esnek ve dinamik yapısı 2002 yılında, birden oluşmadı. Turgut Özal sonrası birbiri ardına yapılan fahiş hatalar, ülkeyi 2001 bunalımına sürükledi. Sonra, 2002 yılında, o uykuya yatırılan, eli ayağı neredeyse kelepçelenen, “dinamik ve esnek yapı” yeniden harekete geçirildi. Derviş’in de söylediği gibi, dünyayı sarıp sarmalayan ekonomik bunalım nedeniyle Türkiye 2009’da fren yaptı. Ama 2009’u bi yana bırakırsanız. Türkiye gerçekten çok hızlı büyüdü. Derviş’in AK Parti değerlendirmesine bir göz atın hele: “AK Parti hükümeti, piyasaya dönük ama toplumsal boyutu da oldukça gelişmiş bir siyaset uyguladı.” Bu iki temel ögeyi, yani hem piyasaları büyütmek hem de toplumsal sorumluluklardan kaçmamak, sokaktaki adama da sahip çıkmak, gerçekten hüner isteyen bir iş. Bu dönemde, istihdam sorunu dışında, ülke bir çok sorununu çözme aşamasına geldi. Özellikle dış politikada atılan adımlar, gene dışa yönelik ekonomik girişimlerle desteklenince, bu büyüme gerçekleşti. Asıl sorun da bu zaten! Yani darbecilerin, Ergenekon tayfasının birden kolları sıvayıp pıtırak gibi ortaya dökülmelerinin ardında yatan bu başarılı ekonomik, toplumsal ve dış politikalar demeti. Yok eğer hükümet, 2001’den bu yana ülkeye, bir arpa boyu yol aldıramamış olsaydı, o zaman zaten çoktan muhalefetti ve darbeci tayfası, vuslat kaldı bi başka bahara diye dolanıyordu ortalarda! O zaman damadım mıydı? Adam, genç bir delikanlıyı bile taşımış sırtında. “Çabuk sarıp sarmalayın şunu. Kıçından saçmayla vurdum. Fazla canı yanmasın. Damadım olur da...” “Ne diye vurdun damadını?” diye sormuş doktor şaşkınlıkla! “Vurduğumda damadım değildi ki!” (Sıtkı Cankatan’a teşekkürler)
<< Önceki Haber Erman Maraton’dan niye gönderildi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER