Bu köşemizi takip edenler,
“YAŞ (Yüksek Askeri
Şura Kararları) Mağdurları”nın yaşadıkları sıkıntılara yakından şahit olmuşlardır.
Yeni
Anayasa değişiklikleri gündeme gelirken, YAŞ
mağdurlarının hak arayışlarını kamuoyuna taşıyarak, tahşidatla bu hususta da düzenlemeler yapılmasını vurgulamıştık.
Düzenlemeler yapıldı yapılmasına ama bunlar, “Yaş Mağdurları”nın çilesini ortadan kaldırmaya yetmedi. Zira mevzuatları değiştirmek, bazı önyargılı zihniyetlerin fikri sabitlerini bir çırpıda değiştirmeye yetmiyor anlaşılan!
Evet, düzenlemeler sonrası yasayı uygulayacak merci olan
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (
AYİM), anayasa değişikliğiyle birlikte özlük haklarını almak için başvuran bazı
Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) mağdurlarının taleplerini, hakkaniyetten uzak bazı gerekçelerle reddetti.
Ortada bazı
dava ve talepler var…
Eski
Albay Yümrü Dilek ile eski Deniz Astsubay Ahmet Türkan'ın..
Onların davalarını gören AYİM 1. Dairesi, basına da yansıdığı gibi; 'anayasa değişikliğinden önce ordudan atıldıkları' ve 'değişikliğin nasıl uygulanacağına dair uyum yasası bulunmadığı'nı ve de 60 gün içinde
itiraz etmediklerini sürerek bu
YAŞ mağdurlarının taleplerini geri çevirdi.
Halbuki 12 Eylül'den sonra
Ankara 2. Bölge İdare Mahkemesi'ne başvuran ve “yoksun kaldığı tüm özlük haklarının iadesine ve parasal haklarını yasal faiziyle ödenmesini” isteyen Ahmet Türkan’ın bu talebi
sivil mahkemece kabul edilmişti.
Eski Albay Yümrü Dilek ile ilgili verilen karar daha da bir garip!
Anayasa değişikliğinden önce YAŞ kararlarına yargı yolunun kapalı olmasına rağmen ordudan atılan askerlerin, “ilişiği kesildiği ilk 60 gün içinde başvuru yapmaları gerektiği” ve “Bu işleme uyulmadığı için itirazların kabul edilmeyeceğine” hükmediliyor,
1992'deki, "YAŞ kararlarına yargı yolu kapalıdır" kararını hiç dikkate almadan!
Uyum yasalarını beklemeden verilen ve de hukuk tarihine ibretlik bir levha olarak girecek olan bu kararı veren AYİM’in 5 üyesi hangi kaygılarla ve hangi düşüncelerle böyle bir neticeye sebep olmuşlardır, takdir kamuoyunun…
Evet, YAŞ Mağdurlarının hak mücadelesi devam ediyor, sancılı bir süreç halinde bir süre daha devam edeceğe benziyor…
Fakat bu arada da bir başka hukuki süreç daha işliyor. Vatana
ihanet, devlet sırlarını başka ülkelere satma,
darbe teşebbüsünde bulunma,
terör örgütü mensubu olma,
ihaleye fesat karıştırma v
e devlet kurumlarını zarara uğratma, görevi kötüye kullanma gibi çok ağır ve yüz kızartıcı suçlardan dolayı bazı askeri personeller yargılanıyorlar..!
Bir kısmının da o 28
Şubat süreçlerinde, o malum YAŞ kararlarıyla insanları mağdur edenlerin olması da kaderin bir başka cilvesi midir acep?
Haklarında bu zamana kadar en ufak bir
disiplin suçu, yüz kızartıcı suç isnadı bile olmayan..
Ama sırf;
eşlerinin başı örtülü diye..
içki içmiyor diye..
namaz kılıyorlar diye…
ordudan, mesleğinden atılan o insanlar şimdi:
“Kader-i
ilahi işte!” diye mi düşünüyorlardır acaba?
Bunlar bilinmez ama,
Sorgusuz sualsiz atılan o insanların özlük haklarını tekrar elde etmeleri ve bir nebze olsun uğradıkları maddi-manevi zararlarının tazmini ve telafisi adına yeni düzenlemeler ve girişimler gerekiyor.
Neler yapılabilir, bu konuyu da bir sonraki yazımızda ele almaya çalışalım. (26 Ocak 2011)