Bir Mübarek gitmiş, başka bir Mübarek gelmiş olmasın


Mısır'da dün Hüsnü Mübarek'in istifa ettiğini yardımcısı Ömer Süleyman duyurdu. Ordu, Mübarek'in yetkilerinin büyük kısmını Ömer Süleyman'a devretmesine destek verdi. Geçmişi Mübarek'ten daha şaibeli işlerle dolu olan Ömer Süleyman'ın Mübarek'i bile aratma ihtimali bir hayli yüksek. Yıllardır demir yumrukla yönetilen son 30 yılı sıkıyönetimle geçmiş olan Mısır'da halkın yeni bir Mübarek'e tahammül etmesi mümkün gibi görünmüyor. Ordunun, Mübarek'in önerisini benimsemesi göstericilerin geri adım atmasına sebep olur mu bilemeyiz ancak bugüne kadar Mübarek'in rejimi ordunun desteğiyle yürüttüğünü de unutmamak gerekir. Yani bu destek aslında yeni bir şey değil. Mısır'da bunca gösterilerin, ölümlerle sonuçlanan olayların sonucunda sokağa dökülen halk Mübarek'i görevden almadan içeri girecek gibi görünmüyor. Ama asıl cevap verilmesi gereken soru şu; ülke bundan sonra nasıl bir yöne dönecek? Ölenlerin, gösterilerin, mücadelelerin, asıl sonucu önemli. Yıkılan bir şey neye evrilecek, ya da neye evrildiği zannettirilecek? Bundan önce İslam dünyasındaki bütün bağımsızlık savaşları, mücadeleleri neye evrilmiştir, iyice bakmak gerekir. Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de masa başında yapılacak hamleler, eşeğin boyanıp da satılması hikâyesine dönüşebilir. 1987 yılında bir saray darbesiyle Habib Burgiba'nın yerine geçen Zeynel Abidin bin Ali, sadece yorgun diktatörün yerine genç diktatör olarak görevi devralmıştı. Burgiba, Tunus'ta Fransızlara karşı verilen bağımsızlık savaşından sonra iktidara gelmişti. Ama yönetimi Fransız işgalinden daha Fransız ve zalimceydi. Hatta Fransızların yapmaya cesaret edemeyeceği birçok uygulamayı Burgiba yapmıştı. Müslüman bir ülkede Fransızlar ya da işgalci başka güçler laikliği bu kadar katı uygulayamazlardı. Ama ismi Müslüman olan bir kişinin eliyle Tunus, Marsilya'dan bile kolay yönetilir olmuştu. 1987 yılında Zeynel Abidin bin Ali 84 yaşında yorulmuş bu diktatörün yerine geçti, taze bir demir yumruk olarak! Genç bir mühendisin kendisini yakmasıyla başlayan isyandan sonra Tunus'ta neler olduğu gerçekten çok önemli. Bunca gösteri, bunca halk isyanından sonra yeni yönetime, Batı'nın hangi çıkarlarını görüp gözetecek insanlar gelecek ona iyi bakmak lazım. Ambalajını değiştirip yine aynı yemeği sofraya getirme ihtimalleri çok yüksek. Batı ile hesaplaşmak başka bir şey, Batı adına kendi halkına zulmetmek başka bir şey. Gelecek yönetim anlayışının Batı ile bir hesaplaşmaya girmesini tabiî ki kimse istemiyor. Ama Batı adına demir yumrukla yönetilmek de bütün herkesin canına tak etmiş durumda. Bugün gelinen noktada Türkiye, seçimle işbaşına gelen yöneticiler tarafından yönetiliyor. Her geçen gün oligarşik özelliklerinden bir bir sıyrılıyor ve perde arkasındaki gizli eller adalete teslim ediliyor. Topluma yaslanan, seçilmişlerin tasarrufta bulunduğu yönetim anlayışı her geçen gün gücünü artırıyor. Ortadoğu'da ise yakalanan bir fırsatla topluma yaslanan yönetimlerin işbaşına gelmesi söz konusu! İşte bu süreçte hikmet, irfan ve bilgelik büyük önem taşıyor. Yine aynı yerden ısırılmamak için Müslüman ferasetine ve uyanık olmaya ihtiyacımız var. Yoksa Mübarek gitmiş Ömer Süleyman gelmiş, Burgiba gitmiş Zeynel Abidin gelmiş, Zeynel Abidin gitmiş başka bir Abidin gelmiş fark etmiyor. Ortadoğu'da artık topluma yaslanan, seçimle gelip seçimle de gidebilen yönetim anlayışının hakim olması lazım. Yoksa değişen hiçbir şey olmaz. http://twitter.com/mhmtkamis
<< Önceki Haber Bir Mübarek gitmiş, başka bir Mübarek gelmiş olmasın Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER