Deniz benim gençliğim, çocukluğum...


6 Mayıs 1972: Soğukkanlılıkla, ince ince planlanmış bir devlet cinayeti Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan 6 Mayıs sabaha karşı Mamak Askeri Cezaevi’ndeki hücrelerinden alınarak Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevi’ne götürüldüler. Ayakları elleri zincirlerle bağlıydı. Biz onların yanı başındaki bir koğuştaydık. Cezaevinin çevresinde olağanüstü bir hareketlilik yaşandığını fark ettiğimizde, Denizleri almaya geldiklerini anladık. Biraz sonra cezaevi koridorlarındaki gürültüler arttı. Zincirli kapılar şakırtılar içinde açılıyor, içeriye birtakım üniformalılar giriyor ve kapılar yeniden kapanıyordu. İnfazların Ulucanlar Cezaevi’nde yapılacağını biliyorduk. Bu hazırlıkların da onun için olduğunu tahmin etmemiz zor değildi. Koridora bakan demir kapılar akşam sayımlarından sonra kapanıp, zincirlendiği için Denizleri görmemiz mümkün değildi. Denizleri götürüyorlardı. Deniz’in, ‘Eyvallah arkadaşlar’ dediğini duyduk. Onun sesini son kez dinlemiştik. Bizlere veda ediyordu. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Arkadaşlarımızı yanı başımızdan alıp idama götürüyorlardı. Koğuşta hepimiz birbirimize bakıyorduk ve sesimiz çıkmıyordu. Götürdüler onları... Radyodan idam edildiklerine dair Sıkıyönetim bildirisini dinledik. Sabah oldu. Sayım yapıldı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Havalandırma kapısı açıldı. Sessizce dışarıya çıktık. Yine kimse konuşmuyordu. Sert adımlarla atılan volta sesleri dışında çıt çıkmıyordu. Teğmen Burhan Poturna ve doktor Yüzbaşı Metin Denli, bize nispet verircesine keyifle koridorlarda dolaşıyorlardı. ‘Bak astık işte’ diyor gibiydiler. (Daha sonra onları terfi ettirdiler. Metin Denli general oldu, Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Dairesi Başkanlığı’na getirildi.) 6 Mayıs 1972 günü gerçekleştirilen idamlar, bir askeri darbenin son ürünlerinden birisiydi. Önce dağlarda kentlerde 68 kuşağının en parlak olanlarını öldürdüler. Kızıldere’de Mahir Çayan ve arkadaşlarını imha ettiler. Sonunda da Denizleri astılar. Siyasete bir kez daha kan girdi. Askeri darbenin ne demek olduğunu bir kez daha anladık. Süleyman Demirel ve arkadaşları Denizlerin idamı için öylesine istekliydiler ki, bazıları Meclis’teki oylamada iki ellerini birden kaldırıyorlardı. 68 kuşağının bir anlamda ‘intihar’ sayılabilecek eylemlerinin psikolojik altyapısını uzun uzun tartışabiliriz. O dönemdeki gençliğin sonuç vermeyecek yollar izlediğini, yanlış sebep-sonuç ilişkileri kurarak hareket ettiğini bugün çok daha net bir şekilde görebiliyoruz, konuyu daha sağlıklı analizlerle inceleyebiliyoruz. Ama insaf ile söyleyelim, bu devlete yön veren irade, darbelere meraklı militaristler, gençleri köşeye sıkıştırmak, onların özgürlük ve değişim taleplerini kanla bastırmak konusunda en küçük bir kararsızlık gösterdiler mi? Gençlerin, devletin örgütlediği silahlı çetelerin saldırısına uğradıkça, köşeye sıkıştıkça, sonu bilinen silahlı eylemlere yöneldiklerini biliyoruz. 9 Mart 1971 tarihinde bazı solcu grupların bir darbe girişiminin parçası haline gelmiş olmaları, solun darbeci olduğu yönündeki toptancı yorumun temellendirmesi için kullanılan en temel argümanlardan biri. O dönemde de bugün de solun bazı kesimlerinin darbecilere akraba olduklarını bilmeyen kalmadı. Ancak 6 Mayıs 1972 tarihinde darbecilerle işbirliği yapıp Denizlerin idamlarının gerçekleşmesini sağlayanlar sağcılardı: Başta Süleyman Demirel ve Alparslan Türkeş olmak üzere AP’liler ve MHP’lilerdi. İdam cezaları onların oylarıyla onaylandı, onların çabalarıyla komisyonlardan yıldırım hızıyla geçti. 6 Mayıs 1972’de Denizleri idam edenler darbecilerdi, işbirlikçileri de sağcılardı. Bunu objektif bir tarih bilgisi olarak akılda tutmakta büyük yarar var. Denizlerin idamı, Mendereslerin idamından sonra siyasete ikinci kez kanın girmesiydi, siyasetin kanlanmasıydı. Bunu diğer cinayetler ve darbeler izledi. Bizler ise hâlâ gözünü kan bürümüş darbecilerin aramızdan aldığı arkadaşlarımızın yasını tutuyoruz. Deniz benim gençliğim, çocukluğum... Onu hatırladıkça, gözlerim doluyor, hep genç kalan fotoğraflarına bakıyorum, yaşlandığımı hissediyorum...
<< Önceki Haber Deniz benim gençliğim, çocukluğum... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER