Başörtülü kızlardan korkun!


Hayır, Nur Sertel hanım siz değil. İzmir’in silahşörü Canan Arıtman hanım siz hiç değil. Ege sahillerinde güneşlenirken “Memleket elden gidiyor” korkusu yaşayan hanımlar siz de korkmayın. Etrafta “bakacak doğru düzgün kadın kalmayacak” diye endişe eden bar laikleri siz de rahat edin. Korkması gereken muhafazakar erkekler. Korkun, çünkü annenizden farklı kadınlar geliyor. Siz 28 Şubat’ta zorlandınız, tehdit aldınız, kazancınızdan oldunuz ama onlar bedel ödedi. Üniversite kapısından çevrilen, kendilerini o kapılara zincirleyen onlar oldu. Devletin gücü karşısında sizin gibi uzlaşma yolu seçmedi. Direndi. En büyük güç olan devlete direnen bir kadın, erkeğe haydi haydi karşı koyar. Bunu bilin. Ayrıca siz maddi zenginlik peşinde koşarken o ruh dünyasını zenginleştirmeyi seçti. Sizler laik cumhuriyetin okullarında rahat rahat okurken onlar Vi yana’yı, Londra’yı, Boston’u sürgün mekanı seçti. Böylece de sizinkinden daha donanımlı üniversitelerde, sizinkilerden daha yetkin hocalardan ders alma fırsatı buldu. Hoşgörüyü, farklı kültürlerle bir arada olmayı, daha önemlisi kadın hakkını öğrendi. Evet, kökten laiklerin söylediği gibi, onlar anneannemiz gibi bağlamıyor başını. Ama erkeklerle ilişkisi anneannenizi bırakın, annenizinki gibi de değil. Dünyada ne olup bitiyor konusunda sizden kat be kat ileri gitti. Korkanlar, “Bizim çocuklar bu kadar iyi eğitimli, bu kadar donanımlı değil” diye korksun. Çünkü bu kızlar öyle. Yetiştirdikleri çocuklar da öyle olacak. Erkekler belki biraz da “Başını bağlarsa bana daha bağlı olur” diye düşündü ama başörtüsü onların çoğunu başta erkek, her türlü güç odağından bağımsız kılmaya yaradı. Başörtüsü, Anadolu kadınının erkeğin hegemonyasını kırma yolunda en önemli aracı oldu. Korkun ve korkmakta haklısınız. Bu kadınlardan korkulur. Sevgili Kekeç boşuna kendini yorma, üzme! Köşedaşım Ahmet Kekeç, Hürriyet gazetesi köşe yazarlarının terbiye düzeyinden şikayet etmiş. Asıl şikayet etmesi gereken toplumu, bugünü ve yarını okuma kabiliyetleri olmalıydı. Onlar, Türkiye’nin son 10 yılını çarpık bir gözle okudu. Bu ülkenin ileri yönde attığı her adımı geri adım, halkın her tercihini sapıklık olarak niteledi. Sonuç ortada. Üçüncü kez seçim kazanmaya aday bir parti, giderek büyüyen bir Türkiye, ağır aksak da olsa atılan demokratikleşme adımları var. Bir de onlara bakalım. Her hafta sonu verilen 350 sayfalık kitaplar, promosyon kampanyalarına rağmen, yerinde sayan, hatta gerileyen bir satış tabloları var. 2002’den beri kaç kez yönetim ve patron değiştiren Sabah, tam enselerinde. Sabah’ın her promosyonu iş yapıyor, Hürriyet’inki yapmıyor. Çünkü Hürriyet, köşe yazarlarını her gün hakaret ettiği insanların gönlünü bedava hediyeyle almaya çalışıyor ama rakamlar bunun işlemediğini gösteriyor. Son 10 yılı tercih yanlışlığı konusunda araştırma konusu olacak adamları ciddiye almak yanlış sevgili Kekeç. Bırak, sarhoşu kendi devrilsin. İki yemek Gündemin yoğunluğundan yazamadım. Geçen hafta Antalyalı işadamları ile sabah kahvaltısı yaptım, İSİAD’lı işadamlarıyla da akşam biraraya geldim. Antalya değişikti, çünkü aralarında referandumda “hayır” demişler de vardı ve “evet” diyen kahvaltı arkadaşlarını düşman gibi görmüyorlardı. Antalya kahvaltısı Muharrem Koç’un başkanlığında 7 yıldır her salı tekrarlanan bir toplantı. İSİAD muhafazakar genç işadamlarının birlikteliği. Dünya görüşleri muhafazakar olabilir ama hayat pratikleri hiç de öyle değil. İki toplantının da ortak özelliği, iş dünyasında kadının adının olmamasıydı.
<< Önceki Haber Başörtülü kızlardan korkun! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER